Yoldaş

15 1 0
                                    

"Düşüncemizin katlanması mı güzel
Zalim kaderin yumruklarına, oklarına
Yoksa diretip bela denizlerine karşı
Dur, yeter demesi mi?
Ölmek, uyumak sadece!
Düşünün ki uyumakla yalnız
Bitebilir bütün acıları yüreğin,
Çektiği bütün kahırlar insanoğlunun. "

Yıl 2008/09/11

İnsanlık tarihinde savaşlar hep güç için olmuştur. Bu hep de böyle devam etmiştir. Rhegium'da da iş böyleydi. Vitaleler'in başında ablam Louise vardı. Raphiellilerin başında Michalengelo Raphielli, Branchesilerin başında Tsukei Brachesi, Siranieroların başında ise Genghis Siraniero vardı. Ben Vitale ailesinin malikanesinden ayrılalı 2 yıl olmuş ve ablama olan büyük aşkımı farkedeli ise 2 ay olmuştu. Bunu aşmalıydım. Evi terkederken yanımda 800.000 $ alıp çıkmış olmam ablamı kızdırmış olmalı ki bütün mafya aileleri de olmak üzere başıma bir ödül koydurtmuştu. Sağır ve bir Gece Kuzgunu olmak zordu. Yürüdüğüm sokağın sol tarafında derme çatma bir baraka onun karşısında ise yıkık dökük, sarı duvar boyası yer yer dökülmüş, 2 katlı, bazı balkon demirleri sökülmüş camları kırık bir bina vardı. O ev benim evimdi o leş evde neden mi kalıyordum? Tabi ki dikkat çekmemek için. Anlık bir nedensizlik ile kafamı sola çevirip derin bir nefes alarak boynumu soldan sağa doğru kütürdeterek evime yöneldim. İçimdeki bir şey bugün dışarda gezinme diyordu. Bilmediğin belalara atılmaktansa otur evinde diyordu. İçgüdüsel olarak eve girdiğimde ise karşıma çıkan manzara şuydu.

Üzerinde ince siyah bir mini elbise olan, siyah dalgalı saçlarıyla yeşil gözlü bir kadın çıkmıştı karşıma boyu benden uzun olduğu gibi topuklu ile daha da uzun gözüküyordu. Bu yüzü daha önce nerede görmüştüm? Rüyamda mı? Hayır. Hayır. Rüyamda olamaz. Kimdi bu? Ne işi vardı burada? Bunun pek önemi yoktu. Boynundan göğsüne doğru inen ve zinciri göğüs arasında duran künyesini çıkarıp bana doğru uzattı. İsmi Mimo Velianteydi. Mimo... Muhtemelen ona sonradan verilen bir isimdi bu. Gözlerindeki o depresif bakış. İçindeki o anlamsız duyguları gösteriyordu. Bana bakarken ellerini kulaklarına dayıyıp beni işaret ettiğinde anlamıştım ki sağır mısın diye soruyordu. Sessizce başımı sallıyıp kendi künyemi ona gösterdim. O bir A/0 Gece Kuzgunu iken ben S/0'dım. Aramızda çok fazla rütbe var olmasına karşın hiç istifini bozmadan bir bira alıp bir yayı çıkmış tozdan kahverengiye çalan beyaz kanepeye doğru uzandı ve birasından bir yudum alıp kafasıyla masadaki bira kasasını gösterdi. O gün yeni bir ortak mı bulmuştum yoksa düşman mı bilmiyordum...

  İnsanların içinde ne kadar dert tasa var bilemezsiniz. Hele hele dilleri yoksa. Son araştırmalarıma göre konuşma konusunda iyileşebilirmişim. İşitme konusunda ise ameliyat olmam gerekmekteymiş. Bunu araştırmalardan önce Mimo'nun ben uyuyup uyandıktan sonra bıraktığı notta görmüştüm. "Gece Yolu'na gidiyorum." yazıyordu. Gece Yolu güzel ve tek başına yaşayanların eğlence için yakın birer dostmuş gibi takıldığı bir Gece Kuzgunu barıydı. Bir kaç kitaptan doğuştan işitme sorunu hakkında bilgi edinmem gerekti. Şehir kütüphanesine gitmeden önce siyah ceketimi o tozlu ve eskimiş elbise dolabımdan çıkarıp fırça ile yatağımın üzerinde temizledim. Eskisi gibi bir hayatım yoktu. Evet zengindim. Ama parayı harcamak yerine saklıyordum. Planlarım vardı. Ceketimi giydikten sonra mutfaktaki akşamdan kalma turşudan iki adet ağzıma atıp yıkık dökük tek tekmeyle dağılacak olan kapıyı açarak apartman dairemden çıktım. Hava o gün kasvetli olup insanların sokağa çıkmaya korktuğu bir gündü. Vitaleler ile Raphielliler arasında bir çatışma olması bunun nedeni olabilirdi. Ama Gece Kuzgunlarının pek de umrunda olmadığı gibi sokaklarda gezen mafya araçları ve onların tuttuğu Gece Kuzgunları yer yer çatışıyor ölüler sokaklarda kalıyordu. Hiçbir şey olmuyormuş gibi Gece Yolu'na doğru yürümeye devam ettim. Vardığımda Mimo bir taburede yandan kesme bir elbise ile bacaklarını yukarı çekmiş elinde bir bira bana bakıyordu. Gülümsüyordu. O gülümseme çok sıcaktı kısa saçları bir gözünü kapatıyor kazınmış olan tarafı ise adeta bir erkeği andırıyordu. Pek konuşmayan bir tipti ama nedense candan öte canmış gibi bir his uyandırıyordu insanda. Yanına oturup aynısından dercesine onun şişesini gösterip masaya doğru işaret parmağımı tutup karıştırma hareketi yaptım. Çok anlamasa da bi süre sonra o tatlı, içi gıdıklayan sesi ile "Bir bira daha lütfen Jamie!" diye bağırmıştı. Bağırması bile çok hoştu. Çantasından kalem kağıt çıkarıp bana birşeyler yazmaya başladı. 

"Yazdıklarımı düşündün mü? Eğer sağlıklı olursan daha güçlü olabilirsin. Sınırları zorlayanları severim. Tanıdığım bir doktor var, Teoman isminde. Türk asıllı gerçekten iyi. Yarın ona gidiyoruz."

Hiçbir şey diyememiştim. Amele gibi ortada kalmış biramın gelmesiyle transtan çıkmıştım. Birayı içtikten sonra barmene bahşiş bırakarak ücreti ödedim. Mimo'nun suratında muzip bir gülümseme vardı. Dilini dişlerinin arasında sıkıştırıp masumca bir gülümsemeydi bu. Bir anda koluma girip duyabileceğim şekilde sesini yükselterek. Hadi evine gidelim demişti.


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 28, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

VITALE.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin