Direct Message-39

1.4K 118 13
                                    

"Biz sevgili değiliz." dedim kaşlarımı çatarak Liam'a.

"Ne? Nasıl değiliz?" dedi ellerini iki yana açıp. Şaşırdığı belliydi ama sert de bakıyordu.

"Değiliz işte."

Boş sınıfta yanıma oturdu. Yanıma oturunca bile heyecandan ölebilecek duruma geliyordum.

"Beni seviyorsun." dedi yaklaşıp.

"Seviyorum. İnkar edecek değilim." dedim utansamda. Şuan çok yakındı bana ve kalbim küt küt atıyordu.

"Bende seni seviyorum." dedi o olağanüstü sesiyle. Beni büyüleyen sesiyle. Seni seviyorum diyordu. Bu duyabileceğim en güzel şeydi.

Ben suskun kalırken tekrar konuştu.

"Seni sevdiğime inanmıyor musun?"

"İnanmam önemli değil."

"Ne önemli?" dedi sertleşen sesiyle.

"Yanıma geldin bugün. O kadar korktum ki. Ben böyle şeyleri kaldıramam. İnsanların bakışlarını görmezden gelemem." Parmaklarıyla elimi kavradığında heyecanım kat kat arttı. Beni nasıl böyle etkileyebiliyordu? Etkisinden çıkamıyordum.

"Kimseyi umursama. Hiçbirinin ne dediği umrumuzda olmazsa daha kolay olur."

"Dediklerini umursamamak kolay olabilir. Ama insanların bakışlarını umursamamak kolay değil. Bugün bile yanıma geldiğinde bir sürü kişi baktı."

"Baksınlar. Önemli olan birbirimizi sevmemiz değil mi?" Hâlâ ellerimiz birleşikken ellerimdeki baskısını arttırdı. Bu destek verici bir şekildeydi.

"Biz farklıyız. Senin arkadaşların,çevren çok farklı. Ben uyum sağlayamam sana."

"Ben sana uyum sağlarım." dedi gülümseyerek. Şefkatli bir şekilde bana bakıyordu ve kendimi kötü hissediyordum.

Konuşmalarımızdan sonra bir sonuca ulaşamamıştık ve ben gözyaşlarımla eve gelmiştim. Onun yanında kendimi tutmuştum ama sonra dayanamayıp ağlamıştım.

Herkesin gözü Liam ve grubundaydı. Ve Liam yanıma geldiğinde herkes bakmıştı. Ben böyle şeylerden çok rahatsız olurum. Böyle şeylere takılmamam gerekir ama ben takılıyordum. Alıngan utangaç birisiydim.

Liam'ın olabilir demesi aklıma gelince gözyaşlarım süzülmeye devam etti yanaklarımdan.

Telefonumdan mesaj sesi gelince telefonu parmaklarımla kavradım ve mesaja baktım. Liamdan değildi mesaj.

"Bu akşam Kenny ile birlikte bara gideceğiz. Bizden sakladığın yeni sevgilinle mi gidersin yoksa biz mi alalım seni?" Mesajı atan Caitlin idi.

"Sevgilim değil o." Yazdım sinirle.

"Sadece şaka yapmıştım."

"Sizinle ilgisi yok zaten. Sevgili değiliz ki sizde biliyorsunuz ki olamayız zaten."

"Saçmalamasana. Liam'ın bakışlarını gördük. Seni seviyor olmalı. Ee soruma cevap ver."

"Ben gelmeyeceğim bugün. Yorgunum." Yorgun sayılmazdım ama gidecek halim yoktu. Gitme gibi bir isteğimde yoktu.

"Hemen depresyona girmişsin anlaşılan. Önce ben sana geliyorum birlikte hazırlanıyoruz sonra da Kenny ve Ashley bizi alırlar." Yanaklarımı şişirip cevap yazdım.

"Peki."

Caitlin gelince hemen beni sorguya çekmeye başladı.

"Şuan onu düşünmek istemiyorum. Lütfen madem bara gideceğiz üzülmek yerine eğlenmeliyim değil mi?"

"Özür dilerim tatlım. Hadi hazırlanmaya başlayalım."

Kenny bizi arabasıyla alınca kolayca ulaşabilmiştik bara.

"Çok güzel olmuşsun." dedi Kenny gülerek.

"Teşekkür ederim." dedim bende gülümseyerek.

Barda gözlerimi gezdirdiğimde tanıdık yüzler görebiliyordum. Okuldan tanıdık kişiler. Ama gördüğüm bir kişi sadece tanıdık olmasıyla yetmiyordu.

Liam. Aşık olduğum adam. Kalbim hayal kırıklığıyla parçalanırken kendime lanet ettim. Ve defalarca lanet edeceğime emindim.

O bir kızla yakın bir şekilde oturuyordu. Fazla yakındı. Liam kolunu kızın omzuna atmış birlikte gülüyorlardı. Gülüşüyorlardı.

Direct Message || Liam PayneHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin