Savrulan -Bölüm Bir

106 7 1
                                    

*Yaşarız ve ölürüz.*

Yaslandığım deri koltukta doğrulmam, hoşuma gitmeyen gıcırdamalar çıkardı ve babamın odak noktası ben oldum. Kurumuş dudaklarımı ıslattım ve karşımda duran adamın moralini düzeltmek için bir şeyler söylemek zorunda olduğumun kanısına vardım.

"Bazı şeyler elimizde değildir, değil mi?"

Gülümseyerek söylediğim cümle pek bir şey değiştirmemişti. Babam hala anlamsız bakışlarla bana bakıyordu. Ne yani? Hepimiz birgün öleceğiz sonuçta. Bu nedenden dolayı kanserden ölecek bir kızım var diye üzülme baba, mı demeliydim? Allah aşkına!

Hiç beklemediğim bir anda babam koltuktan kalktı ve bulunduğumuz odanın kapısına yöneldi. Ardından terliklerin çıkardığı sesler uzaklaştı ve boğuk bir kapı sesi duyuldu. Böyle zamanlarda ağzımı bile açmamalıydım sanırım.

İnsanın kızının kanser olması nasıl bir duygu bilmiyordum. Ne yapmam, nasıl davranmam gerektiğini de bilmiyordum. Tek bildiğim hayatımın yakın bir zamanda sonlanacağıydı.

Sinir bozucu bir gıcırdaması olan koltuktan kalktım ve odama çekilmek için adımlar attım. 17 yıldır neşe sesleriyle dolu olan bu salon, bana artık bomboş geliyordu ve ben buna tahammül edemiyordum. Olayların yol açtığı bir sonuç itibariyle altı aydır tek yaşama belirtim nefes almaktı. Hiçbir şey yoluna girmeyecek, eskisi gibi olmayacaktı.

Ağır adımlarla odama yöneldim ve kapı kolunu çevirdim. İçeriye adım atmakla birlikte paralel duvarımdaki boy aynasına yakalanmam bir oldu. Uzun bir süredir kaçtığım aynaya yakalanmak ise fazla berbat bir histi.

Birkaç adım yaklaşıp çökmüş bedenime baktım. Altı ay önceye kadar 17 yıl özenle baktığım ve kalçama gelen saçlarım artık yoktu. Onun yerine bir ton berem vardı. Gözlerimin altı çökmüştü ve belki belirsiz morluklar oluşmuştu. Bakışlarımdan, moralimin eksilerde olduğu apaçık belliydi.

Her an ruhsuz bir bedene dönüşebilme ihtimali olan bir kızın bakışlarının neşe saçması olağan bir şey miydi?

Bakışlarımın ruhsuzluğuna aldırmamaya çalışarak gözlerimi kendimden aldım ve krem rengi koltuğuma yönelttim. Kafamdaki düşünceyle koltuğa oturdum ve iyice yayıldım. Belki bir süre aklımdan "kanser" kelimesini silebilirdim. Başımı arkaya yaslayıp gözlerimi yumdum, sanki hiç açmak istemiyormuş gibi.

Son zamanlardaki gibi yine düşüncelerimle başbaşaydım. Kabus gibi geçen, gerçekliğine inanmak istemediğim zamanlar. Her insanın hayatında dönüm noktaları olurdu ve benimki de buydu sanırım. Tabi sonum kötü olmazsa.

Fakat ben artık ölümün kollarındaydım.

Eh, herkes birgün ölecekti ve üstü karalanacaktı. Bu kaçınılmazdı. O nedenle ölümden korkmuyordum. Fakat bazen arkamızda bıraktılarımızı harabeye çevirerek adımızı karalatırdık. Ne kadar elimizde olmasada peşimizde onlarıda sürükleyebilirdik. Ama ben bunu istemiyordum. Benden sonra herkesin hayatına eskisi gibi devam etmesini istiyordum. Benim için günlerce ağlayıp harap olmalarını değil.

Bu isimlerin arasında ilk babam yer alıyordu. Yani canından çok sevdiği eşinide aynı hastalıktan kaybetmiş, zaten bir kere ölmüş, hayatını kızına adamış adam. Annemden sonra ben onun bu hayatta dayanağı olmuştum ve ben de onu bırakırsam o tekrar yıkılırdı, ikinci kez ölürdü. İşte olayın en berbat kısmı da buydu. Ne yazık ki elimden hiçbir şey gelmiyordu ve bu beni daha da beter ediyordu.

Kapının tıklanması beni düşüncelerimden alıkoydu. Gözlerim hala kapalıydı. Kapı dışından duyulacak bir tonda "Gir." dedim. Hemen ardından kapı gıcırdamayla açıldı.

"Bir şeyler yapmak ister misin tatlım?"

Böyle bir soru bu durumda fazla şaşırtıcı gelmişti. Anında kapalı gözlerim açıldı ve şaşkın bakışlarla babamı karşıladı. Yaklaşık yarım saat önce suratı asık bir şekilde oturan adam, şuan bana ne yapmak istediğimi soruyordu. Ne yani? Ölmeden önceki son aylarımı güzel geçirmemi mi istiyordu?

Fakat dışarıya çıkıp mutluluk rolü yapmaktansa, odamda kitap okur, müzik dinler ve düşüncelerimle yüzleşirdim. "Tabiki, iyi gelebilir." Ama bu tamamen bencillik olurdu. Son zamanlarım; isteklerimi gerçekleştirmekten çok, rol yaparak geçmeliydi.

"Tamam, o zaman nereye gideceğimizi arabada kararlaştırırız. Sen hazırlan hayatım."

İki adım geriledi ve kapıyı yavaşça kapattı. İçten bir gülüşün ona bu denli yakıştığını hatırlamıyordum bile.

Yayıldığım koltukta doğruldum ve bir nefes verip bugün için altı ay önceki Gece olmam gerektiğini düşündüm. Hala içimde saklanan Gece'nin beni terketmediğine inanıyordum ve bu Gece bana ara sıra yardımcı olmalıydı. Şuan olduğu gibi. Babam için.





FısıltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin