Deniz gibidir insan kimi zaman sessiz sessiz durur kimi zaman deli gibi vurur kendini kıyıya. Yüzündeki mavi maske kıyıya kadardır aslında tıpkı sahte insanların sahte yüzleri gibi, kıyıya vurunca bellidir rengi ama kabullenmeyiz çoğu zaman inanırız onun içtenliğine mavi deriz ille de mavi.
Çünkü biz denizin maviliğini severiz güzelliğini, sesini, sessizliğini severiz biz denizin masumluğuna inanırız.
Ama ona asla güvenmeyiz çünkü mavi olmadığı kadar gerçektir sahteliği.
Belki de bu yüzdendir isminin deniz oluşu kim bilir...
"Lidya!"
Îsmimin seslenilmesiyle bir anda irkildim. Ve sesin geldiği yöne doğru çevirdim kafamı.
Kaç saattir buradayım bilmiyorum ama kendimi o hırçın dalgalara o kadar çok kaptırmışım ki zamanın nasıl geçtiğini bilemedim.
"Hadi ama lidya ne anlıyorsun şu koca denizi seyretmekten bir de sürekli aynı yere bakıyorsun bazen delirdin mi diye korkmuyor değilim."
Yavaşça kalktım yerimden. Üzerimi silkeleyip yürümeye başladım. Şuan Sude'ye laf yetiştirecek değilim.
Bu arada sude ev arkadaşım çok konuşur kendisi ama severim bu huyunu bazen sıkılsam da tatlı kızdır. Bir de sevgilisi var. Îsmi Berk. Şarkı söylediğim bara çok sık gelir Sude'yle de bir kaç hafta önce tanıştılar ne kadar istemesem de arkadaşıma belli etmedim onu ne kadar sevdiği gözlerinden belli oluyor. Ama korkuyorum o adamın Sude'yi üzmesinden duygularıyla oynamasından korkuyorum.
"Heey! Beni beklee."
Koşarak yanıma geldi ve birlikte yürümeye başladık. Yol boyunca akşamki partiyle ilgili bir şeyler konuşup durdu tek anladığım Berk'in bir arkadaşının doğum günüymüş ve bu gecelik barı onlar tutmuş. Biz de çok güzel olmalıymışız ...
"Banane bundan hem ben bugün izinliyim ve tüm gün uyuyacağım. Ayrıca o saçma partiye geleceğimi dünmüyorsundur umarım."
"Tabii ki geleceksin hem beni yalnız mı göndereceksin. Ya kaçırıp kötü bir şey yaparlarsa." Ona göre masum köpek gibi görünem ama aslında maymundan başka bir şeye benzemeyen o çirkin bakışlarından atarak "Lütfeenn"
"Tamam sude geleceğim yeter ki şu suratını maymun gibi şekilden şekle sokmaktan vazgeç. Înan bana dünyada türünün kalan tek örneği sensin"
Gözlerini devirdi. Sonra ellerini çırparak "Hadi gidip hazırlanalım çok güzel olacağız."dedi ve beni çekiştirmeye başladı.
....
"Hadi Lidya bunu da dene"
Tam iki saattir Koskoca alışveriş merkezinin tüm mağazalarını tek tek gezdik ve şuan o mağazalardan birinde 15ten sonra saymayı bıraktığım kadar çok kıyafet denedim bu gidişle akşamki partiye gidemeden yorgunluktan öleceğiz. Ama Sude habire elime bir şeyler verip duruyor.
"Yeter Sude!" Rastgele elime aldığım siyah elbiseyi göstererek."Bu elbiseyi alıyorum!" Dedim ve hızla kasaya gidip parayı ödedim.
Mağazadan çıkıp bir kafede oturduk. Biraz dinlendikten sonra kuaföre gidip saçlarımızı yaptırdık pek istemesem de Sude zorla makyaj yaptı. Sonra bir taxiye binip adresi verdik. Yol boyunca sessizce dışarıyı seyrettim.
...
Burada çalışmama rağmen hâlâ alışamadım şu kalabalığa. Zaten sıram gelene kadar hep üst kattaki terasta beklerim. Denizi seyrederim. Buradaki en sessiz yer diyebilirim...
Sude sevgilisiyle ilgilenirken lavaboya gidicem bahanesiyle terasa çıktım yine kimse yok. Denizi seyretmeye başladım.
"Bak yine inmiş masken, yine gitmiş güzelliğin, yine vuruyorsun sahile..
Kandırıyorsun insanları, mavisin ama gökyüzü kadar masum değilsin. Sahtesin sen karanlıksın. Korkuyorum, rengine inanmaktan, dalgalarına kapılmaktan korkuyorum. Dokunsam yutacak gibisin karanlıksın tıpkı o mavi gözler gibi. Önce içine alıp sonra kıyıya vuruyorsun canımı yakıyorsun.. Korkuyorum beni yutmandan korkuyorum..""Korkma ben seni yutmam."
Duyduğum sesle bir anda arkamı döndüm..
(Bunları sesli düşünmüş olamam değil mi?)
...