Kuzey
Önümdeki kum torbasına bir yumruk daha indirdim ve öfkeyle olduğum yerde soludum. O kıza yardım edememiştim. Canım çok yanıyordu.
Neden onu o pislikten kurtaramamıştım ki?! Bir yumruk daha. Hırslanıp daha hızlı ve sert vurmaya başladım. Sonunda kendi korkaklığıma bağırıp yere çöktüm.
O kız orada acı içinde kıvranırken yardım etmeye çalışmıştım ama babamın pislikleri buna engel olmuşlardı. Ve bende kız acı içinde ölürken sadece seyretmiştim. O gün babamdan nefret etmiştim. Beni kendisi gibi kötü biri yapmak istiyordu. Sokakta oynadığım köpeği bile öldürmüştü.
Çocukluğum onun insanlara çektirdiklerini izlemekle geçmişti. Ve şimdi onun kalp krizi geçirdiği haberi beni bana tüm izlettiklerini hatırlamaya zorluyordu. Neden mi? Çünkü artık baba bile diyemediğim o adam ellerindeki onca kanla ölüm gibi bir huzuru hak etmiyordu.
Evden ve o adamdan kaçtığımda daha 16 yaşındaydım. Sokaklarda hiç bir amacı olmadan gezen bir serseriydim çoğu insana göre. Ben kötü olandım hep. Çünkü o adamın oğluydum ben. İnsanlar zaten asla sorgulamaz sadece karanlık olandan korkarlardı. Ve yapabileceğiniz birşey kalmazdı. Seçebileceğiniz bir yolda yoktu.
Çünkü susardınız...
Gözler görmez, kulaklar duymaz, insanlar susardı. Bende yıllarca o susmuşlara eziyet eden adama katlanmıştım. Bazen onlar sustuğunda bende onlarla susardım. Ama o adamın acıması yoktu. İnsanlar asla umursamazdı. Ölenler sadece ölürdü onlar için ama ben o insanları görmüştüm.
Bir zamanlar o adamın karşısında bende onlar kadar güçlü durabilmeyi isterdim. Evden kaçtıktan sonra savaşmayı ve av olmayıp avlamayı öğrendim. Ama beni tek üzen şey o adama benzemeye başlamamdı.
Tıpkı onun gibi acmasız olmuştum artık. İnsanlara acı çektirmeyi onların acı çektiğini görmeyi seviyordum. Çünkü insanlar bana bir seçenek bırakmamıştı. Onlara göre zaten böyle olmalıydım ben. Neden onların gözünde zaten kötüyken değişecektim ki? Kime neydi ki? Ben kurtarılmak istemiyordum zaten. Benim için kim uğraşacaktı ki?
Sonunda 20 yaşıma girdiğimde artık o adamdan daha güçlüydüm maddi olarak. İstanbulun yarısı benimdi. Hatta daha fazlası ve tüm bunlar olurken yanımda sadece kardeşimden öte olan kardeşim Toprak vardı.
Yine benim yanımdaydı. Benim için sadece o didiniyordu. Elini omzuma koydu ve kum torbasının önünde yanıma eğildi.
"Kendine gelmelisin Kuzey. Geçmişinle yaşayamazsın. "
Adımı söylediğinde başımı kaldırıp ona baktım. Bana hüzünle bakıyordu. Çünkü o da biliyordu o adamın bana yaşattıklarını ve beni anlıyordu.
"Yapamıyorun kardeşim. Olmuyor. " dedim nefes nefese kalmıştım.
"Buradan çıkıp kafanı dağıtmalısın. Eminim ben o herif böyle kolay kurtulamayacak. "
Ayağa kalktık ve beni çatı katından çıkarmasına izin verdim. Odamın kapısına geldiğimizde omzuma dokundu.
"Duş alıp hazırlan bende arabayı hazırlatayım. "
Bana son kez bakıp gözden kayboldu. Bende hızla soğuk bir duş alıp odama döndüm. Üstüme siyah bir t-shirt ve siyah kot pantolonumu geçirdim ve deri ceketimi giyip dışarı çıktım. Toprak beni bekliyordu. Arabanın yolcu koltuğuna geçtim. Bu sinirle araba kullanamazdım. Toprak arabayı bir kafenin önünde durdurdu.
Ona sinirle baktım.
"Önce yemek ye salak aç karna içemezsin." Dedi.
Arabadan indiğinde mecbur peşinden gittim. Kafe sıradan sade bir yerdi. İki kişilik bir masaya oturup siparişlerimizi verdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUSMUŞLAR
RandomSusmak bilmeyen ve hiç düşünmeden yargılayan insanların iki masum hayatı kirletme hikayesi... Onlar hayatları boyuca sustular. Şimdi onlar konuşacak...