UKALA ÖKÜZ

128 16 7
                                    

Güneş'in bulutların arasından bir görünüp bir kaybolduğu herhangi bir sonbahar sabahıydı. Şimdi evde olsa annesiyle birlikte çaylarını yudumluyor olacaklardı. Oysa havaalanında ilerlemek bilmeyen bir sıradaydı. Ve oyalanacak bir şey olmayınca düşünmek istemese de annesini anımsıyordu. Şuan evde olmalıydı. Acaba ağlıyor muydu? Tam duygusallaşmış bunları düşünürken birden sendeledi..

-Hey sen kimi itikleyerek geçiyorsun? diyerek kendisine çarpan kolu kavradı.

Duraksayan adam kolunu çekerek arkasını döndüğünde sinirlenmişe benziyordu.İmayla:

-Kusura bakmayın hanımefendi(!) ama işlerim var sizin gibi burada hayaller kurup bekleyecek zamanım yok.

-Kör müsün önümüzde sıra var ve görevliler bir teyzeyle uğraşıyor. Ne yapmamı bekliyorsun kanat takıp uçayım mı?

-Kanatlara ne hacet bayan ukala arkanızda sakladığınız süpürgeniz ne güne duruyor?

-Özür dileyemiyerek.... cümlesine devam edecekti ki adam hiç aldırış etmeden yürümeye başladı.

Defne olduğu yerde çakılıp kalırken insanlar nasılda bu kadar küstah olabiliyorlar diye düşünmeye başladı. Olanları düşünüp sinirlenirken sıranın kendisine geldiğini bile anlamamıştı. Rutin kontrollerden geçtikten sonra uçağına doğru ilerlerken az önce kendisine çarparak uzaklaşan adamın bavulunu kaybettiği için görevlileri sorumlu tutarak bağırdığını farketti. İçinden ''İnşallah uçağını da kaçırırsın' diye geçirmeden edemedi.Aslında hiç kimsenin kötülüğünü istemeyen iyi niyetli biriydi neden bu cümleyi kurduğunu o bile anlamadı. Özür dilemeyişine mi yoksa söylediği kaba cümlelere mi bu kadar kızmıştı düşününce çocukluğunun geçtiği bu şehirden ayrılışının yaşlı annesini yalnız başına bırakıp gidişinin onu biraz daha hassaslaştırdığına karar verdi. Çünkü normalde çevresindeki insanları ne dediğini pek de umursayan biri değildi. Hele de tanımadığı birinin saçmalıklarını hiç kafasına takmazdı. Kesinlikle hüzünlü bir anına denk geldiği için etkilenmiş olmalıydı. başka bir anlamı olamazdı söylediği cümlenin. Yani uçağı kaçırması ya da yetişmesi Defne için ne anlam ifade edebilirdi ki. Daha fazla düşünmesine bile değmeyeceğine karar verip uçak saatini beklemeye başladı.Çantasından çıkardığı romanın satırları arasında gözleri gezinirken aklı evdeydi. Telefonun titremesiyle elindeki kitabı bırakıp telefonunu buldu. Annesinin ilaç saati için kurduğu hatırlatmaydı. Birden geriye dönme düşüncesi aklına geldi, gitmeyebilirdi. Seneye tekrar denerdi ve belki İstanbul'da bir üniversiteye puanı yeterdi. Ama o an gelen anons sesi kendine getirdi.

''Türk Hava Yollarının TK 143 sefer sayılı uçuş yolcusu Sayın Defne CANLI uçağa giriş için kapıya gelmeniz rica olunur''

Hemen toparlanıp koşarak kapıya yönelirken kafasını kaldırıp camdan dışarıya baktığında yağmur yağmaya başladığını gördü. Şairini bile hatırlamadığı bir şiir dolandı diline.

Haddini aşıyorsun İstanbul!

Bu yağmurda neyin nesi,

Sevdiğimin saçlarından süzülüp

Yüzünü okşayan suyu

Kim biriktirecek avuçlarında şimdi?

Çocukluğumu bağışladım sana

Düştüm kanımı akıttım taşına toprağına

Yetmedi mi İstanbul?

Bırak beni ağlatma, böyle yalvartma.

Beni harcama İstanbul

Boğaz'ına takarım iskeletimi gözümü karartma

Deliyim biliyorsun

Döker bir bidon benzin

Ateş ederim sana fiyakalı bir çakmakla

ULAN ŞİMDİ KAFİYELİ KÜFÜRLER SAVURMAK VARDI SANA

Ama doğurduğunu gırtlaklayan ana gibisin

Ne desem dokunmaz vicdanına...

Şiiri bile tam hatırlayamazken iradesizce nasıl da yürüyüp gelmişti kapıya kadar şaşırdı.

Hemen oturacağı koltuğa yöneldi. Cam kenarındaydı ama geçmesi mümkün değildi. Yan tarafında bir adam ayakkabılarını bağlamak için eğilmişti.

-Beyefendi geçebilir miyim? diye en şirin sesiyle sordu.

-Tabi ki buyurun. derken kafasını yukarı kaldırdığında pek de yabancı bir simayla karşılaşmadı. Eğer bir dizinin içinde değillerse bu kadar tesadüf olacağına inanmazdı. Aynı uçakta üstelik yan koltuğunda mıydı bu ''UKALA ÖKÜZ''?

Sakince hiç bir şey demeden yerine geçip oturdu. Ve o anda hostesin yanında yaşlı bir teyze çıkageldi.Meğer teyze uçak kalkmadan bir lavaboya gitmek istemiş.Neyse ki ortalarında bu teyze oturuyordu da ukala beyin yüzünü görmeyecekti. .... tabi meraklı teyzemiz işe karışmasaydı....

2. BÖLÜMDE MERAKLI TEYZEMİZ, GEVEZELİK EDİP DEFNE VE UKALA ÖKÜZÜ ÇILDIRTIRKEN SİZDE EĞLENMEYE HAZIR OLUN..



KAFADAN KONTAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin