Genç adam sinirle elindeki çantayı masaya attı. Geldiği yer, muhtemelen şehrin merkezinde ki paravan şirketlerden biriydi. Şirket yapılan işi belli edercesine beyaz ve kahverengi deri ile döşenmişti. Kapıda iki tane iri yarı adamı geçip içeri girmişti. Normalde başka birisi olsa, bu durumda çantayı atmak gibi sert bi hareketi yapamazdı. Ama Mehmet, ne dışarıdakilerden ne de içeride ki adamdan korkuyordu. Eğer babasına zarar vermeyeceklerini bilse hepsini tek başına halledebilirdi. Dişlerini sıktı. Bu çanta elindeki son paraydı. Artık bu işten çok sıkılmıştı. Babasının kumar borçlarını ödemek artık çok zordu. Önceki çantayı babasına değil direk alacaklılara vermeliydi. Babası o parayla kazanacağını düşünmüş olmalıydı...
Masaya atılan çantanın sesi odayı doldurmuştu. Mehmet karşısında ki, mafya tipli adama baktı. Adam, masanın arkasında bacak bacak üstüne atmış bir şekilde, genç adama bakıyordu.
"Paranın tamamını getirdin mi?"
"Bir kısmı burada. Diğer kısmı da senetleri verdiğinde gelecek" dedi genç adam, hiç taviz vermeyerek.
Adam, Mehmet'e ters bakışlar atarak masanın üzerindeki çantaya uzandı. Gözlerinde ki açgözlülükle çantayı açtı. İçinde gözüken dolarlar yüzünü güldürmüştü. Ama paranın tamamı burada yoktu.
"Senetlerin sadece bir kısmını vereceğim. Diğerleri bende kalacak, parayı getirmediğin her gün için faiz binecek. Sana bir hafta süre veriyorum." dedi, mafya kılıklı adam.
Mehmet, dişlerini sıkmış bir şekilde adama baktı. Son kuruşuna kadar o çantanın içindeydi parası. Arkadaşlarından alabildiği kadar borç almıştı. En son uçak parasını ayırıp, geri kalanını çantaya koymuştu.
Bir hafta içinde bu kadar parayı bulması imkansızdı. Aklına hiç bir çare gelmiyordu. Şirketi satmayı düşünmüştü, ama senelerce verdiği emeğe kıyamamıştı. Ve oradan gelecek paraya her türlü ihtiyaç duyacaktı.
Mehmet, tekrar karşısındaki adama baktı.
"Bir hafta içinde paranı getireceğim. Ama bir daha babama yaklaşmayacaksınız!" dedi, dişleri sıkılı bir halde. Böyle bir ortamda, adamın kendi mekanında adama resmen meydan okuyordu.
"Babana hakim ol o zaman" dedi, adam pis bi sırıtışla. Sonra çekmeceden bir kağıt yığını çıkardı. Kağıtları hızla çekip desteden çıkardı. Sonra Mehmet'in önüne attı.
"Verdiğin paranın karşılığı!"
Mehmet hızla önünde duran kağıtları aldı. Aklı almıyordu. Babası bu kadar borca nasıl batmıştı? Üstüne üstlük aile şirketinde ki tüm hisselerini de satmıştı. Buna rağmen hala borcu vardı.
Kağıtlara şöyle bir bakıp inceledi. Sonra kağıtları ceketinin cebine koydu. Bu lanet yerden bir an önce ayrılmak istiyordu. Sonra adama tek kelime etmeden kapıdan çıktı. İki koruma, Mehmet'i süzdü, bu genç adamında onlardan aşağı kalır yanı yoktu. Ve adamların toplamından bile daha yakışıklıydı.
Mehmet, kendini tükenmişlikle caddeye attı. Sıcak Ankara havası, hafif bir rüzgarla yüzüne çarpıyordu. Bir zamanlar burayı ne kadar çok sevdiği aklına geldi. O zaman annesi ve babası ile burada huzurla yaşıyorlardı. Sonra aklına yine o mavi gözlü kız geldi. Şimdi ne yapıyordu kim bilir?
Genç adamın yüreğini bir sızı kapladı. Kızın ne halde olduğunu bile bilmiyordu. Ama iyileştiği için normal hayata dönmüş olduğunu umuyordu. Tuba güçlü bir kızdı. Hayatın kendisine oynadığı bu kötü oyuna yenik düşmezdi. Keşke onu bulabilseydi... Eskiden yaptıkları gibi herşeyi unuturcasına sohbet ederlerdi. Kızın unutamadığı görüntüsü aklına geldi. Tuba her bakımdan kendisine benziyordu. Bu hayatta bir ruh eşi varsa o da kesinlikle Tuba'ydı. Her ne kadar kızın kendine farklı duygular hissettiğinden şüphelense de, Tuba'yı hiç bir zaman öyle görmemişti. O daha çok hiç sahip olmadığı kız kardeşi gibiydi. Muhtemelen kardeşi olsa Tuba gibi olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dokunma (Yapma Serisi 2)
RomanceEda ilk gördüğü anda Mehmet'in doğru kişi olduğunu anlamıştı. Üstelik bu adam da kendine karşı boş değildi. Mehmet ise içine düştüğü zor durumdan kurtulmak her şeyi yapmaya hazırdı. Her ne kadar babası onu bu duruma sürüklemiş olsa da ona yardım etm...