Selam ben Nazlı. Aslında ismimle hiçbir alakam yok. Öyle nazlı kızlardan değilim. Ben pantolon tişört ikisilisine aşık, kulaklığı kulağından eksik olmayan şirin ramboyum. Mahalleli bana şirin rambo der. Ne kadar saf,şirin bir tipim olsa da konu kavgaya gelince Mezarcı gibi dalarım. 18 yaşındayım. Salak bir erkek ikiz kardeşim ve 14 yaşında bir kız kardeşim var. Annem Suzan, babam Kemal, ikizim Batuhan, küçük cadı da Derya. Biz Bursa'da küçük bir mahallenin iki katlı evinde yaşıyoruz. Benim ve Batunun odası üst katta maalesef. Salak salak müzikler açıp beni rahatsız ettiği için bazen onu balkondan aşağı sallandırıp çişi suratına gelene kadar bekletmek, sonra da kurusun diye mandalla asmak istiyorum. Neyse.
Uyanmamla yataktan sıçramam bir oldu. Batu müziği son ses açmıştı. Odasına girdim. "Ulan gerizekalı dingil! Ne yapıyorsun sabah sabah?"
"Lan herkes uyanmış annem sofra hazırlıyor sen at gibi yatıyorsun."
"Sus lan. Sen bu saatlere kadar uyuduğunda ben böyle mi yapıyordum?"
"Haklısın böyle yapmıyordun. Daha beterini yapıyordun. Lan bugün iyice bir uykumu alırım düşüncesiyle yattığım yatağımdan dövülerek kalktım. Spatulayla vurarak uyandırdın lan beni. O zaman bir kere daha salak olduğunu anladım. Bu sana az bile."
"O gün kahvaltıda en sevdiğin şey var diye uyandırdım. Ay bir de nankör. Iyilikte yaramıyor arkadaş."
"Nazlı uyandır, uyandır tamam ama spatula ne lan!"
"Tamam çok azıcık abartmış olabilirim ama sen de kalkmıyordun. Dana gibi uzanmıştın bir de baksırla yatmışsın insan bir düşünür benim güzel ikizim Nazlı odaya girer beni böyle görmesin diye."
"Sanane benim neyle yattığımdan? Çık odadan Nazlı ya."
"Aman be! Boklu odana kalmadım kırmızı götlü maymun." Kapıyı çarpıp odadan çıktım. Annemin gelip kızmasını bekliyordum ama müzik sesinden bizi duyduğunu hiç sanmıyorum. "Nazlı!"
"Efendim anne?"
"Koş 3 ekmek al gel."
"Ya Derya gitsin."
"Banyoda o. Git al gel ağzımı açtırma benim!"
"Tamam ya." Odama girip açık gri eşofmanımın üzerine friday come and stay forever yazan tişörtü giydim. Annemden 5 tl alıp evden çıktım. Bizim bakkal Hüsnü amcaya gittim. "Hüsnü emice nassın ey misin?"
"Iyiyim de ne bağırıyorsun be."
"Duymazsın diye şey ettim."
"Sus! Duymazmışım. Benim kulaklarım sizden iyi duyuyor be."
"Of Hüsnü amca başladın ergen atarlarına. Şuradan üç ekmek uzatsana."
"Ne uzatayım?" Ananın şeyini.. tövbe ya bir de duyuyorum diyor."3 ekmek 3!"
"Dur vereyim."
"Al kızım 1.50 lira."
"Ne 1.50 lirası emmi? Ekmek 75 kuruş. 3 tane 2 lira 15 kuruş ediyor."
"Aman akıl mı kaldı bende?"
Sonunda muhteşem matematiğimle bir sorunun daha üstesinden gelmeyi başarmıştım. Marketten çıkarken "Yalnız Hüsnü amca sen bu kafayla çok kazıklanırsın." dedim. Adamın gözler fal taşı gibi açıldı. Eline aldığı lolipopu bana fırlattı. Tam kafama geldi ama şekeri alıp kaçtım. Eve gidiyordum bir baktım bizim yanımızdaki eve birileri taşınıyor. Birkaç erkek vardı eşya taşıyan. Usulca eve girip odama çıktım onlara bakmak için. Bir süre sonra tüm adamlar gitti ve geriye kahverengi saçlı, mavi gözlü bir genç ve sarı saçlı kahverengi gözlü uzun boylu bir kız kaldı. Odamın camı evin bir odasına nerdeyse 2-3 metre uzaklıkta. O odada ne konuşulsa duyarım yani. Yeni evliler sanırım. Annem bağırınca aşağı indim. "Günaydın güzel aile. Günaydın bu mutlu güne! Gün..."
"Kızım yeter. Saçmalama yine. Otur şu masaya."
"Uykusuzum anne ondan. Senin bu tescilli öküz oğlun uyandırdı beni."
"Lan zaten kahvaltıya kalkacaktın. Sus şikayet etme." Hemen araya kutsal kuti girdi. "Ağız tadıyla bir kahvaltı yapacağız kesin tartışmayı." Hepimiz sessiz sakin oturuyorduk. Gözlerimi kısmış sinsi sinsi Batuya bakıyordum. O da bana bakıyordu intikam almak istercesine. Annem sofraya oturdu. Çayları doldurduktan sonra yemeye başladık. Ben bir lokma ekmeğe yağ sürüp üzerine reçel döktüm. O lokma... işte o lokma... "öhö öhö. Öhhhhöğğ " lokma boğazımda kaldı. Annem de hemen bana su getirdi. Ya zeki annem lokma boğazımda kalmış su nasıl gitsin? Boğuluyor olmasam oturup saatlerce bunu tartışabilirdim. Sonra annemin sırtıma bir tokat çarpmasıyla kendime geldim. Öyle bir vurdu ki ölsem daha iyiydi. Sonra Batu konuştu. "Ağzınla ye Nazlı ağzınla ye."
"Lan sus! Burdan bir yapıştırırım görürsün ağzınla yemeyi. Anne sen de yavaş ya. Öyle bir vurdun ki senin elin sırtıma değmeden önce elinin rüzgarı yüzünden bedenim kafamdan ayrılıyordu. Az dikkat."
"Sus kız. Ben burda hayatını kurtarayım sen gel bir de laf et."
"Abla mal mısın insan gibi yemeyi dene az."
"Sus kız sidikli. Seni de almayayım ayağımın altına."
"Ne biçim konuşuyorsun kızım kardeşinle."
"Ama kuti ikisi bir olmuş dalga geçiyorlar."
"Tamam devam edin hadi." Babam her zaman ortamdaki karmaşayı alır, 2 saniyede kutuplara gönderirdi. Allahım ne kadar tatlı bir babam var. Kahvaltı faslı bittikten sonra toplamak kızlara kalmıştı. "Nazlı sofrayı kızlar toplar. Senin toplamana gerek yok yani." dedi Batu. Babam konuşmama izin vermeden atladı lafa. "Nazlı bırak. Bugün senin yerine Batu toplayacak. Hadi oğlum itiraz yok çek cezanı." Pis pis gülerek Batuya baktığımda bana sinir olduğunu görebiliyorum. Sofrayı toplamaya başladı. Ben hiç dalga geçmeden durur muyum? Durmam. "Vaay be. On parmağında on marifet. Yakında istemeye de gelirler seni Batuş."
"Ona bakarsan seni hiç istemeye gelmeyecekler Rambo." Yine beni sinir etmeyi başarmıştı. Pis pis bakmaktan başka bir şey yapmadım. Sonra annem seslendi. "Nazlı. Al şu sarmayı götür yeni komşulara. Hoşgeldin hediyesi."
"Ne kadar saçma anne. Hoşgeldin hediyesi sarma mı?"
"Sus kız. Adettir bu sen nerden bileceksin. Al götür." deyip elime sıkıştırdı saklama kabına koyduğu sarmaları. Odama çıkıp siyah dar paça üzerine bordo bir tişört geçirip çıktım. Yan eve gittiğimde apartmandan ikinci kata çıkıp zile bastım. Kapıyı sarışın kız açtı. "Merhaba?"
"Merhaba. Biz yan komşunuz oluyoruz. Annem sarma yapmış da hoşgeldiniz demek amaçlı size getirdim."
"Çok teşekkür ederim. Içeri gelsene."
"Yok ben rahatsız etmeyeyim yerleşeceksiniz daha siz."
"Oturma odasını hallettik zaten. Gel oturalım. "
"Peki madem." deyip ayakkabılarımı çıkardım ve odaya geçip oturdum. "Adın ne?"
"Nazlı. Senin?"
"Defne."
"Memnun oldum."
"Ben de." deyip gülümsedi ve konuşmaya devam etti. "Bundan sonra komşu olacağız demek ki." Herhalde yani başka ne olabiliriz.
"Aynen." dedikten sonra içeriye yakışıklı çocuk girdi. "Merhaba?"
"Merhaba."
"Mete bu Nazlı. Yan komşumuz oluyor. Nazlı bu da Mete. Benim kardeşim. Benden bir yaş büyük."
"Öyle mi? Memnun oldum."
"Ben de." deyip gülümsedikten sonra uzattığım elimi sıktı. "Kaç yaşındasın Nazlı?" dedi Defne.
"18 yaşındayım. Bir de ikizim var."
"Oha. Ben de 18 yaşındayım. Ikizin nasıl bir kız? " demek ki mavi gözlü çocuk 19 yaşında. Bakın yine müthiş matematiksel zekamı kullandım."Kız değil erkek. Maalesef."
"Neden maalesef?"
"Çünkü kendisi çok gıcıktır."
"Hahahha."
"Şey... Beni ilgilendirmez tabi ama aileniz nerde? Yani... Burda ikiniz mi kalacaksınız sadece?" Defne suratını asıp Meteye baktı. Mete de üzgün bir şekilde "Biz annemizi ve babamızı 2 yıl önce kaybettik. Benim üniversite tercihim de Bursa'ya çıkınca buraya geldik. Yani evet, sadece ikimiz kalacağız."
"Ne... Ya ben... Çok özür dilerim bilmiyordum."
"Özür dilemene gerek yok ki. Dediğin gibi, bilmiyordun." Mete öyle konuşunca içim acıdı. Merakımdan sordum yine diyeceğim ama zaten illaki bir gün öğrenecektim. Derken Defne atladı lafa. "Sen lise sonsun değil mi?"
"Aynen."
"Ya benim de nakilimi aldırmam gerek. Burada da tanıdığım kimse yok. Seninle aynı okula alsam?"
"Harika olur. Müdürle konuşur babam istersen. Hallederiz yani sıkıntı yok."
"Oh be. Süper. Bir de bir şey daha isteyebilir miyim?"
"Tabi."
"Biz burayı hiç bilmiyoruz da, yarın işin yoksa bizi gezdirir misin ikizinle birlikte? Alışveriş falan."
"Tabi olur."
"Tamam o zaman. Çok sağol."
"Ne demek.Ben gideyim artık."
"Tamam. He bu arada... Annene teşekkür ettiğimizi söyle." deyip gülümsedi. Ben de gülümseyip evden çıktım. Anahtarımla sessizce kapıyı açtım. Anneme yakalanmamam gerekiyordu. Bir ton soru soracaktı çünkü. Gizlice odama girmem gerekiyordu. Bu çok önemli bir görev. Ayakkabılarımı çıkarıp eve girdiğimde parmak uçlarında yürümeye başladım. Yavaş ve sessiz adımlarla odama çıktım. Içeri girdim ve kapıyı sessizce kilitledim. Arkamı dönüp kapıya yaslandım. Bir de ne göreyim. Kadın resmen odamda beklemiş anlatayım diye. Yatağımda oturmuş bana bakıyordu. "Anne yaa. Bak şimdi. Bunlar kardeşmiş anne ve babaları 2 yıl önce vefat etmiş. Erkeğin de üniversitesi buraya çıkmış buraya taşınmışlar. Kız da burada benimle aynı okulda okuyacak. Şimdi hadi annecim lütfen ne diyeceksen duvara anlat ben duymak istemiyorum hadi." dedim. Annem şaşkın bir şekilde bir noktaya bakıyordu. Annesi ve babasının vefat ettiğini duyunca üzülmüştü. Hiçbir şey demeden odamdan çıktı. Ben de yatağıma uzandım. Ya bir insan annesiz babasız yapabilir mi? Çok üzülmüştüm bu duruma. Birkaç saat evde bir şeylerle uğraştıktan sonra akşam olmuştu artık. Odama çıktım Allahım ben odama girince hep şaşıracak mıyım? Yan evin bana bakan odasında Maviş yatakta yatıyordu. Tatlı tatlı uyuyordu Allahım ne kadar güzel bir tesadüf bu! Sigaramı alıp cama çıktım. Yaktıktan sonra içmeye başladım. Yaklaşık bir yıldır sigara içiyorum. Ben o ev boşken oraya girip sigara içerdim hep. Annem babam biliyor ama yine de onların yanında içmeye utanırdım. Sigaraya bir olaydan sonra başladım. Daha doğrusu ne kadar saçma bir bahane olsa da teselliyi sigarada bulmuştum. Benim de canım yandı. Ben de çok ağladım zamanında. Belki de yaptığım bir hataydı bilmiyorum ama bu hata beni hep mutlu ederdi. Sonucunda mahvolan, biten ben oldum. Sigaram bittikten sonra yatağıma girdim. Yarın uzun bir gün olacaktı.