thirty one

1K 129 67
                                    

"Ne yani. Şimdi baya sevgili misiniz?"

"Yani, evet."

Annem ve Julia birbirlerine bakıp gülümsediler. Benim ağzım saatlerdir kulaklarımdaydı.

"Sanırım sarı farenin boynunu koparmaktan vazgeçtim. Yüzündeki gülümsemeye bakılırsa bunu hak etmiyor pek."

"Teşekkürler Julia. Bu bana yaptığın en büyük iyilik."

Hepimiz masaya toplandık ve yemeğe başladık. Üniversite hedefleri, okuldaki gıcık öğretmenler, anlayışsız hasta yakınları.. Güzel bir akşam yemeğiydi. Herkes halinden memnun görünüyordu ve önemli olan da buydu. Thomas arada masanın altından elimi kavrayıp kısa bakışlar atıyordu. Annem tatlı ikram edeceği sırada Thomas ayaklandı.

"Her şey için çok teşekkürler efendim ama saat geç oldu. Gitsem iyi olacak."

"İstersen seni arabayla bırakabilirim."

"Sorun değil Bob, ben Thomas'a istasyona kadar eşlik edebilirim."

Thomas'la göz göze geldik ve kapıya ilerledik. Montlarımızı giydik ve yola çıktık.

"Gelmek zorunda değilsin Dylan. İstasyonun yolunu zaten biliyorum."

"Biliyorum. Sadece seninle biraz zaman geçirmek istedim o kadar. Okul olunca sık görüşemiyoruz."

"Hava çok soğuk. Montunun içine girip orada uyuyasım var."

"Dans etsek ısınırız bence."

"Öğlen markette neden dans ettik hâlâ bir fikrim yok."

"Mızmızlanma Tommy ritmi hisset."

(Şarkıyı açabilirsiniz:')

Kahkaha atarak ilerliyorduk. Titreyen ellerimle menü bölümüne girip müzik açmaya çalıştım. OneRepublic - I Lived çalmaya başlayınca gülümsedim.

"Neden sevdiğim her şarkının telefonunda olduğuyla alakalı düşünmemiz gerek Dylan."

"Şşş çok konuşma da şarkıya eşlik et."

Thomas'la birbirimize ısınmak amacıyla biraz daha yanaştık ve müziğin sesini biraz daha açtım.

"Umarım atladığın zaman
Düşmekten korkmazsın
Umarım sular yükseldiği zaman
Bir duvar inşa edersin"

Thomas'la el ele tutuştuk

"Umarım kalabalık çığlık attığı zaman
Senin adını haykırıyor olurlar
Umarım eğer herkes kaçarsa
Sen kalmayı seçersin"

Saat akşam 9.00'du

"Umarım aşık olursun
Ve bu çok kötü acıtır
Bilebileceğin tek yol
Senin olan her şeyi vermek"

Bu bölüm ikimizi de gülümsetmişti.

"Umarım ızdırap çekmezsin
Ama acıyı hissedersin
Umarım o an geldiğinde
Söylersin"

Burunlarımız kıpkırmızı olmuştu.

"Ben, ben, ben
Her şeyi yaptım
Ben, ben, ben
Her şeyi yaptım"

Yol bomboştu.

"Bu dünyanın verebileceği her saniyeye sahip oldum
Çok fazla yer gördüm, yaptığım şeyler
Evet her bir kırık kemiklerle
Yemin ederim, yaşadım"

Aramızdaki mesafeyi açıp kaldırımda kollarımızı açarak yürümeye başladık.

"Umarım günlerini geçirirsin
Ama hiç eksilmezler
Ve güneş battığında
Umarım kupanı kaldırırsın"

Nefeslerimiz duman halinde havaya karışıyordu.

"Tanıklık edebilmeyi dilerdim
Tüm neşene
Ve tüm acılarına
Ama benim zamanım gelene kadar
Söylerim"

Nakarata gelince bağırarak eşlik etmeye başladık.

"Ben, ben, ben
Her şeyi yaptım
Ben, ben, ben
Her şeyi yaptım"

Bir yandan gülüyor bir yandan şarkıyı söylemeye çalışıyorduk

"Bu dünyanın verebileceği her saniyeyi yaşadım
Birçok yer gördüm, yaptığım şeyler"

Thomas gülerek bir sağa bir sola zıplıyordu.

"Evet tüm kırık kemiklerle
Yemin ederim yaşadım"

Ellerimden tuttuğu için bende ona eşlik ettim

"Oh whoa oh oh oh oh oh
Tüm kırık kemiklerle
Yemin ederim yaşadım
Tüm kırık kemiklerle
Yemin ederim yaşadım"

Sondaki yüksek notayı söylemeye çalışırken ikimiz de gülmekten düşmek üzereydik

"Ben, ben, ben
Her şeyi yaptım
Ben, ben, ben
Her şeyi yaptım"

"Ben" kelimesini her nakaratta olması gerekenden biraz daha uzatmak bizi neden bu kadar güldürüyordu, hiçbir fikrim yoktu

"Bu dünyanın verebileceği her saniyeyi yaşadım
Birçok yer gördüm, yaptığım şeyler"

Thomas bir anda hızla koşarak kucağıma atladı. Gözleri gülüyordu. Bana bakan gözleri.

"Evet tüm kırık kemiklerle
Yemin ederim yaşadım"

Kızarmış burunlarımız birbirine değiyordu şimdi

"Oh whoa oh oh oh oh oh
Yemin ederim yaşadım
Oh whoa oh oh oh oh oh"

Gülüp Thomas'ın küçük burnuna bir öpücük kondurdum.

"Thomas. İstasyona geldik."

Kafasını boynuma gömüp boğuk bir sesle cevap verdi.

"Ah, gitmek istemiyorum."

"Biliyorum. En yakın zamanda görüşücez söz veriyorum."

Kucağımdan inip gözlerime baktı ve bana hoşçakal öpücüğünü verdi.

"En yakın zamanda Dyl, seni seviyorum."

Sırayla burnuna, alnına ve dudaklarına öpücükler kondurdum.

"En yakın zamanda Tommy, seni seviyorum."

Thomas trene bindi, bende aynı şarkıyı açıp eve gülümseyerek geri döndüm. Hayatım aptal bir dizi gibiydi. Ama umurumda değildi. Başrolde Thomas olduğu sürece, hiçbir şey umurumda değildi.

I FoundHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin