Ocak ayının sonlarıydı. Soğuk bir rüzgar esiyordu İstanbul sokaklarında... Rüzgarın uğultusuyla seslendi arkamdan çok sevdiğim...
İlk görüşten beri sevdiğim...
Tanışmaya bile kıyamadığım...
Hep görüp, hiç konuşamadığım...
Kömür gibi karanlık saçlarına bakmaya doyamadığım...
Deniz gibi masmavi gözlerinde kaybolduğum...
Kar gibi beyaz tenine dokunamadığım...Benim sevgimi red ettiği gibi arkamdan hakaret ediyordu. Aynur'u ilk görünce aşık olmuştum. Ama konuşmaya bile cesaret edemiyordum. Fazla tanımadığım kıza fazlasıyla aşıktım... Ama huyunu bilmiyordum. Fiziği, dış görünüşü çok güzeldi. Huyu öyle değilmiş ve ben bunu şimdi bu hakaretleri duyarken anlamıştım.
-Sen Dünya'nın en çirkin, en tipsiz insanısın. Pardon sen insan bile değilsin. SEN BİR YABAN DOMUZUSUN... İşte oda senin gibi.
Ve bu sözler beni ağlatmaya yetmişti. -Bir insan bu kadar hakerete uğrasa sevdiğinden her türlü ağlardı- Koşarak eve gidiyordum.
O böyle birimiydi. Yoksa ben aşkımdan kör mü olmuştum? Evet aslında çirkinim ben... Kısa kahverengi saçlarım, kahverengi gözlerim güzeldi. Yada ben öyle düşünüyordum. Ama 1.78 boyum iyi, güzel, hoşta 57 kiloydum. Aşırı zayıftım. -Belkide çirkin olma sebebim bu- Kızların ki kadar ince bileğim ve omuzlarım her şeyi mahvediyordu...
Ağlaya ağlaya eve gittim. Direk odama çıktım. Aynanın karşına geçtim. Ve bağıra bağıra 'Şu tipe bak. Aynur haklı. O bu vücudu sevmiyorsa o zaman buna gerek yok' dedim ve aynayı param parça ettim. Elimi kesmiştim. Kendime vurdum. Acıdığını hissedince yatağımı dağıtıp, duvarı yumrukladım. Odamı yerle bir ettim. Bağıra, bağıra isyan ettim. Bir müddet sonra biraz rahatlamış gibiydim. Kendime zarar vermeyi bile düşündüm. Kestiğim elimde tenimin rengini göremiyordum. O kadar kanıyordu. Elimi yüzümü yıkayıp bir kaç peçete sardım. Tamamen yatıştım.
İlk defa isyan etmistim. Bir kız için bu kadar üzülmeye bu kadar gerek yok dedim kendi kendime. Dağıttığım yatağımı biraz toparlayıp yattım...
Annemin o güzel sesi ve biraz dürtmesiyle uyandım. Direk annem
-Noldu Umut. Bu odanın hali neydi öyle. İyi kötü toparladım. Bak bide elini kesmişin. Sen böyle yapmazdın güzel oğlum benim.
Anneme bütün olayı anlattım. Annem benim sırdaşım gibiydi. Herşeyimi ona da anlatırdım. Annem benim moralimi düzeltmek için:
-Boşver şu kızı yavrum. Sana bütün aynalar, bütün kızlar feda. Kim bilir kaç kız aşık, kim bilir kaç kız aşık olacak.
-Hee anne. Şu koskaca Dünya'da bir kız bile beni sevmiyor. Dedim ve galiba öyleydi.
-Öyle düşünme Umut'um. Hadi gel yemek yiyelim.
-Aynen anne boşverelim şu kızı. Ben domuz gibi acıktım. Öyle diyordum ama boşveremiyordum onu. Onun kurduğu cümleleri, ağızdan çıkan tüm heceleri hatırlıyordum. Tabi bunuda annem farketti.
-Boşverelim şu kızı diyorsun ama kurduğun şu cümleye bak ayı gibi acıktım denir. Domuz gibi değil! Şimdi Aynur mudur nedir dövdürtcen bana.
-Tamam annem. Seni çok seviyorum. İyki varsın diyip sımsıkı sarıldım.
-Tamam deli oğlan bende seni seviyorum. Hadi yemek soğumasın.Akşam yemeğini yedikten sonra odama çıkıp telefondan sabaha kadar müzik dinledim. Ve uyumuş kalmışım. Sabah alarmı ile uyanamadım. İlk defa böyle olmuştu. Normalde çalar çalmaz kalkardım. Bence psikolojim bozuk olduğu için böyle oldu. Kahvaltıyı kendim yaparım. Annem, erkenden küçük lokantısına giderdi. Kahvaltıyı hep kendim yapıyordum. Annemle babamın ayrılma sebebide şu lanet lokanta yüzündenmiş. Ben küçükken ayrılmışlar. Babamı o kadarda sevmiyordum. Bir iş yüzüne ayırılır mı? Ve küçük bir ben varken... Babama dedemden bir arsa düşmüş. Mevzisi baya iyiymiş. Büyük restaurant yada otel olurmuş. Babamın birazda parası olunca oraya gitmek istemiş yani Antalya'ya. Lokanta ile evi satalım demiş. Annem reddedince ayrılmışlar. Bunları annem anneannem anlatmıştı. Çok mantıksızdı babamın yaptığı. Babamı yüzünü bile hatırlamıyordum. İnsan hiç benim için gelmez mi? Haber yollamaz mı? Sağ mı ölü mü onu bile bilmiyordum. Yüzünü hatırlamadığım adamı çok özlüyordum. Her sabah bunlar aklıma gelir. Ve kederlenirdim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DIŞ ÇİRKİNLİK
RomanceSevdiğiniz kız sizden hoşlanmayıp size daha önce hakaret etti mi? Etse ne yapardınız? Başka bir şehre gitmezsiniz herhalde... Ama Umut'un psikolojisi bozulur ve İstabul'dan Antalya'ya sevmediği babasının yanına gider...