Olsaydı söylerdimm..

36 2 0
                                    

Nasıl bir aptallık yapmıştım. Adama bir de beni takip mi ediyorsunuz diye laf sokmuştum.

Aahh aman Allah'ım yerin dibindeydim tam da şu an.

Ders bir an önce bitsin diye dualar etmeye başlamıştım. Ezgi'de kolumu dürterek imalarda bulunuyordu.

Zaten pişmanlığım yetmezmiş gibi bir de onunla uğraşıyordum. Herkes hayran hayran Levent Beyi izliyordu. Adam gerçekten de çok yakışıklıydı. Beyaz gömleğinden kasları belli oluyordu. Ceketini çıkardıktan sonra daha da kendini belli etmişti.

Boyu uzundu ve kendine ait farklı bir duruşu vardı. Arada göz göze geliyorduk. Ve bu benim daha da utanmama sebep oluyordu. Gözünde resmen bi ukala gibi görünmüştüm.

Bir özür borçlu olduğumu kendime hatırlatıp uygun bir zamanda dileyeceğimi not ettim aklıma.

...

'Evet bugünü böyle bitirelim, diyerek çıkabileceğimizi ekledi.

Zaten çıkarmamış olduğum kitaplarımı toplamak gibi bir durum olmadığı için çocuklarla yavaşca anfiden çıkmak için yürüdük. İnerken göz göze gelmemek için büyük çaba sarfettim. Baktığını hissettiğim halde kafamı çevirmedim. Bakıyor mu bakmıyor mu diye tabiki merak ettim ve bu görevi Ezginin omuzlarına yüklediim. Durur muyum yerimde hiiç :)

Doruk'la Kerem'e söylesem yine bi triplere gireceklerdi o yüzden hiç ağzımı açmadım. Çıkınca kantine doğru yürümeye başladık. Ben çocuklara haber veriyim derken telefonumu aradım ama malesef bulamadım.

Sonra anfide sıranın altına koyduğum aklıma geldi. Ve çocuklara durumu anlatıp hemen almak için anfiye yöneldim.

Anfiye girince Levent Beyi sıralar arasındaki merdivende gördüm. Ne yaptığını anlayamasam da tek amacım şu telefonu alıp çıkmaktı. Rezilliğim aklıma geldikçe utanıyordum. Ama suç sadece ben de değildi sonuçta. Burada öğretim görevlisi olduğunu söyleseydi tüm bunlar olmayacaktı ve nazik bir tanışma yaşayacaktık.

Benimle dalga geçen asıl o düşüncesiyle kendimden emin sırama doğru yürüdüm. Beni izliyordu bunu anlamak çok zor değildi.

Hemen önünden sol tarafta oturduğum yere ilerledim. Sıramın altına üstüne bakarken birden

'bunu mu arıyorsun?' demesiyle ona doğru döndüm. Elinde telefonum vardı.

Eh adaam madem sen de niye arattırıyorsun ki?

'Evet..' diyebildim. Yanına gittim. Telefonu almak için uzanınca geriye doğru çekti.

Ne yaptığını anlamaya çalışırken tebessüm etti.

'Alabilir miyim? dedim sesimde şaşkınlık vardı.

'Söylemek istediğin bir şey yok mu?' dedi.

Anlamaz gözlerle baktım. Aslında anlamıştım özür dilememi bekliyordu. Ama onun bu ukala tavırları sinirimi bozmuştu.

'Olsaydı söylerdim sanırım ama yok.' dedim. Sesim tok çıkmıştı konuşurken ve kendimi tutamadım bir an.

Bi insan bu okulda öğretim görevlisi olduğu halde neden öğrenciyim der.

A- Karşısındakiyle alay ediyordur.

B-Gıcıklık.

C-...

Sözümü tamamlayamadan o devam etti.

'Şaka yapmak içindir belki.' dedi gülümsemesini daha da yüzüne yayarak.

'Bakın bu hiç aklıma gelmemişti Levent BEY.' Bey kısmını vurgu yapmıştım.

'Hocam.. Hocam diyecektiniz heralde Yaprak Hanım.'

'İsmimi hemen nasıl öğrendiniz?

'Dosyalaar...' dedi masanın üzerindeki dosyayı göstererek. O sırada hala elinde tuttuğu telefonum çalmaya başladı. Ekranına baktı ve bana uzattı.

'Teşekkür ederim HOCAM' dedim ve elinden telefonumu aldım. Doruk arıyordu.

Muhtemelen merak etmişti. Merdivenlerden inerken açtım ve dinledikten sonra

'Geliyorum canım tamam merak etme dedim ve kapattım. Arkamdan öylece baktığını seziyordum ama dönüp bakmadım bile. ahh biz kızlar ..

Ama içim gitti. Bakıyor muydu acaba arkamdan? İsmimi de öğrenmişti. İçim bir tuhaf olmuştu.

Ahh ne düşünüyorum ben böyle. Aklıma gelen tüm düşünceleri def ettim.

Böyle şeyler düşünmemeliydim.

Düşünemezdim.

Yara almayı kaldıramayacak kadar yorgundum.

Üniversite AşkıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin