- 10 -
Yalnız kalmak için gelip oturduğum parkta inadıma karşıma çıkmasını istediğim kişiler listesinde tanımıyor olmama rağmen ilk 3'ü zorlayacak insan çıktı. Karşımda durmuş sanki parkta başka bank yokmuş gibi oturduğum banktan kaldırmaya çalışıyor beni. Şimdi ben bu sinirle, ben bu derdimle bununla mı uğraşacaktım. Hiç sanmıyorum. Hiçbir tepki vermeden düşüncelerime dalmaya karar verdim. Belki onu umursamadığımı anlar ve gidip başka bir yere oturur düşüncesiyle onu umursamamaya başladım. Ama ayağımın ağrısıyla attığım çığlık düşünmek istediğim, çözmeye çalıştığım dertlerim kafamdan silinip beynim kendimi sadece acıya bırakmıştı. Karşımda duran kendi bilmez salak ayağımın üstüne çıkmış daha ne kadar sert basabilirim daha ne kadar acı veririm düşüncesiyle kendi gücünü deniyordu resmen. Hemen elimle bacağını ittim ve sevgili ayağımı ondan kurtardım. Ama ben bunu altında kalır mıyım? Asla hemen kurtardığım ayağımın intikamını almak için bacağına sert bir tekme attım. Ki benim sert dediğim onu ne kadar etkiler bilmiyorum ama olsun sonuçta kendimce bunun acısını çıkartmıştım. Bacağına vurmamla geri çekilmişti hemen.
'' Hah! işte böyle geri kaçarsın. Sen kim oluyorsun da benim ayağıma basma cür'etini gösteriyorsun. Çekil karşımdan öküz.''
Kurduğum cümlenin yarısından çoğu hakaret ve küçümseme içeren kelimeler olsa da yaptığımdan vicdan azabı olmadan gurur duydum. Ama karşımdaki de normal olmadığı için devamı geldi elbet bunun.
''Bana bak milka ineği gelmiş benim oturduğum bankta oturuyorsun üstüne üstlük bacağıma tekme atıyorsun. Bence bu iş büyümeden hemen banktan kalk ve seni göremeyeceğim bir yere gidip saklan. Otun çok olduğu yere git. Bak yine de seni düşünüyorum. Bir de bana öküz demiştin. Ayıp ayıp.''
''Arkadaşım bu neyin kafasıdır? Koca parkta bundan başka bir sürü bank var. Git ve onlardan birine otur beni yalnız bırak. Tanımam etmem üstüme iyilik sağlık bir de laf anlatıyorum sana ben burada. Bak git yangın var diye bağırırım şimdi.''
Cebinde duran telefonunu çıkardı ve bir şeyler yapmaya başladı. Anlamadım ama çok geçmeden anlamama yardımcı oldu kendileri.
''Pardon biraz bekleyebilir misin ? Çeviriden inek dilini açıp söylediklerini yazmaya çalışıyorum ama mö mö den başka bir şey daha mırıldanırsan seni anlamam daha kolay olacak.''
''Allah seni affetsin. Benim sana yapabileceğim bir şey yok. Git başka bir yere otur.''
Söyleyeceğimi söyledikten sonra kafamı tekrar yere eğip gitmesini bekledim. Ama o aptal ayakları hala önümde duruyordu. Derin nefesler alıyordum. Ama kafama vurmasıyla nefeslerim kendini cılız bir çığlığa bıraktı. Bu nasıl bir şeydir ya? Ben annemden babamdan daha böyle şeyler görmedim. Elin oğlu gelmiş beni tartaklıyor burada. kafamı yerden kaldırıp gözlerimi kısarak o aptal suratına bakıyordum. O sırada saçlarının elime yakışacağını düşündüm. Hemen bir hamle yapmak için ayağa kalktım ve saçını sağ elimle tuttum. Bunun acısından sanırım hemen belimi tutup beni kendine çekti. Vücudum tam anlamıyla onun vücuduyla birleşmişti. Odaklansam kalp atışlarını duyabilirdim.
''Şiişt ! Kendine gel ne yapıyorsun? Bırak hemen beni. Bak yanlış anlayacaklar herkes bize bakıyor. Ya bıraksana.''
Herkes bize bakıyor cümlesine anlam verememiş olacak ki etrafına bakındı ama söylediğimin yalan olduğunu anladı. Çünkü etrafımızda bir kaç sümüklü çocuktan başka kimse yoktu. Bunu fırsat bilip gülmeye başladı.
''Ya kızım şu hayatta zevk aldığım, yalnız kaldığım bir bu park var ve sen gelmiş burada bunu bana çok görmüş gibi bu zevkten beni mahrum bırakıyorsun. Elin saçımda ve bunu yapmanı gerçekten istemezdim. O yüzden sen saçımı bırakana kadar seni bırakmayı düşünmüyorum.''
Hemen elimi saçından çektim ama o sırada yüzünün gerçekten masum olduğunu gördüm. Öyle güzeldi ki. Gözleri. Gözleri kahverengiydi. Ama parlıyordu. Bu hoşuma gitmişti. Şimdi öyle herkesin gözünde yok bu parlamadan. Onun yerine gözlerini dolar işareti sülietleri almıştı. Bu hoşuma gitmişti. Ama bunu ona belli edersem benimle dalga geçeceğine emindim. Onun yerine hemen gözlerimi gözlerinden çekip konuşmaya başladım.
''Bak bıraktım işte hadi bırak beni de birileri görmeden git şuradan ya.''
''Ah Milka ineği. Elimi belinden çekeli yaklaşık 2 dakika oluyor ama sen bunun farkında bile değilsin. Hayır bana bu kadar yakın olma hoşuna gittiyse eğer daha fazlasını da yapabiliriz.''
Cümlesini bitirdikten sonra kahkaha atmaya başladı. Hemen kendimi geriye çekip kalktığım banka yeniden oturdum. Bu ne küstahlıktı. Böyle yeşilçam filmlerinde ki gibi seni küstah diye tokat atmak iyi olurdu ama sonrasında ne yapacağını kestiremediğim için hemen bu düşünceyi kafamda sildim. Yanaklarım umarım kızarmamıştır. Ellerimi yanağıma götürdüğümde sıcaklığı hissettiğim için hemen kafamı yere eğdim. Umarım fark etmemiştir diye dilerken elini çenemde hissettim. Bunu neden yapıyordu? Gerçekten garip hissediyordum. Oysaki ben erkeklerle sadece dövüşen biriydim. Bu kadar yakınlık benim için gerçekten yeniydi.
Eliyle çenemden destek alarak kafamı yukarıya kaldırdı. Gözlerine ulaşmadan dudaklarının ufak bir kıvrım içinde olduğunu gördüm. Gülümsüyordu. Gözlerine ulaştığımda o parlama beni gerçekten etkiliyordu. Gözlerimi hemen sağ tarafa çevirdim. Ona bakmak istemiyordum. Buna zorlayacak hali yoktu herhalde beni. Aklımı okumuş olacak ki
''Gözlerime bak.''
Belli etmemek için hemen gözlerimi gözleriyle buluşturdum. O sırada elini çenemden çekip elime uzattı ve elimi tuttu. Yanaklarım alev alıyordu. İşte bu yüzden yangın söndürücü taşımalıydım yanımda. Buradan yetkililere sesleniyorum. Bu yangın söndürücülerinin çanta boyutunu da yaparsanız artık çok memnun olacağım. Arz ederim. Bu saçmalıklarım kendimi rahatlatmak içindi. Beni elimde tutup ayağa kaldırdı. Engel olmak istiyordum ama gözlerim gözlerine bağlandı ve hiçbir şey yapamıyordum. Beni tekrar vücuduna yasladı ve yanağımdan bir öpücük aldı. Oh olsun eminim dudakları yanmıştır. Ama sanırım bu düşüncem teoride kaldı ve ona bir şey olmamıştı. Tekrar başını kaldırdı ve gözlerime baktı beni etrafında döndürdü ve hiç beklemediğim bir şekilde beni hızlı elleriyle omuzlarımdan itti. Yani oha oha oha. Ben burada Leylaya döndüm. Leyla olduğum adam beni sırf bir bak için yere itti. Yazıklar olsun. Bunlara güven olmaz gerçekten.
Saf duygularımı da alıp bu öküzle uğraşılmaz diye düşünerek arkamı dönüp gitmek için attığım ikinci adımımda arkamdan duyduğum sen bana Mecnun olduğunu anladığım adamdan geldi.
''Hey Milka ineği. İnekler uçmaz bunu anlamış oldun. Ama yere düşüşün sert oldu. Gel şöyle yanıma otur da acın geçsin.''
Dedikleri sert olsa da zafer kazanmış edasıyla görmeyeceği şekilde güldüm ve tekrar arkamı dönüp bana ait olan banka yürümeye başladım.
Arkadaşlar bölüm kısa olabilir ama Wattpad beni çok sinirlendirdi yahu. 3 bölüm yazdım yayınladım ama hiçbirini yayınlamamış. Defalarca bölüm yazıp yayınlamamasından çok sinirlendim. BU evrenin sanırım bana hikaye yazma konulu mesajı olsa gerek. Her neyse umarım bunu okuyabilirsiniz. Yorumlarınız en büyük desteğim unutmayın. xoxo
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Tutam Sen
Teen Fiction19 yaşındaki Milenanın yıllar sonra tekrar hayatına giren ve hayatını sürekli kısıtlayan tanımadığı gizemli birisi. Ve yakın zaman da hayatına giren Burak. Milena telefonuna sürekli mesajlar atan ve onu gizli gizli takip eden kendini tanıtmayan kişi...