GERİ DÖNDÜM ŞUNU SÖYLEYEYİM BEKLETTİM SİZİ AMA ARTIK BÖLÜMLER DAHA GEÇ GELECEK OKULLAR OLDUĞU İÇİN HAFTASONLARI YAZMAYA ÇALIŞACAĞIM İYİ OKUMALAR
Gördüğüm şey karşısında ne diyeceğimi ne yapacağımı şaşırmıştım bunlar o itlerdi rüyalarımıza giren o gece üçümüzü de hayattan soğutan gavatlardı bunlar cem in gayet iyi benzettiği burnunu çekip"bu Çıtırların sizinle ne işi var?"dediğinde henüz adını bile bilmediğim soyguncu çocuğun koluna tutunup biraz geri gittim neden böyle yaptım ama amacım kendimi güvende hissedebilmekti sadece...
Yaptığım hareketten dolayı olsa gerek gözleri gözlerimi buldu ilk defa içimde farklı duygular hissediyordum ne olduğunu bilmediğim duygular...birkaç saniyelik göz göze gelmeden sonra gözlerini nihayet üstümden çektiğinde ''ben senin ifadeni alacağım ama burası yeri değil"dediğinde bir an beynimi falan okumuş olabileceğini düşündüm çünkü gerçekten onları yeniden yakından görmeye dayanamazdım çünkü her ne kadar etrafımıza gülücükler saçsak ta o gecenin etkisi hala üzerimizdeydi
O çocuk "almazsan adisin"diye cevap verdiğinde soyguncu çocuk ve arkadaşlarının onları takmaması için dua ediyordum korktuğum başıma gelmeden bu dört bir yanı örümcek ağlarıyla kaplı duvarları üflesen yıkılacak gibi gözüken viranelikte dereceye girebilecek olan eve girdiğimiz için dua etmeyi ve endişelenmeyi kesecektim ama bu kez de biz burada ölür müyüz acaba? Diye endişelenmeye başlamıştım
Birkaç dakika sonra kızlar ve cem de yanıma geldiğinde nedense endişelenmeyi bırakıp acaba ev konusunda abartıyor muyum?diye düşünmeye başladım yok yok abartmıyordum kelimenin tam anlamıyla bok götürüyordu bu evi duvarlarda ve tavanda örümcek ağları vardı ve havada mütemadiyen bir rutubet kokusu yerde beyaz muhtemelen yün bir halı yerdeki rastgele atılmış kıyafetleri de unutmayayım ve aynı renkte on beş yıl öncesinden geliyorum diye bağıran kanepeler bir de kahverengi bir sehpanın üzerine konmuş kutu kadar bir televizyon... o kadar da kötü sayılmazdı ama mükemmel olduğu da söylenemezdi aslında rüya beni dürtmeseydi iç sesime ne kadar kötü bir evde olduğumuzla ilgili kendimi biraz daha acındırabilirdim ama onun yerine bakışlarımı rüyaya çevirdim "girişteki itlerle bunların arkadaş olduklarına inanamıyorum"deyince "arkadaş değillerdir baksana bıraksak öldüreceklerdi birbirlerini"deyiverdim fark etmeden nedenini bilmiyordum ama ilk gördüğüm onunla ilgili tuhaf bir şeyler hissediyordum sanırım bunun adı korkuydu....
Arkamızdan gelen ayak seslerini fark ettiğimde maskeli maskaraların eve girdiklerini anlayıp şapşallar gibi dikilmemek için kanepeye oturdum dönüp baktığımda diğerleri de yanıma oturmuşlardı çok geçmeden o ve arkadaşları karşımızdaki koltuklara kurulmuşlardı bile o ve arkadaşları bankadan kaldırdıkları paraları sayarken biz parmaklarımızla oynamaktan başka bir şey yapamıyorduk ama eksikti cidden önemli bir parçamı eksik hissediyordum evet evet neyin eksik olduğunu bulmam uzun sürmedi eksik olan şey telefonumdu... benim şuan o seviye atlayamadığım oyunu oynamam gerekiyordu ama bu aptallar yolda giderken markasına bile bakmadan fırlattıkları için bunu yapamıyordum şimdi yeni telefon da alamazdım offf anlaşılan evde 3 gün yas ilan edecektim... o sırada rüya "ay kızım biz burada ölürüz ya bak müzik yok televizyon izlemek yok en önemlisi telefon yok!! Ben fazla yaşayamam sana söyleyeyim"dediğinde ona cevap vermek için ağzımı açmıştım ki "siz aptallar ne fısırdaşıyorsunuz konuşmak yok!"diyen soyguncu pislik sayesinde laflarım ağzıma tıkıldı bu sırada bir şey farkettim hala maskesini çıkarmamıştı ne o ne de arkadaşları bunun bir güvenlik önlemi olduğunu bilsem de yine de o mükemmel deniz mavisi gözlerini tamamlayan diğer ayrıntıları da diğer mükemmelliklerini de görmek istiyordum mesela gülüşünü...
ne saçmalıyorsun? Sonra da elalem salak deyince kızıyorsun?
İç sesim haklıydı her zamanki gibi acaba bu hayatı benim yerime iç sesim yaşasa ne olurdu? İyi de o zaman çok eğlencesiz olurdu
bir kez daha doğru cevabı veren sevgili iç sesime büyük bir alkış lütfen! iç sesimi kendi kendime alkışladıktan sonra"neden maskelerinizi çıkarmadınız?"diye bir soru yönelttim onlara ama tabii suskunlar prensimiz"burada soruları ben sorarım konuşmak yok!"diyerek tersledi beni YENİDEN.
Allah allah telefon yok konuşmak yok okul mu hücre mi belli değil!
İç sesim bugün tam formundaydı doğrusu ben ona edecek iltifat ararken kapı çaldı daha doğrusu sanırım yumruklandı kapıyı çalan her kimse bu çocuklar ona fena borç takmış olmalıydılar arkadaşlarından biri gidip kapıyı açtığında içeri giren kişi hayal ettiğim gibi kaslı, eli sopalı, bıyıklı, koca kafalı, öfkeden kuduran bir tip değil aksine minyon ve endişeli bir tipti nefes nefese kalan çocuk "abi hemen televizyonu açın!"dedi endişeli ses tonuyla
Açılan ilk kanalın haber bülteninde fotoğraflarımızı görmemle ağzım bir tavuk butunu sığdırabilecek kadar açılmıştı spiker
"Hayal Tekin, Rüya Arman, Masal Soykan ve Cem Yağız dan hala haber alınamazken emniyet yetkilileri araştırmaların sürdüğünü ve kayıp şahısların en kısa sürede bulunacağını belirtti olayın faillerinden ise hala bir iz yok!"
diyerek açıklama yaparken şaşkınlığımız hala yüzümüzden okunuyordu durumu ilk atlatan masal nereden mi anladık? Sokağı ayağa kaldırarak attığı "ünlü olduuuuk!!"çığlıklarından
İşte bu hiç iyi değildi...
![](https://img.wattpad.com/cover/44194509-288-k361860.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soyguncu Çocuk
Teen Fictioninsan hiç kendisini rehine alan bir soyguncu'ya aşık olur mu ? olur mu olur! karmaşık bir aşk hikayesi...