Yaşantımız boyunca bazı kavramlara yanlış anlamlar yüklediğimizi yada en azından benim böyle düşündüğüm gerçeklerim burda kuscak olduğum. Kavramlar insanlık kadar eskidir hiçbir kavram aniden patlak verip insanların diline dolaşmamıştır.her kavram en az bu insanlık kadar eskidir ve en az sırtında insanlık kadar çizik vardır . Kavram,kavram haline gelene kadar tıpkı bir kadının doğum sancıları gibi acı çekmiştir ve şimdi bu kavramların çektiği çektirdiği çileye bakılmadan şuanda yani modern dünyada bu kavramları anlayamadığımız yada daha doğrusu anlamlalandıramayoruz bizler o kavramların etimolojik köklerine bakmadan o kavramları kullanıyoruz en azından çalışıyoruz ve bugün baktığımız zaman bu kavramlar üzerinden katledilen onlarca insan onlarca inanç türü vardır. En basitinden "kavram "tümcesini dahi ele aldığımız vakit kavram kelimesinin etimolojisine baktığımız zaman o kelime kaç kelimeden oluşuyor kaç manası var bu kadar basit bir kelime dahi onlarca kullanımdan sonra bugün ki halini almıştır. Kav-ram- bu kelimeyi bu şekilde baktığımızda hiçbir anlamı yoktur amma ve lakin insanlık onu öyle bir evrime zorlamıştır ki bu halini almıştır. Kavram kelimesi kavramaktan gelmiştir kavramak ise tutmak, anlamak anlamlarına gelir.Anlamanın sonucunda oluşan şeye ise kavramak denir"şimdi kavrayabildinmi?cümlesinde olduğu gibi.birşeyi algılarsın öğrenirsin anlarsın ve en sonunda sonuç olarak kavrarsın o algıladığın şeyi ise birdaha gördüğün zaman isinlendirmek için o şeye bir isim koyarsın işte bu isim kavramdır.gördüğünüz gibi basit diye nitelendirdiğim bu kelime dahi bu hale gelene dek hangi evrelerden geçti.işte bu bağlamların sonucunda kavram kelimesi ortaya çıkmıştır ve gerek felsefeye gerekse sosyal hayatımıza gerçek anlamda kullanılmaya başlanmış ve halende kullanılıyor belkide birkaç asır sonra başka bir kelime daha türeyecek ve başka manada kullanılcaktır...
bugün birçok kavram üzerinden insanların üzerine yürünebiliyor ve yalancılıkla itham edilebiliyor fakat yüzyıllar öncesinde kullanılmış olan bir kelimeyi bugünki anlamıyla değerlendirmeye çalışırsak elbetteki bir çatışma bir anlamsızlık ortaya çıkagelecektir bu çok doğaldır ve kaçınılmaz bir şeydir. Bir kavramı tartışırken o kavramı kim ne zaman nerde söylemiştir buna açıklık getirip ondan sonra tartışılması gerekmektedir. Bugün ÖZGÜRLÜK kavramı üzerinde onlarca tartışma söz konusu ki gerek medyada gerek sokaklarda.gerçi tartışmayıda yanlış anlamışız biz. Özgürlük bugün herkesin yaşantısında olan ama kimsenin yaşantısında olduğunun farkında olmadığı neyse odur. Özgürlük kavramının olup olmadığını veya özgür bireylerin olup olmadığını sorusunu sormadan önce özgürlüğün ne olduğunu sormamız gerekmez mi? Ne tür bir özgürlüğün olup olmadığından ?Bir şeyin ne olduğunu bilmeden hunharca onu istemek arzulamak ne kadar sonuç getirebilirli insanlığa.Bugün herkes özgür olmak istiyorum. Özgürlüğümüzü çaldınız .Diye haykırıyor.Asırlardır merak edilir bu kavram yada sadece istenir neyin ne olduğunu anlamadan.özgürlüğü istemeden önce ÖZGÜRLÜK kavramının ne olduğunu bilmemiz gerekmez mi? ÖZGÜRLÜK NEDİR? Özgür olan kimdir? Bu soruyu asırlardır sordular ve asırlardır da cevapladılar. Ama bugün halen bu kavram üzerinden stanlar yakılıyor... Burda tarihe düşünceleriyle adını altın harflerle yazdırmış filozofların sosyologların özgürlük hakkındaki düşüncelerini belirtmek isterim tabiki bir devi cücenin tasviri ne kadar olursa ancak o kadar olur benimki de sanırım...
David Hume Özgürlükten yalnızca istemenin belirlemelerine göre eylemde bulunma ya da bulunmama gücünü anlarsak özgürlük vardır demektir. Fakat özgürlükten, isteme belirlenmeden eylemde bulunmayı yani nedensiz eylemde bulunmayı ya da bir şey istemeden gelişigüzel eylemde bulunmayı anlarsak o zaman özgürlük yoktur.
--DAVİD HUME işlevsel bir özgürlük anlayışına sahiptir. Aslında şuan da modern dünyada da çoğu insanın kullandığı benimsediği bir görüştür. Hume 'nun bu görüşünü bilmeseler dahi bu anlayışa göre yaşamını sürdürürler. Bu insanlara göre özgür olmam istediğin bir şey için eylemde bulunmaktır. Eğer ben o elmayı istiyorsam onu almakta özgürümdür onu almam yanlış bir şey değildir. Bu açıdan baktığımız zaman "eşref-i mahlukat" adına nasıl sahip olabiliriz ki bu özgürlük görüşüne göre ünlü psikolog FREUD' un "id, ego, süper ego" benzetmesinde biz "id" oluyoruz. Halbuki yaradanın benzetmesi eşref-i mahlukattı yani yaratılmış olanların en şereflisi. Hume'un anlayışıyla bize yaratanın yüklediği sıfat uyuşmuyor gibi sanki bu bağlamda özgür olursak eğer yaratanın düşüncesine yani hamurumuza nasıl bir olabiliriz ki ? Yazımın başında söylemem gerekliydi belkide aslında bunu ama belkide buraya aittir. özgürlük de tıpkı ilk sebeb gibidir benim gözüm de ilk sebebi bilemezsiniz onun ne olduğunu anlamlandıramassınız. Aslında baktığımız zaman dinlerde özgürlük kavramı çok farklıdır örneğin benim inancım olan islamiyet de tasavvuf vardır ve bu yolla özgürleşme olanağı vardır. Eğer bir sosyalist kişiliğe sorduğum zaman bu kavramı inancımızdakinin belkide tam tersi cevap vercektir. Bu çoğu zaman tasavvuf sahibi olan insanlarca yani muhafazakar kişiliklerce sosyalist insanlar müslüman olmama suçuyla yargılar ve onları " zındık" dediğimiz kelimeyle itham ederler. Tabii aynı zamanda sosyalist insanlar da muhafazakarları gerici olarak görür öyle nitelendirirler. Burdaki sosyalist kişilikten kastım ülkemizin elitleri ilerici diye nitelendirilen guruptur. Aslına baktığımız zaman bu kavramların hepsi başlı başına birer devrimin birer çağın özelliğini sırtlarında taşırlar ve bu sebebden dolayı yanlış anlaşılmış tek bir kavram tarihi değiştirdiği yanlış anlatabileceği yetmiyormuş gibi günümüzde , gelecekte büyük sorunlar büyük arbedeler yaşatacaktır. Bu kavramlar tehlikeli olduğu kadar etkileyici ve ilgi odağı olan şeylerdir bugün mecliste , sokakta , hatta kahvehanelerde dahi tartışma konusu olabilen derecede geniş olan kavramlardır. Tabiki kesinlikle büyük düşünürlerimizin düşüncelerine yanlış demiyorum diyemem de zaten düşünce yanlış olamaz düşünce ancak ve ancak tutarlı veya tutarsız olabilir.
