Henüz lise 3 teyim. Sınava hazırlandığım şu son aylarda eve okula ve dersaneye gitmek için sürekli şehir içi minibüs hatlarını tercih ediyorum. Sabahları bi telaş koştura koştura sitenin çıkışındaki durağa gidiyorum minibüs kaçırmamak için.
Ve yine böyle günlerden birinde, hava serin, herkes minibüsleri tercih etmiş. Özellikle de bizim okulun öğrencileri ve Eğitim fakültesinin öğrencileri. Bir grup üniversite öğrencisinin yanında dikilmek zorunda kaldım yol boyunca o sıkışıklıklta. Konuşmalarına arada kulak misafiri olduysam da o kadar da ilgilenmedim. Aynı hafta bir daha bunlardan biriyle aynı minibüse denk geldik. Bunun o da farkındaymışcasına bi bakışı vardı. Unutamayacagım kadar yakışıklı değildi fakat kalmıştı yüz hatları beynimde. Ve sonra bi gün daha, başka bir gün dersaneden çıkarken, bir başka gün eve giderken yada çarşıda ve her yerde... Artık her gördüğnde sanki eskiden tanışmış bir arkadaşmışız gibi bakıyordu yüzüme.
Ve bir gün.. Dersaneye gitmediğim bir gün o buz gibi havada yine eve gelmek için minibüse bindim. Durakta indiğimde o kalabalığın içinden kendimi bi hışımla dışarıya, soğuğa attığımda birkaç adım solumda bana doğru bakarken ve yürürken görünce biraz da şaşırmıştım. Oyle bir telaşla inmiştim ki birde onu karşmda görünce birkaç adıma kalmadan elim ayağıma dolaşmıştı. Hani türk filmlerinde olurya kitap düşürme sahnesi oyle oldu işte. Elimdeki dosyalar kağıtlar hepsi bi tarafa saçıldı. O kadar utanmıştım ki ağlayacaktım neredeyse. Daha sonra küçük bi tebessümle yanıma gelip yardım etti. O soğukta yüzüm ateşten kıpkırmızı olmuştu. Evlerimiz yakındı, yürürken bir süre konuştuk, daha sonra telefonlarımızı verdik, konuşmaya başladık derken birbirimiz için vazgeçilmez olduk.
Artık sevginin varlığına onunla daha da cok inanıyorum. İyiki o gün hava soğuktu, iyiki miniüs doluydu ve iyiki elim ayağıma dolaşmış. Belki de bunların hepsi bize yardım edecek birer tesadüftü.