Bölüm Müziği, Skylar Grey- Winter In Me.
Temiz bir sayfa yoktu. Her sayfa bir öncekinin kara kalem izlerini taşıyordu. Geçmişin siyah izleri, önünü görmesini engelliyordu. Eline bir kağıt alıp onlarca parçaya böldü. Hissettiklerine bir ad vermek, olduğu duruma bir kılıf uydurmak istedi.
Bir kağıda "acı" yazdı, diğerine "yalnızlık" İçini dolduramadığı o duyguya ne denirdi?
Kağıtlardan birine "öfke" yazdı, diğerine "pişmanlık"
Yarıya kadar çekebildiği nefesle, birine "özlem" yazdı, diğerine "nefret"
Doldurduğu tüm küçük kağıtları kenara biriktirip defterini koydu önüne. Kelimeleri bir bir sıraladı ömrünce.
Altı yaşında bir çocuğun en "acı" hatırası,
Kokusuna muhtaç annenin, kanına mahsur kalması
"Yalnızlığın" ona ev korkusundan değil,
Anne katili babadan kalması.
"Nefreti" bir silahta bulması.
Beslediği "öfkeyle" bir can alması
"Pişmanlığı" babasından değil, vicdan sızısı..
"Özlediği" kokuyu bir ölünün kazağında araması.
İstediği son artık, bir cenaze arabası.
Yazdığı dizeleri tekrar gözden geçirip cebinden çakmağını çıkardı. Sigarasını alevlerken gözlerini kapatıp, beynine sızan dumanın beraberinde o gece bir ölünün soğuk teni gibi işledi aklına Hıncal'ın. Karşısına oturduğu babasına bakarken tiksinti duyacak kadar nefret ve nefretini besleyecek kadar hırpalanmıştı hayat adlı kuralsız oyunda. Altı yaşındayken gözleri önünde annesini boğan babasına baktı.
-Hayat hep altı yaşında bırakmaz insanı.
Sesi anlaşılacak kadar keskin anlamsızlaşacak kadar titrekti. Hıncal'ın elinde beklettiği tabancaya biriktirip bütün hırsını kusacaktı.
-Bak oğlum..
Daha da sinirlendiren iki kelimeye tahammülü yoktu.Kafasını kaldırıp sıkı sıkı baktı kırışan yüzünün ardına kırk dokuz yıl biriken yaşlı adama.
-Bir daha sakın oğlum deme !
Başını öne eğip ağlamaya başlayan yaşlı adama,babasına hiçte üzülmedi.
-Kes ağlamayı ,annemi öldürdüğün geceyi hatırla sen o gece bütün çocukluğumu da öldürdün.
Saçı sakalına karışan babasını öldürecekti yetimhane günlerini bu gününü düşünerek geçirmişti.Sokaklarda çöp toplayan ve metruk bir binada yaşayan babasını üç yıl arayarak bulmuştu.Daha fazla konuşmadılar herkes sustu.Tabancayı babasının kalbine dayadı çok geçmeden patlayan tabancadan fırlayan ölüm yaşlı adamın yaşlı ruhuna bulaştı ardından patlayan ikinci kurşunla kanlar içinde yere yığıldı. Gözlerinden damlayan birkaç göz yaşıyla babasından intikamını almıştı. Ayağa kalktı gözlerini sildi, hızla uzaklaştı kendinden kaçarcasına.
Gözlerini açtığında o geceden oldukça uzaktaydı. Çocukluğunu ve annesini kaybettiği evin salonunda buldu kendini.Birkaç gün önce taşındığı ev tam karşıdan görüyordu bu evi.Sokak edebiyatından öğrendiği birkaç taktikle kapıyı açmayı başarmıştı.Birkaç eşyayı kurcalarken bulduğu kira kontratında eve taşınan kimsenin isminin Yankı olduğunu öğrenmişti. Yankı Yıldırım. Bu ev annesinindi ve kimse gelmemeli kimse kalmamalıydı burada, annesi ölmüştü ve gelen herkes ölmeliydi kendince.Annesini boğan babası olaydan sonra bu evi satıp başka yere taşınmıştı, kendisini de bir yetimhaneye bırakmıştı. O gece intiharıydı bir ailenin. Şimdi sıra Hıncal'da her gün onun intikamı olacaktı. Aklındakileri gözlerini diktiği raflardaki kitapları seyrederek anımsayıp sırıttı.Siyah gözlerini kısıp ayaklarını masaya uzatarak nikotinin sarhoşluğuna daldı.Ani bir hareketle yerinden doğrulup karşı raftaki gözüne ilişen ''Siyah Kan'' adlı romana yöneldi.Kitabı açıp sayfalarını kurcalamaya başladı.Kalbinden duyduğu birkaç satırı fısıldayarak bir kağıda yazıp ilk sayfa ile ikinci sayfa arasına sıkıştırdı.
Seni buraya getiren kader,
Kulağına ölümü fısıldayacak.
Gelişini kaleme alan yazar,
Son saatlerini karalayacak.
Ev, bir kefen misali seni..
Baştan aşağı sarmalayacak.
Burası altında kalacağın bir yıkım.
Evime hoş geldin,
Bayan Yıldırım.