Gül kapıyı kıracak gibi çalıyordu. Bense giyinmek için dolabın derinliklerine dalmıştım. Giyebileceğim bir şey bulamadım. İç çamaşırlarımla kapıyı açtım.
-Gül kapıyı böyle çalmaktan vazgeçmelisin.
-Başın hep belada olduğu için bazen kapını kırmam gerekiyor. Dedi gülerek. Kızım bence artık giyinmeyi dene.
Gül haklıydı. Doğduğum günden beri oldukça çıplaktım. Bundan da hiç utanç duymuyordum. Afrika'da dünyaya gelmeliydim. Yaşadığım coğrafyaya uygun bir insan değildim, o kalıba giremedim. Memeyse tüm kadınlarda vardı. Gizlenecek şeyler bunlar değildi bana göre. Ağız olsun, burun olsun, göz olsun bunlar nasıl ki insana aitti, diğerleri de öyle. Bir popo bir gözden daha mı kıymetliydi de gizleyecektik?
Neyse ki askılı bir tişört ile bir kot bulmayı başardım.
-Hadi çıkalım bebek.
Gül'le evden çıktık. Kahvaltı yapacağımız mekan Gül'ün bir arkadaşına aitti. Hatta çok eskiden bu adamla biraz görüşmüştü de denilebilir. Tabii sonradan arkadaş olmaya karar vermişlerdi. Bu diyen da bizim kahvaltılar için önem arz ediyordu. Sonuçta taze bir dilim peynir için bile on yer gezebilirdik.
Küçük ve de sıcak mekanımızın renkli sandalyeleri ve pembe piti kareli örtüsü üzerinde ev yapımı çilek ve vişne reçeli, balla kaymak çok neşeli bir kahvaltıyı çağırıyordu. Kızarmış ekmek mis gibi kokusuyla burnumu yalıyordu. Midemdeki rakı içimi sömürmesine rağmen tüm sofra iştahımı azdırıyordu. Tıpkı Bünyamin gibi. Barda olanlardan dolayı çıplaklıktan duymadığım utancı duyuyordum. Resmen iftira atmıştım sevgili yakışıklıya. Bünyamin'i düşünürken koca sofrayı yemiştik Gül'le. O da suskundu. Berbat bir iş anlaşması yüzünden oraya buraya gidip duruyordu. Az maaşla fazladan yoruluyor ve durmadan ekonomi sınıfında kendinden büyük göbekli amcalarla tanışıyor ve bir süre takılıyordu. Darmadağın ilişkileri aynı benimkine benziyordu küçük bir farkla. O duygusal şeyler arıyor, mutlu bor omza ihtiyaç duyuyordu. Bense kendi omzuna yaslanıp, erkekleri de orkid gibi görüyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN SEVİŞME HÂLİ
Romanceİğrenç pis bir sabah, sıcaktan çarşaflar vıcık vıcık olmuş, pencereden güneşin yakıcı hüzmeleri yüzüme çarpıyordu. Çılgınca bir tembellik içinde yatakta kıvranıp duruyordum. Geceleyin yatakta bir hayli yorulmuştum zaten. Yatağın süngerindeki ıslaklı...