Kantin kuyruğunda iki saattir beklememe rağmen, öylece ellerini kollarını sallayarak öne geçen gruba pis pis baktım. Bu da neydi böyle? Bunlar kendilerini ne sanıyorlar?! En sinir bozucu olan ise niye millet izin veriyor bunlara? Ben ve ikizim Ekim'in bir kişi öne geçmemize bile tepki koymuşlardı oysa.
Sesimi yükselterek "Ne yaptığınızı sanıyorsunuz siz?" dedim hiddetle.
Öndeki beşli bize döndü. Aslında herkes bize döndü ama odağım onlar değildi.
Hepsini, küçümseyici bakışlarımla, tek tek süzdükten sonra başımla onları göstererek "Kör müsünüz? Sıra var." diye giriş yaptım konuşmama.
Aralarından birkaçı eğlenerek bana bakarken kantinde hafif bir bıkkınlık oluştu. Sanki bu olayı daha önce yaşamışlar gibi.
Beni konuşmaya devam etmeye iten şey beni takmadan önlerine dönmeleriydi. "Bir de sağırsınız ha?"
Aralarından liderleri olduğunu sandığım çocuk bana döndü. Solundaki ise gevşek bir dille "İşine bak sen. Adamın asabını bozma." dedi.
Onu duymazdan gelerek "Size bu hakkı kim veriyor?" diye devam ettim.
"Çeneni kapatsana sen! " diye bağırdı bir diğeri.
"Ahlâktan haberiniz var mı sizin? Toplum kurallarından da mı haberiniz yok? Aile terbiyesi almadınız mı yoksa?!" dedim.
"Kızım kes sesini! Sıkma canımı! Dön önüne, kendi işine bak." dedi ilk konuşan sarışın.
Onu tekrar duymazdan gelerek "Ha, eğer öyleyse size anlatayım. Bir şey alacağınız yerin önünde kuyruk varsa sonuna geçip sıranızı beklersiniz. Direkt öne geçerek sırada bekleyen onca kişinin hakkını yiyemezsiniz! Ağa olsanız da padişah olsanız da bu böyledir! " diye hırsla açıkladım.
Açıkçası bu kadar çabuk celallenmezdim ben. Ama bu tipleri görünce anında tepem atmıştı. Kendilerini bir halt sanan veletler!
Sarışın olan sırıtarak "Bize sökmez bunlar. Herkes gibi sen de yerini bil ve geri bas. Yoksa çok pis bellersin kim olduğumuzu! " dedi sanki övünülecek bir şey söylemiş gibi.
Gözlerimi kısarak "Anneniz, babanız size terbiye vermedi mi hiç? Daha nasıl konuşmanız gerektiğini bile bilmiyorsunuz? " dedim.
Lider çocuk birkaç adım öne çıkıp karşıma geçerek konuştu. "Sen mi öğreteceksin yoksa? " dedi kaşlarını kaldırarak.
Aha! Sonunda birilerinin dikkatini çekebildik.
Tam cevap verecekken ciddileşen suratıyla konuştu.
"Sesini kes ve bas git şuradan. Başkalarının anne, babasından bahsedeceğine kendininkilere bak! Seni çok mu iyi yetiştirmişler çirkin cadı! "
Anlaşıldı. Hassas nokta: Aile. Bu yüzden cevap verme ihtiyacı hissetti. Ama yanlış yaptığı bir şey vardı. Benim için de ailem hassas noktamdı.
Ve savaş başlasın!
Hiddetle tam önüne geçerek konuşmaya başladım.
"Laflarına dikkat et! Kendini bir şey zannediyorsun yalnız bunlar bana sökmez! Gidin kendi çöplüğünüzde ötün. Saçma sapan şeyler yaşayıp da kendini kötü çocuk yaftasına bulamışsın ancak yanılıyorsun! Sizler amaçlarını kaybetmiş bir avuç zavallıdan başka bir şey değilsiniz. " dediğimde oğlanın elini kaldırdığı fark etmemle boynundaki bir noktaya sol elimle baskı yapmam bir oldu. Kaldırdığı eli cansızca yanına düştü. Gözlerini büyüterek bana baktı. Kımıldayamazdı artık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kadrajımın Yakaladıkları
ContoBu kitap tek bir hikayeden oluşmuyor aslında. Burada Eylül karakterinin, binlerce paralel evrendeki hayatlarından bir kaç kesitine şahit olacağız sadece... Yakalayabildiğim anlarına... Eylül kimi zaman bir avcı olacak, kimi zaman bir öğrenci, kimi...