'Kayboluyorum. Acının karanlığı yutuyor benliğimi yavaş yavaş. Titrek bir nefes geçiyor dudaklarımdan. Hayat kadar kısa ölüm kadar ani... İşte diyorum,son dedikleri bu olsa gerek. İçimi kaplayan isyan yüzümdeki kabullenmeye karışıyor. Karanlık büyüyor git gide. Bekliyorum yalnızca, herşeyin biteceği o anı. Gözlerim kapanıyor usulca.
O esnada bir rüzgar okşuyor bedenimi. Tüy misali havalanıyorum, uçsuz bucaksız göğe doğru. Aralanıyor gözlerim. Ellerim tarifi imkansız bir meleğin ellerine tutunuyor. Uzaklaşıyoruz karanlıktan. Aydınlığa kavuşuyoruz. Melek birden bırakıveriyor ellerimi. Masum yüzünde naif bir gülümseme... Uzaklaşıyor aydınlanma sebebim. Karanlığa uçuyor. Ağzımı açıp tek kelime edemeden kayboluyor karanlıkta. Ve onunla beraber yok oluyor karanlık. Ellerim havada asılı kalıyor. İki damla yol alıyor yanaklarım boyunca. '
Yorgun bir nefes bıraktı çaresizlik kokan havaya doğru. Şimdi daha yoğun hissediyordu kalbinin umutsuz çırpınışlarını. Ameliyathane kapısı ecel kapısı oluvermişti sanki. 'Umudu bende arama, ben ölümün habercisiyim.' diye fısıldamıştı çoktan Sehun'un kulağına. Dayanamayacağını anladığında gözlerini çekti kapıdan. Kendine gelmeliydi. Umuda yeniden kavuşmalıydı.
Ağır ağır ilerledi lavaboya doğru. Suyla buluşturdu ellerini ve ardından yüzünü. Aynaya tırmandı gözleri. Yansımasını izledi bir süre. Rengi uçmuş dudaklarında, ağlamaktan şişmiş gözlerinde, dağılmış saçlarında ve kana bulanmış tişörtünde gezindi gözleri. Hayat ne de garipti. Birkaç saat öncesine kadar azrailini beklerken şimdi gelmemesi için yalvar yakardı.
Ufak adımlar tekrar buldu 'ecel' kapısını, öncesini aratmayan yapayalnız bekleyişini sürdürmek üzere. Çok geçmemişti ki kapı o iç ürpertici sesiyle açıldı ve doktor göründü. Sehun umutla ayağa fırladı ve maskesini çıkarmaya çalışan doktorun önüne dikildi. Doktor pek de ümitvar olmayan ifadesiyle süzdü Sehun'u.
"Hastanın yakını sizsiniz sanırım?"
Şöyle bir etrafı taradı Sehun. Henüz kimse gelmemişti o masum kızcağız için. Burada bekleyen tek kişi kendisiydi. Gerçi burada olmasının tek sebebi de kendisiydi.
"E-evet."
"Pekala... Şöyle ki ameliyat sorunsuz geçti.."
Sehun'un yüzü mutlulukla parladı ve bir tebessümle gerildi ama ne yazık ki doktor henüz sözünü bitirmemişti.
"Fakat derin uykusundan ne zaman uyanır bilemiyoruz."
"Na-nasıl?"
"Sizin anlayacağınız şekilde söylemek gerekirse,hasta geçirdiği kafa travması nedeniyle şu an komada ve uyanma süresini hesaplayamıyoruz. Hastaneye getirildiğinde şuuru tamamen kapalıydı ve kaburgaları dahil vücudunun birçok yerinde kırıklar vardı. Elimizden geleni yaptık ama gücümüz ancak onu hayatta tutmaya yetti. Bundan sonrasını kestirmek hayli güç ancak başaracağına olan inancınızı asla yitirmeyin ve hayata dönmesi için dua edin. Geçmiş olsun."
Doktor, Sehun'un omzunu sıvazlayıp uzaklaşırken,Sehun tek noktaya odakladığı bakışlarıyla doktorun sözlerini tekrarlayan iç sesini dinliyordu.
'Hayata dönmesi için dua etmek...hayata dönmesi için...?'
~~~~~~~~
Gün çoktan rengini bırakıp karalara bürünmüştü. İnceden bir yağmur okşuyordu şimdi camları. İnsanlar öbek öbek evlerine dağılmışlardı. Sehun'un odak noktası ise saatlerdir aynıydı.Cam fanusu andıran steril bir oda, şu an için her şeyin normal gittiğini gösteren bir monitör ve başındaki sargıyla bile tapılası güzelliğinden hiçbir şey kaybetmeyen bir beden...
Omzunda hissettiği baskı ile irkilerek arkasına döndü Sehun. Ameliyatı yapan doktordu bu. Hafif bir baş selamlaması verdi doktora. Doktor buna karşılık babacan bir tavırla gülümsemişti. Bir adım atıp Sehun'un yanına geçti ve 'cam fanusa' çevirdi gözlerini. Sehun da saatlerdir yaptığı şeyi yaparak camın ardındaki beden için dua etmeye devam etti. Orada ne kadar durdukları belirsizdi fakat bu süre boyunca kimse tek kelime etmemişti. İçten içe birbirlerinin dualarını dinlemiş gibilerdi.
'Tanrım, lütfen onu bize bağışla'
"Onu gerçekten seviyor olmalısın."
Sehun neredeyse boğulacağını hissetti. Bu çok ani olmuştu ve bunun olması imkansızdı.
"Ne?! Hayır, hayır onu hayatımda ilk kez görüyorum ve o..o benim hayatımı kurtaran kişi."
Konuşmak gerçekten zor olmuştu Sehun için. Tekrar ağlamaya başlayacağını hissediyordu ve bu his çok berbattı. Yaşıyor olmak ilk defa bu kadar acıtıyordu canını. Yüreğinin ağırlığı öylesini hissedilirdi ki söküp atmak istiyordu onu. Gözyaşlarının firar edeceğini anladığında gözlerini tavana dikti. Ağlamak istemiyordu, şimdi olmazdı.
Doktor şaşkınlıkla açılan çenesini saklama gereği duymadan Sehun'u izledi bir süre. Ağlamamak için verdiği kısa süreli savaşın galibi olmasını takdir ederken içten içe üzülmüştü Sehun için. Camın ardında yatan bedenin fedakarlığı ile perişan olan bu çocuğun çaresizliği yüreğini kabartmıştı. Elinden gelen her şeyi yapmış olsa da daha fazlasını yapabilsem keşke diye düşünmeden edemiyordu. Tereddütle elini kaldırıp Sehun'un omzuna koyarken tekrar camın ardına baktı ve biraz olsun iyi olmasını diledi.
"Onun.. ismini öğrenebilir miyim?"
Çatlayan sesiyle sessizliği böldü Sehun.
"So Young. Park So Young."
Sehun kendini ismi içinden tekrarlarken buldu. Doktor bir gülümsemeyle ona döndü tekrar.
"Anlamını biliyor musun?"
Sehun basitçe başını iki yana salladı.
"Ebedi güzellik. İsminin anlamı bu ve ismini bu kadar güzel taşıyanını ilk defa görüyorum. Umarım en yakın zamanda aramıza döner. İyi geceler genç adam."
Doktor artık yüzüne yapışmış gülümsemesiyle oradan uzaklaşmış ve Sehun'u yeniden yalnız bırakmıştı.
Sehun cam fanusa dönerken en azından adını biliyor olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Ona tekrar baktığında, doktorun kesinlikle haklı olduğunu düşündü. O, adını taşımayı başarıyordu.'O kesinlikle ebedi güzelliğin ta kendisiydi.'
~~~~~~~~~~
Umarım beğenmişsinizdir ve sonunu görmek nasip olur.Sevgiler..Elimden geldiğince hatalarını düzeltmeye çalıştığım bir bölüm oldu ama eminim ki daha birçok kusuru vardır. Bazı yerlerde fazlaca saçmalamış dahi olabilirim, buraları bana söylersen sevinirim kırıntı hanımcığım. Yine de okurken keyif almış olmanızı temenni ederim..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK
ChickLitKaranlığımın aydınlık gölgesini sunsam sana, bir şansı hak edebilir miyim? Her hakkı saklıdır.