Kadın elinin tersiyle gözyaşlarını sildi fakat pek bir şey değiştirmemişti. Yanakları çoktan ıslanmış, gözleri çoktan kızarmıştı.
İçinden her ne kadar tek başına olduğu bu odadan koşarak uzaklaşmak geçse de, yapamıyordu. Her akşam odaya girip yatağa oturuyor, o şarkıyı dinliyordu. Acı dayanamayacağı hale gelince de gözyaşlarını serbest bırakıyordu.
Bugün de saat akşam sekiz olduğunda kendini yine kızının odasında bulmuştu. Aradan neredeyse iki ay geçmiş olsa da güçlük çekiyordu, içi içini yiyordu. Atlatamıyordu.
Kızının, herkesten saklı neler yaşadığını hiç sorgulamamıştı. Düşünmemişti. Her zaman onu dışarı yansıttığı güleryüzlü kibar kişilik olarak görmüştü. Şimdi ise kalbi acı ile sızlıyordu. Evde onun sesini duyamadığı, yatağının boş olduğunu gördüğü her gece, içi parçalanıyordu. Ağlamak da fayda etmiyordu artık. Ruhunun derinliklerinde bir boşluk oluşmuştu ve nasıl kapatacağını bilmiyordu.
Yine aynı şarkıyı açtı, yatağa uzandı ve ağlamaya devam ederek dinledi. O gece, kızının cesedi ve kanını yere saçılmış halde gördüğünde, kızın odasında bu şarkı çalıyordu. Son ses ve tekrara alınmış bir halde. Camdan atlamıştı, ve duyduğu son sözler, son notalar bu şarkıyla içine işlemişti.
Annesi de neredeyse her gün bir zamanlar kızının huzurla uyuduğunu zannettiği yatağa uzanıyor ve kızının o anki ruh halini anlamaya çalışıyordu. Başaramamak da deli ediyordu.
Neden bunu yapmış olabilirdi, bilmiyordu. Mutlu bir ailelerdi, en azından öyle düşünüyordu. Güzel bir okul, arkadaşlar, alışveriş... Kızına ihtiyacı olanları vermeye çalışıyor, kendisinin de hayatını düzene soktuğunu düşünüyordu. Oysa çok yanılıyordu.
Kız, neredeyse her intihara meyilli insanın yaptığı gibi, geriye küçük bir not bırakmıştı. Titrek ellerle yazdığı kelimeler, "Anne ve baba, sizi çok seviyorum ve hayal kırıklığına uğrattıysam özür dilerim. Kardeşim, en çok senden özür diliyorum. Daha iyi bir abla hak ediyordun."
Başka kimseden söz etmemişti. Tek değer verdiği insanlar ailesiydi ve onları bu şekilde bırakmak onun da canını yakmıştı fakat herkesin bir dayanma sınırı vardır. Onunki ise çoktan aşılmıştı.
Saat sekiz buçuğa yaklaştığında ve şarkının dokuzuncu tekrarından sonra, kadın yavaşça yataktan doğruldu, aynanın karşısına geçti ve kendine iğrenerek baktı. Kızına ihtiyacı olanı verememişti. Sorunları vardı, görememişti. Aslında kız ipuçları göndermeye çalışmıştı, hem de birçok kez. Çünkü annesinin karşısına geçip her şeyi tek tek anlatacak kadar cesur değildi. Sessiz kalmıştı, içine atmıştı. Dibe çökene kadar tekrar etmişti.
Kurtulmak istiyordu kadın, gerçekten istiyordu. Bu kendine duyduğu nefret ve kalbinin bütününde hissettiği acıdan kurtulmak ve olanları kabullenmek istiyordu.
Kötü yanı şu ki, olmuyordu. Kızının gülümsediği, oturduğu, konuştuğu, ağladığı, uzandığı hatta bulunduğu her noktayı hatırladıkça, gördükçe biraz daha kırılıyordu içten içe.
Daha on altı yaşındaydı, önünde uzun bir hayat ve macera vardı. Sürekli hayallerinden bahsederdi. Annesi çok tutkulu biri olduğunu bilirdi. İstediği yere gelebilmek için gece gündüz çalışır, başarana kadar durmazdı. Onu böylece çürütecek, içindeki umudu ve yaşama gücünü söküp alacak ne yaşadığını öğrenmek istiyordu. Onu ölüme sürükleyenin ne olduğunu merak ediyordu.
Tek tesellisi, daha iyi bir yere ulaştığıydı. Hak ettiği kadar güzel, masum ve temiz bir yer. Kendini güvende hissedebileceği bir yer. Gülümsemelerinin oyunun bir parçası değil de kalbinden yola çıkmış olduğu bir yer.
Kızına elbet bir gün tekrar dokunabileceğini biliyordu. Ona sımsıkı sarılıp özür dileyebileceğini, her şeyi anlatmasını isteyebileceğini biliyordu.
Odadan çıkmadan önce, son bir kez göz gezdirdi. Gözleri yine dolduğunda arkasını dönüp kapıyı kapattı ve derin nefes aldı.
Yukarı bakarak seni çok özledim diye fısıldadıktan sonra kalp kırıklığı ve ölümün ele geçirdiği odadan uzaklaştı.
*Aklımdaki şarkıyı paylaşmak isterdim ama bir türlü yapamadım. O yüzden siz hangi şarkının anlamını yazdıklarıma uygun görürseniz onu yerleştirin. Veya şarkıyı isimsiz bırakın. Her şey size bağlı. Umarım beğenirsiniz, all the love.x*