Bir Bebeğin Doğumu

292 60 40
                                    

Doğa, savaş meydanlarındaki Cehennem görüntüsünü andırmaktan ziyade, cennetteki nuru andırır. Ancak öyle savaşlar olmuştur ki Cennet ile Cehennem birbirine karışmış, vahşi alevler nurları diri diri yakmış, bu savaşın içinde de sadece hakedenler ateş çemberinin içinden çıkabilmiştir.
İnsanlık denilen basit kavram orta çağda hükmetmek, hayatta kalmak, nam salmak, çalışıp define yaratmaktan ibaretti. Bu çağda; dostluk kavramı yıkılmış, tabular yerle bir edilmiş, insanlar üstünlük savaşı içerisinde yok olmaktaydı ama en önemlisi bunlar kılıçla, hançerle, okla -sonucu çoğunlukla ölüme kadar gidebilen her silahla- yapılmıştır. Ama çoğu tek bir sebebe dayanırdı: İntikam...

Kudüs ormanı sanki Tanrı tarafından özene bezene yaratılmış, toprağı bereketlendirilmişti. Her taraf yemyeşil ağaçlar, rengârenk çiçekler ve kelebekler ile süslüydü. Dar bir ırmağın kenarında iki atlı, rüzgar atlarının yelelerini dalgalandırırken, nallarıysa yerleri dövüyordu. Birinin adı Phillip, diğerinin adı ise Lim'di. Bacaklarını atlarının vücuduna çarptırarak ilerlemeye başladılar.

Sessiz bir şekilde ilerlerken aralarından biri bu sessizliği bozmaya karar verdi. Phillip: "Şu doğa harikasını görüyor musun Lim? İşte bu Tanrı'nın bir armağanı." Lim derin bir nefes alarak konuşmaya başladı; "Phillip, bazen bir şair gibi konuşuyorsun." diyerek sırıttı. Phillip gülümseyerek karşılık verdi. Bir anda nal sesleri duyulmaya başladı. Phillip: "Sanırım arkamızdan biri geliyor." diyerek atının iplerinden kavradı ve hafifçe kendine çekerek atını geriye döndürdü. Lim ve Phillip kılıçlarını kınlarından çektiler. Ormanların arasından kolunda çanta, kılıcı kınında bir adam çıkarak merakları yok oldu. Phillip: "Sen kimsin? Çabuk konuş!" diyerek adama doğru bağırdı. Adam bir yandan atın iplerini tutuyor, bir yanda sağ elini hafifçe onlara doğru sallıyordu. Yutkundu ve yüksek bir sesle bağırarak: "Ben gözcü William! Bir oğlunuz oldu Sir Phillip!" Phillip'in yüzünde şaşkınlık ve mutluluk arasında bir ifade oluştu. Bir anda "Sonunda bende bir baba oldum! Tanrım.. Sana şükürler olsun!" diyerek bağırdı. Gözcü ormana geri dönerek atını dört nala sürdü. Phillip ve Lim atlarını geldikleri yöne, Kudüs'e çevirerek "Deh!" diye çığırdılar. Bir kaç saat sonra ulaştılar. Girişteki nöbetçiler başıyla Phillip'i selamlayıp kapıyı açtılar. Şehir Bizans İmparatorluğu tarafından yönetilmekteydi. Her tarafta Bizansın o çift başlı kartal sancağı görünüyordu.

Bir süre yollarda dolandıktan sonra evin önüne geldiler ve kapıdan içeri girdiler. Ev büyüktü ve ahşaptan yapılmıştı. Eski olduğu her halinden belliydi. Duvarlarda birçok işleme, ahşabın verdiği doğallıkla insanı adeta büyülüyordu.

Phillip ve Lim sanki şiddetli bir rüzgarmışçasına içeri girdiler. Yukarı çıktıktan sonra fısıldaşmaya başladılar. Phillip: "Sen dışarıda bekle ve kapının önünde dur." Lim başını aşağı-yukarı sallayarak onayladı. Çıktıkları katta dört oda bulunuyordu, ama dördünün de kapısı kapalıydı. Phillip baştaki odaya doğru yöneldi ve sağ elini kapıya doğru uzattı, tam kavramadan derin bir nefes aldı ve yavaşça tutup kendine doğru çekti, ardından gülümseyerek içeri girdi. Phillip gözlerine inanamıyordu. Kendi kanından, kendi soyundan bir bebeği olmuştu. Annesinin kucağında, mışıl mışıl uyuyordu. Phillip: "Onu bakmak beni mutlu ediyor, gururlandırıyor. Her anne ya da baba çocuğuna bakınca mutlu olur. Ama gururlanmanın tadını her anne ya da baba tadamaz." diyerek gülümsedi. Üzerine kırmızı yünden örülmüş bir yorgan serilmişti. Sarah bakışlarını Phillip'e çevirdi ve: "Bebeğimizin adını koymadık... Sence ne koymalıyız?" Phillip: "Kız mı yoksa erkek mi?" Sarah "Erkek." diyerek cevap verdi. Phillip düşünmeye başladı. Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra Sarah'a bakarak: "Onu kucağıma almak istiyorum." dedi. Sarah bebeği Phillip'e ve uzattı ve iki eliyle tutarak onu sarıp sarmaladı. "Thrandill soyunu devam ettirecek, gerekirse kılıçla, gerekirse kılıç gibi keskin diliyle savaşacak, hak ve adalet için canın pahasına mücadele edecek, kanımızı nesilden nesile taşıyacaksın oğlum. Senin adın Richard'dır."

Zafere DoğruHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin