Yağmur yavaş yavaş yağmaya başlamıştı. Keskin bir sessizlikle beraber gözyaşlarım yağmur damlalarına karışmıştı. Hala babamın öldüğüne inanamıyordum. Etrafımda onca sayıda iş adamları,arkadaşlarım ve annem olmasına rağmen kendimi yalnız hissediyordum. Eve girdiğimizde her şey yerindeydi ama... Direk odama çıkıp kıyafetlerimi bile çıkarmadan duşa girdim. Soğuk suyu iliklerime kadar hissediyordum. Bu acıyı unutmak istiyordum. Duştan çıkıp üstümü giyindim. Telefonumu aldım,yatağa girdim. Birsürü mesaj ve cevapsız arama vardı. Kimseyle konuşmak istemiyordum. Telefonumu kapatıp uyumaya çalıştım fakat başarısız oldum. Aklımda babamla geçirdiğimiz güzel günler, anılar,kavgalarımız vardı. Bir an ağladığımı fark ettim. Babamı şimdiden çok özlüyordum. Gözlerimi kapatıp bir kez daha uyuma çalıştım. Babamın yanında yattığını hissetmeye çalışarak
Kapı ısrarla çalınıyordu. Yorgunluğum yüzünden gözlerimi açamıyordum. Kimse yokmuydu bu evde. Başımın ağrısıyla yataktan kalkıp aşağı kapıyı açtım. Karşımda bizim grup vardı. Ellerindeyse 2 poşet. Kapıyı açık bırakarak odama doğru yürümeye başladım. Merdivenleri çıkarken kapının kapanma sesini duydum. Yatağıma oturduğum sırada karşımda gördüm onları. Bir an aklımdan iyiki onlarla tanıştığımı düşündüm. Dosttan fazlaydı onlar. Aileydi. Hepsi yere daire şeklinde oturdular. Ömer poşetteki 2,5 litrelik iki tane olan kolayı ve pet bardakları çıkarttı. Bunlar kafa bulmaya gelmişti belli. Kimse konuşmuyordu ne diyeceklerdiki zaten . Hatice'de kolaları doldururken kapı çalındı. Selcan kapıyı açmaya kalktı. Bense kim olduğunu tahmin ediyordum. Bizim grubun eğlencesi gelmişti. İyikide gelmişti çünkü kafamı dağıtmak istiyordum. Olanları düşündükçe kafayı yiyecektim yoksa. Alt kattan adımı böğürerek söyleyen Barışın sesi duyuldu. Barışla çok yakındık. Çocukluk arkadaşımdı. Küçükken hep onunla oynar,oyuncaklarımı onunla paylaşırdım. 1.sınıfa gelinceyse bizim grubun geri kalanıyla tanıştık. Hepimizde ne şanstır ki aynı liseye gidiyoruz. Barış odanın kapısını gürültülü bir şekilde açtı. Yanıma gelip oturdu ve bana sarıldı. Sonrada hiçbir şey olmamış gibi yanaklarımı sıkmaya başladı. Daha sonrada Barış:
-Bu ne hal millet. Açalım şarkı çoşalım dedi.
Herkez bön bön ona bakıyordu. Ama Barış hiçbirimize aldırış etmeden MFÖ-Ele Güne Karşı şarkısını açtı ve benide kaldırıp salak salak hareketlerle oynamay başladı. Bizim böyle oynamamızın adı kekoca oynamaydı. Çünkü emin olun kekolarda böyle oynuyor. Daha sonra Haticeyle Ali kalktı. En sonda Selcanla Ömer. Hepimiz salak salak oynuyorduk. Hatice yatağıma çıkıp şarkı söylemeye başladı. Bir an aklıma annem geldi. Nereydi acaba? Telefonumu alıp odadan çıktım. Telefonumun açılmasını beklerken mutfağa doğru inmeye başladım. Bir bardak çıkarıp su doldurdum ve telefonumdan annemin numarasını bulup tuşladım. Telefonu kapalıydı. Onun da başına bir şey gelmemesini umuyordum.