Bölüm 4

69 9 7
                                    

Motordan indiğimde resmen ormandaydık. Her yer karanlıktı ve hava buz gibiydi. Üşüyerek kollarımı ovaladım. Bunu görmüş olmalı ki "Üşüdün mü?" diye sordu. Başımla onaylayınca ceketini çıkardı ve bana verdi. Aslında almak istemiyordum ama gerçekten burada 5 dakika daha dursam hasta olurdum. "Teşekkür ederim Bartın." diye mırıldandım.

"Gel." diyerek elini uzattı. Biraz tereddüt ederek elini tuttum ve kendimi ona bıraktım. Önümü bile göremiyordum fakat o sanki her gün buradan geçiyormuş gibi yolunu buluyordu, bense sadece onu takip ediyordum. Şuan beni burada bıraksa, bu ormandan bir daha asla çıkamazdım. Sürekli ağaçların köklerine veya dallara takılıyordum fakat ne zaman tökezlesem onun güçlü eli beni tutuyordu.

Bir anda durdu ve arkadan ona çarptım. "Ay." demekle yetindim. Gözlerim karanlığa alıştığında karşımızdaki kulübeyi gördüm. Yavaşça oraya ilerleyip kapıyı açtı. Girmem için bir işaret yaptı.

İçeri girdiğimizde küçük bir lambayı yaktı. Küçücük bir odaydı. İçeride birkaç minder bir masa ve bir tane sandalye vardı. "İstediğin yere otur." dedi. Sorgulayıcı gözlerle ona baktım. "Burada ne yapıyoruz?" diye sordum.

Bana bakıp gülümsedi "Tanışıyoruz." dedi. Kafam karışıktı, tanışmak için neden buraya gelmiştik ki. "Peki neden burada?" diye sorduğumda "Niye bu kadar soru soruyorsun?" dedi sert bir şekilde.

Minderlerden birine oturdum ve o da karşıma geçti. "Gece, ben senin diğer arkadaşların gibi birisi değilim." dedi. Hadi canım diye geçirdim içimden. "Şimdi sana söyleyeceklerim aramızda kalmalı." diye devam etti.

"Ben şu ana kadar birçok insanı öldürdüm." dediğinde normalde dehşete düşmem gerekirken nedense bana sıradan bir şey söylemiş gibi geldi. "Kendim hakkında sana ilk söylediğim şey bu çünkü bu benim. Bu benim hayatım." Ona sormamıştım neden ilk olarak bunu söylediğini fakat nedense kendi açıklamak zorunda hissetmişti.

"Bu yüzden seninle kesinlikle görüşmek istemiyorum dersen şimdi söyle. Seni hemen evine bırakırım ve beni bir daha asla görmezsin." dedi ve bana baktı. "Devam et." dedim. "Ben küçük yaşta hem annemi hem de babamı kaybettim. Kız kardeşim vardı onu da bir orospu çocuğu yüzünden kaybettim. Kerem adındaki şerefsiz kız kardeşimle birlikteydi ve onu resmen kullandı. Sonra onunla işi bitince onun hakkında dedikodular çıkardı, resimler yaydı ve Beril bu yüzden intihar etti. Benim kollarımda öldü ve ben onu kurtarmak için hiçbir şey yapamadım." O bana bakmıyordu fakat gözlerinin dolduğunu görebiliyordum. Ona gidip sarılmak istedim ama yapamadım. "Onu kurtaramadım ama onun ölümüne sebep olan herkesi öldürdüm." Bu kadar hırslı olmasını anlıyordum. Şuan ondan korkmam gerekse de biraz bile korkmuyordum. Bana bu sırrını açıkladığına göre o da bana karşı bir şeyler hissediyordu. "Kerem hariç." deyip elini masaya vurdu.

Bana doğru döndüğünde gözlerindeki nefreti görebiliyordum. "Ona öyle bir şey yapmak istiyorum ki Beril'e yaptıklarından pişman olacak zamanı olsun. Acı çeksin. Ölüm ani gelir, ama ona çok daha fazlasını yapmak istiyorum." dedi ve bana baktı. Ben başımla onayladım. Ne diyeceğimi bilmiyordum. Evet Bartın, yap, süper fikir diyecek değildim.

"Bu yüzden sana ihtiyacım var." dediğinde "Ne?" dedim yanlış duyduğumu düşünerek. "Sana ihtiyacım var." diye tekrarladı. "Ne demek istiyorsun Bartın? Onu benim öldürmemi falan mı istiyorsun benden? Ben katil değilim." diye bağırdım ayağa kalkarak. Onun önüne dikilerek "Şimdi hemen beni eve götür." diye tekrardan bağırdım. Kolumu sıkıca tutup "Bana bağırma." dedi. Sesi sakin gelse de sinirlendiği belliydi. "Sanane? İstediğimi yaparım sen bana karışamazsın." diye bağırdım ve kolundan kurtulmaya çalıştım. Kolumu daha da sıkarak "Gece." dedi tehditkâr bir sesle. "Bir daha bana bağırırsan.." diye başladığı cümlesini "Ne yaparsın? Beni de mi öldürürsün?" diye bağırarak yarıda kestiğim an dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Şu an ne kadar sinirli olsam da bir anda sakinleşmiştim. Ona karşılık vererek onunla öpüşmeye başladım. Kolumdaki elini saçlarımın arasına daldırıp başımı kendine doğru bastırdı. Ben ne yapıyorum ya? diye düşünüp onu ittim. Bir an afalladı sonra derin derin gözlerime baktı. İkimiz de bir şey söyleyemiyorduk. Sonunda sessizliği bozarak "Lütfen beni biraz daha dinle." dedi. Lütfen mi? Bartın lütfen kelimesini de mi biliyordu? diye düşündüm ironiyle. "Peki." dedim ve kendimi yine minderlerin üzerine bıraktım.

"Bütün bunları sana anlatmamın sebebi dün gece sen kapıyı açtığın an kendimi sana yakın hissetmemdi. Sanki seni yıllardır tanıyormuş gibi hissettim." bana inanılmaz tatlı bir bakış atarak "Bana yardım edeceğini düşünmüştüm." dedi.

Biraz yumuşamıştım ve "Tam olarak ne yapmamı istiyorsun?" diye sordum. "Keremle sevgili olmanı istiyorum." diye cevap verdiğinde sinirim yine tepeme çıktı. "Bartın istediğin şeyi kendi kulağın duyuyor mu senin?" diye çıkıştım.

Cevap vermedi. Düşünüyor gibi görünüyordu. "Bartın ben böyle bir şey yapamam." diye yanıtladım. "Seni anlıyorum ve sana yardım etmek isterdim ama böyle bir şeyi asla yapamam." diye devam ettim.

"Artık sana sırrımı söyledim. Yapmak zorundasın." dedi birden ciddileşerek. "Gidip birine anlatmayacağını nerden bileyim?" dedi. Nasıl bir anda bu kadar değişebiliyordu? Daha demin beni öpen çocuk şimdi beni tehdit ediyordu.

"Lütfen beni eve götür." dedim. "Olmaz." dediğinde karnımda garip bir his oluştu. Korkmaya başlıyordum. "Bartın lütfen. Eve gitmek istiyorum." dedim. "Sana başta gitmen için bir şans verdim artık gidemezsin." dedi sakin bir şekilde.

Sandalyeden kalkıp yanıma geldi ve mindere oturdu. Elimi alıp "Benden korkma Gece. Benden sana asla zarar gelmez." dedi. O anda dışarıda bir motor sesi duyduk.


Kaçmaya Devam EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin