Aniden bir sıçrama ile uykumdan uyandım. Hemen yanımdaki çalışma masamın üzerinde duran , uyumadan önce bıraktığım , içinde iki yudum kadar su kalmış bardağa yöneldim. Tam içmek üzereydim ki duvarda asılı olan camı kırık , akrep ve yelkovanı güçlükle dönen emektar duvar saatim dikkatimi çekti. Saat 03:51 ' di.
Bir anda elimdeki bardağı duvarda duran saate fırlattım. Bardağın saate doğru gidişini izlerken kalp atışlarımın düzensizliğini hissediyordum. Ardından kırık dökük saatin parçalanmış cam kırıklarıyla yere düşmesini izledim. Sonrasında ise dudaklarımdan aynı ses tonuyla kelimelerin çıkmasına engel olamadım.
Lanet olsun. Bir insan neden üç hafta boyunca aynı saatte uykusundan uyanır ki ? Bunun bi sebebi olmalı.
Yağmur damlalarının bırakmış olduğu lekelerle kaplı pencereyi açtığımda akşam yarısını içip bıraktığım sigarayı , buruşuk bir suratla yaktım. Kafamı camdan hafifçe çıkartıp yukarıya baktığımda , bulutların arkasında küçük şimşeklerin dans eder gibi bir o tarafa bir bu tarafa gidip geldiklerini görüyordum. Yağmurun habercisi olan o garip sisli havanın yarattığı sessizliği dinlerken , karşımdaki mavi renkli , üç katı olan , en üst katındaki balkon kapısının nedensizce açık olduğu binanın önünde , gri ceketinin kapşonunu kafasına geçirmiş , sokak lambasının soğuktan titreyen ışığının yüzüne hafifçe vurduğu , kapşonun sağ tarafından siyah saçlarını öne doğru getirmiş birini gördüm. Ona bakarken sigaranın bittiğini farkettim. Her zaman yaptığım gibi sigarayı söndürmeden küllüğün içine bıraktım. Tam pencereyi kapıyordum ki birden karşımda duran kişinin yere yığıldığını gördüm.
Ani bir hareketle geriye dönüp gıcırdayan sandalyemin üzerindeki siyah paltomu aldım. Kapının hemen yanındaki duvara sağlam bir şekilde durmamakta ısrarcı olan küçük çiviye takılı anahtarımı cebime atıp evden çıktım. Merdiven basamaklarını âdeta bir maraton koşucusu gibi koşarak inerken , neler oluyor ? Bu saatte orada neden bekliyor ? Diye sorular soruyordum kendime. Dışarı çıkıp birkaç taşı sağlam kalmayı başaran çamurlu kaldırımdaki sokak lambasının yanına geldiğimde birden duraksadım. Gitmiş..
Yağmurun hafifçe yağmaya başladığını farkettim. Dışarıdaki sessizlik yerini gök gürültüsüne bırakmıştı. Etrafa bakınırken sağ tarafımda kalan , ufak çaplı dükkanların olduğu caddenin ortasında küçük adımlarla yürüyen birini farkettim. Evet bu oydu.
Saate bakmak için sağ cebimin içinde her zaman bir delik olan eşofmanımın cebinden telefonu çıkardığımda , saate dahi bakamadan birden çalmaya başladı. Gizli bir numara arıyordu. Telefonum elimde ısrarla titrerken ben , kafamı telefondan kaldırıp az önce burada yere yığılan , ben geldiğimde ise gitmiş olan , dükkanların bulunduğu caddenin ortasında küçük adımlarla yürüyen kişiye bakıyordum. Tam o sırada kalp atışlarımın hızlanıp vücudumun baştan aşağı istemsizce terlediğini farkettim. Ona baktığımda , cadde üzerindeki tek sokak lambasının hemen yanı başında telefonu kulağına yanaştırmış biçimde yüzü bana doğru dönük bekliyordu. Korkarak ve biraz çekinerek telefonu açtım. Biraz bekleyip telefonu istemeyerek de olsa kulağıma yavaş yavaş getirdiğimde , gayet net ve sakin konuşan , daha önce hiç duymadığım bir bayanın sesiyle karşı karşıya kaldım.
- " Peşimden gelebilecek kadar cesur musun Daniel ? Unutma ki nedenlerden doğan güneş , sebeplerden batar. "
- " Hey , bir dakika. Adımı nereden biliyorsun ? Numaramı nereden buldun ? Bu dediklerin ne demek oluyor şimdi ? "
- " Çok soru soruyorsun Daniel. 9 sadece senin için bir rakam değil. Daha fazlası. "
- " 9 mu ? "
- " ... "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Histek
Mystery / Thriller- " Daniel.. " - " Neden hissedemiyorum ? " - " Hissetmek için yaşamak gerekir Daniel. " - " Yaşamak istiyorum. " - " Bunun artık mümkün olmayacağını biliyorsun. " - " Ben.. ben.. ahh. Neresi burası ? " - " Burası 9. Vadi. " - " 9 mu ? Kahretsin. " ...