Hızlı hızlı yürürken telefonum çalmaya başladı. Biraz yavaşladım ve telefonu açtım.
"Efendim"
"Lidya Demir'le mi görüşüyorum?"
"Siz kimsiniz?"
"Ben Tuna Bey'in avukatıydım. Tuna bey siz 18 yaşına girince size iletmemiz için bir kutu bıraktı biz evinize bir mektup gönderdik ama bu kutuyu size yalnızca ben verebilirim bugün saat 2'de .. ya gelebilir misiniz?"
Babamın ismini duymamla onu ne kadar özlediğimi hissettim. Babam bana ne bırakmış olabilirdi ki hem bugün doğum günüm müydü. Doğum günümü kutlamayı bırakalı epey olmuştu.
En son 8 yaşıma girerken kutlamıştım. O da hayatımın en kötü günü olmuştu. Annem ve babamla birlikte masumluğumu da kaybetmiştim. 10 yıl önce bugün hayattaki en berbat hediyeyi almıştım.
"Lidya hanım orada mısınız?"
"Evet. Pekâlâ görüşürüz" dedim. Ve telefonu kapatıp annem ve babamın yanına gitmeye karar verdim.
...
Uzun zaman önce gelmiştim buraya. En son geldiğimde 14 yaşındaydım. Toprağı kazmaya calışınca bekçi adam polisleri çağırmıştı. Onların hâlâ yaşadığını söylemiştim. Bu yüzden beni kliniğe kapatmışlardı bana deliymişim gibi davranmışlardı.
Onlara annem ölmedi deyince dalga geçmişlerdi. Bir odaya kapatıp beynimi uyuşturan ilaçlar vermişlerdi. Günlerce o odada tek başıma kalmıştım. En sonunda kaçmayı başardım ve bir daha da mezarlığa gitmedim. Onlar beni kurtarmadılar onlar beni bıraktılar. Ben de onları bıraktım.
Şimdi neden buradayım bilmiyorum ama sizi çok özlüyorum. Her ne kadar bıraktım desem de özledim işte burdayım. Ama siz yine yoksunuz.
"Canım çok yandı baba. Çok acıdı. Kalbim çok kırıldı. Ama sen hiçbir şey yapamadın! Hani bir daha canım yanmayacaktı! Hani izin vermeyecektin! Yandı ama baba.. yaktılar işte. Bak büyüdüm artık küçük değilim o adamın da dediği gibi "MASUM KÜÇÜK KIZIN ARTIK MASUM DEĞÎL!" Büyüdüm artık baba çok büyüdüm her gün biraz daha büyüyorum. Ve büyüdükçe nefret ediyorum..
O adamdan... Gözlerinden.. Maviden... Denizden... kendimden.. bedenimden... hayatımdan... En çok da neden biliyormusun? Sözünü tutmadığın için SENDEN! "
...