Bölüm:2

225 23 22
                                    

"Ne ölüm, ne de hayat! Hiç biri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ellerim ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. Okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım... Bütün hayat bir ilüzyon.

Benim gibi. Kayra gibi..."

-Hakan Günday - Kinyas ve Kayra

Bölüm Şarkısı: AURORA / Winter Bird

~~~

Yine aynı kabusu görmüştüm. Karanlık... Gerçek anlamda, yüzeysel karanlık nasıldır bilir misiniz? Ben biliyorum. Ben ve dünyada benim gibi olan sınırlı insanlar bilirler. Anlarlar. 12 yaşında bana verilen ödül mü yoksa ceza mı olduğunu anlayamadığım ebedi ve pahalı karanlık. Yeniden görme yetimi kazanabilmem için 700.000 TL değerinde olan ameliyat masraflarını ve Amerika'dan gelecek özel retinanın gözlerime nakil edilememesinin verdiği hüzün. Ama öteki yandan da gelişen yönlerim ve ortaya çıkan yeteneklerimin bana verildiği mutluluk. Benim gibi durumu olmayan insanların özel yerlerde ezildiği gerçeği içimi acıtırken, zengin insanların etrafında pır dönülürken göremediğim halde hissettiğim ve gün geçtikçe gün yüzüne çıkan yer yüzündeki adaletsizlik...

Ancak hayatımdaki karanlığa bir yıldız gibi düşen yolculuk arkadaşım. Görme engelli bir kız için en zor şeylerden biridir aşk. Yüzünü avuçlarımın içerisine bıraktığında, parmaklarımla yeni bir yüz keşfetmenin verdiği heyecanla kalbimin dört nala atmasını umursamadan ince ve soğuk parmaklarımı yeni çıkmaya başlamış kirli sakalların altındaki pürüzsüz ve çıkık elmacık kemiklerinin üzerinde gezdirdim, ilk önce. Şu an gözlerindeki anlamayan bakışları görür gibiydim. Daha sonra ellerimi biraz yukarı kaydırıp hafif çekik gözlerini, kavisli kaşlarını taradım.

Sonrasında yüzünün elimden biraz çekildiğini hissettiğimde öne doğru biraz daha eğildim. Ellerimi aşağı kaydırıp dolgun ve biçimli dudaklarını keşfederken ona daha yakın olduğum için sanki bir yerlerden tanıdıklığı çağrıştıran baş döndürücü mentol kokusu burnuma doldu ve iliğime kadar işledi adeta.

Saç ve göz rengini söylediğinde zihnimde parçaları teker teker birleştirdim. Ortaya çıkan yüze hayran kalırken ilk defa taradığım bir erkeğe tarifsiz bir sevgi hissetmiştim.

Yakışıklıydı. Ve daha onu çok iyi tanımamama rağmen içimden bir ses iyi kalpli diye bağırınıyordu. Ve benim için en önemli olan ve benim ona güvenmek için ilk adımımı atmamı sağlayan davranışı sergilemişti. Benden kaçmamıştı...

***

Normalde dört senedir tanıdığım arkadaşlarımın dolu olduğu bir sınıf bile 12 yaşımdan kör olduğumu fark edemezken , otobüste yanıma oturan bir adam -ve ya çocuk- kör olduğumu anında anlamıştı. O an ellerimi tutunca o kadar korkmuştum ki. Engelimi fark ederse benden kaçacağını düşünmüştüm. Ama o tam tersini yapıp benimle konuşmaya çalışınca ilk defa havalara uçmuştum, uzun süre sonra.

İçimdeki küçük kız dans ederken, dışımdaki kız sadece gülümseyebilmişti. Sadece üç yakın arkadaşım -kardeşim- biliyordu göremediğimi. Sibel , Bora ve Cansu. Gerçek dostlarım. Çok seviyorum hepsini. Onlar da beni severlerdi.

Ailemden sonra en güvendiğim insanlardı. Bora beni

olmayan kardeşi gibi görürdü. Ben de onu olmayan ağabeyim gibi görürdüm. Beni korur, kollar, sahiplenir hatta göğsünde uyuturdu. Gerçel anlamda kan kardeşimdi. Kaza geçirdiğim zaman bana tam 1,5 litre kan vermişti. Kısacası içimde ağabeyimin kanı dolaşıyordu. Cansu ve Sibel ise kaza geçirdiğimi duyduklarında ikisi de bayılmış ve yaklaşık 15 dakika baygın kalmışlardı.

Gri PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin