Gökyüzünde dolunay vardı.
Güçlü köklerini toprağa sahiplenircesine geçirmiş çınar ağacını gölgeliyordu. Takvim yaprakları yine dökülmüş, yelkovan ve akrep yine birbirini kovalamış, günler birbiri ardına sıralanarak yine o geceyi getirmişti.
9 Kasım gecesini...
Her şey yine olduğu gibiydi. Bir yıl önceki gibi. Çınar ağacının görkemi hala duruyordu. Baykuşların çıkardığı sesler yine kulaklara misafirlik yapıyordu. Yıldızlar ise yine bir ruhun kendilerine ulaşmasını bekliyor, parıl parıl parlıyordu.
Kuru, çorak arazide yine ayak sesleri yankılandı. Hızlı hızlı alınıp verilen nefesler takip etti bunu. O anda güçlü bir rüzgar, yerdeki yaprakları dağıttı ve bu bir hışırdamaya sebep oldu. Kadın, iğrenerek yerdeki solgun, sarımsı yapraklara göz attı. Bu sesten nefret ediyordu.
Baygın halde yerde yatan, on yedinci yaş gününü bir hafta önce kutlayan genç kurbanına baktı ve gülümsedi. Elindeki bıçak, genç oğlanın boğazına doğru yol alırken yine aynı kelimeler döküldü dudaklarından.
"Hepinizin azraili olacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VAHŞETİN PENÇESİ
Random120 yıllık bir ağaçtı o. Gölgesinde ki karanlık, bir çok ruhun acısına tanıklık etmişti. Sonbahar geldiği için değil, üzüntüsünden döküyordu yapraklarını. Her yıl olduğu gibi yine bir 9 Kasım gecesiydi bugün. Dehşetin tırnaklarını geçireceği yerler...