Bölüm 7

136 8 2
                                    

İkimizde dehşete kapılmış yere bakarken, kanımın donduğunu hissettim. Gerçekten böyle bişey yapmış olabilir miydi?
- Nasıl yani? Bu çok saçma. dedim cümlelerimi toparlayamadan.
- Ya aslında bu kız Atınç'a oyun oynamış. dedi Funda. Sonra başladı anlatmaya. Atınç'tan kurtulmak istediğini biliyorsun. Atınç'ın da ne kadar ısrarcı olduğunu biliyorsun. Konuşmak istediğini söyleyerek Atınç'ı çağırmış yanına. Ilgaz'la birlikte gitmişler. Yanında iki kız arkadaşıyla beraber gelmiş Helin Hanım. Arabada konuşmak istediğini söylemiş Atınç'a. Bizim Atınç gerizekalısı da gitmiş tabi peşinden sorgusuz sualsiz. Tam hadi konuş neden konuşmuyorsun derken polisler gelmiş. Helin Atınç'ın ona bu iğrençligi yaptığını söyleyip şahit olarak da yanındaki kızları göstermiş. Yani her şey planlı. Atınç delirmiş tabi gözü dönmüş. O kargaşada alıp götürmüşler işte. Dün gece sabaha kadar nezarethanede kalmışlar Ilgaz'la birlikte.
- Şeytanlığın bu kadarı. İnanamıyorum, kızdaki cesarete bakar mısın? Dur dur şoku atlatamadım hala. Eee şimdi nolcak peki?
- Mahkemelik olmuşlar kız şikayetçi olunca. Ben de Atınç'a her şeyi anlatmasını söyledim.
- Ortada yıllarca süren bir ilişki var ayrıca bu hiç mantıklı değil.
- İşte orospu nolacak!
- Harbiden sürtük!
Şeytanın kadınlara daha yakın olduğuna inananlardanım. Canı yanmış, istediği olmamış, kuyruğuna basılmış, öfkelenmiş, nefret dolmuş bir kadını hiç bir kuvvet durduramaz. Kadınlar garip varlıklar. Aslında en tehlikeli kimyasal silahlardan bile daha tehlikeliler. Beyin yapılarının daha karmaşık olduğu bilimsel olarak doğrulanmıştır. Kadın bir şeyi isterse alır. Kadın nefret ederse yakar. Kadın severse cenneti koklatır. Kadın kızarsa dünyanın dengesi değişir. Doğru ya da yanlış kadın öfke dolarsa hepinizin amına koyar. Kadın ne zaman ve nerde hata yapacağını bile hesaplar. Kadın asla bilinçsiz oyun oynamaz. Çünkü kadınlar duyguların nirvanaya bürünmüş halidir. Kadınlara iyi davranın. Kızdırmayın.
Yorgun bir şekilde eve gelip yataklarımıza uzandık. İkimizin de aklında bin tane soru.
- Bu kız yüzünden iki yıl Atınç'la konuşmadım ben. Atınç Helin yüzünden bütün arkadaşlarını bile sildi attı, karşısına aldı. Hatta bu kız zamanında Atınç'ı aldattı. Ama benim salak kuzenim hiç bir şey olmamış gibi affetti. dedi Funda öfkeli bir şekilde.
- Tamam sevdiceğim ya boşver. Olan olmuş artık. Bundan sonra ne gelir elimizden ona bakacağız artık.
"Dink" MESAJ.
Tanımadığım bir çocuk.
- Sen Sarp'ı tanıyor musun?
- Evet noldu ki?
- Ya biz biraz içtik de. Daha doğrusu bi hayli fazla içti. Sonra da 'Aşkın Aşkın' diye sayıklamaya başladı burda Sarp. Ben de profilinde senin adını gördüm.
- Nerdesiniz siz? Hem sen kimsin?
- Ben Sarp'ın arkadaşıyım. Boğazda içiyoruz işte.
- Tamam teşekkür ederim.
Ah Sarp ya. Yaramaz bir çocuk gibi. Bu halleri beni delirtiyor artık. Ondan uzak durmam gerektiğini hissediyorum. Çünkü o bana göre değil bunu kabul etmeliyim. Funda'ya bile, en yakın arkadaşıma bile anlatamadığım duyguları yaşamak neredeyse imkansız. Nasıl yaklaşmam gerektiğini dahi bilmiyorum. Bir çocukla savaşamazsın...
Telefonu bırakmadan hemen Sarp'a mesaj attım.
- Nerdesin sen?
- Boğazda.
- Kim var yanında?
- Arkadaşlarım.
- Ne kadar içtin?
- Bilmiyorum.
- Hemen eve gidiyorsun Sarp.
- Bu kafayla eve gidemem.
- Funda'ya söylerim. İçmiş içmiş sapıtmış derim.
- Hayır hayır sakın. Funda'ya bir şey söyleme. Babamı arar.
- O zaman saçma sapan davranma sen de.
- Tamam gideceğim birazdan.
Niye böylesin sen ya? Neden hep bi gizem, hep bir oyun. Neden hep işaretler peşinden kosturuyorsun beni? Neden yoruyorsun? Yapma çocuk ya. Yapma. Her gece olduğu gibi onu düşünerek daldım uykuma. Bir de Atınç var tabi. Tanrım bizi mi sınıyorsun derdim o zamanlar. Ama anladım ki bundan sonrası için birer alıştırmaymış hepsi.
Ertesi gün akşama kadar Funda gergindi. Üzgün değil ama sinirli. Ex aşkı Semih'le atlamışlar yine. Zaten üç güne bir atışmalar standart. Semih Funda'nın dört yıldır hayatında. Uzun zamandır manita durumları yok. Sevgili falan değiller. Ama Funda Semih'i İncitmek istemediği için hassas davranıyor. Semih ise bana göre tam bir ruh hastası. Funda'ya acayip takık. Aslına bakarsanız durumun özetini Funda'dan dinlemek daha mantıklı.
HATUN KONUŞUR
- Semih'le ilişkimiz dört yıl önce başladı. Başlarda çok sancılı dönemler geçirdik. Aslında hep karmaşıktı bu çocuk. Onu ilk tanıdığımda yaramaz bir çocuktu. Sürekli gidip gelmeler, yalanlar dolanlar, oyunlar, dolaplar beni çok yormuştu. Bir gün biriyle tanıştım. Semih'in en yakın arkadaşlarından biri. DENİZ! O zamanlar üçümüz takılırdık arada bir. Sonra bir gün biz yine Semih'le ayrıldık. Ama bu sefer klasik ayrılıklardan değildi. Bir hayli koptuk. Başka biriyle birlikte oldu o arada. Çok yalnızdım. Ailemden uzaktım. Aşkın yanımda değildi o sıralar. Uzaktık. Bir arkadaşım bile yoktu. Zaten soğuk biriyim, herkese hemen alışamam, hayatıma alamam, kabullenemem. Cehennemi gördüm. Yaşadım. Hissettim. Hiç kimsem yoktu sanki. Nefes alamıyordum. Bu şehirden nefret ediyordum. Ruh gibiydim derler ya hani. Hayır ben ruh gibi bile değildim. Ölmüştüm ama dünyaya bırakılmıştım. Ama içimdeki bu öfke Semih'e olan duygularımı tamamen öldürdü. Deniz'e Semih'e olan öfkemi kustum. Günlerce gecelerde konuştuk. Aşık olacağın insanı seçemezsin. Kontrol edemezsin. Edebilseydin eğer adı aşk olmazdı. Evet biz birbirimize aşık olduk. Ama hiç yaşamadık, yaşayamadık. Vaz geçmeliydik. Mecburduk. Biliyorduk, farkındaydık. Yanlıştı. Aşka göre değil belki ama birilerine ya da bir şeylere göre baştan aşağı biz yanlıştık. Vaz geçtik birbirimizden. Eğer bir gün herkese, her şeye inat birlikte olacaksak bile o zaman şuan değildi, olmamalıydı. Aklıma geliyor diyordu bana. Benim yanımda seni öptügü, sana sarıldığı o anlar aklıma geliyor. Ben yapamıyorum diyordu. Ben yapamam bunu kendime de sana da konduramam diyordu. Belki yıllar sonra yeniden bir yerlerde buluşuruz. Ama şimdi değil. Demişti. Bekledim. Bekliyorum. Hayatımda kimin olduğu ya da olmadığının bir önemi yok ben onu bekliyorum. Onun beni sevdigini hissedebiliyorum. Çünkü aşkı sadece hissedersin. İmkansız mıydık bilmiyorum. Ama Semih'i tanımasaydım onu da asla tanıyamayacaktım. Hayatta her şeyin bir sebebi vardır der hep Aşkın bana. Bence de var. Yaşanamamışlığın ete kemiğe bürünmüş haliyim ben. Bundan sonrası mı? Bekliyorum sadece. Oysa ki ben hazırdım. Ben yaşamak istiyordum. Ben o insanların karşılarına geçip bu adamı seviyorum demek istiyorum. Ya ben ortalık karışsın istiyorum. Her şey birbirine girsin ve ben seviyorum diye haykırayım istiyorum. Herkes bize karşı olsun biz el ele inatla yan yana olalım istiyorum. İstedim. Ama olmadı. Aşkı seçemezsin. İnsanların kafalarındaki doğruyu ve yanlışı da degistiremezsin. Yanlışız belki ama kime göre neye göre? Ortada aşk varsa doğru ya da yanlış yoktur. Aşkta her şey mübah değil de aşkta her şey ateştir.
Yaşanmışlık mı kötü yaşanamamışlık mı bilmem ama biz her türlü kötüyüz. Nerden baksan soru işaretleri, nerden baksan problem, nerden baksan acaba.
Semih Funda'nın hayatında başka birilerinin olmasını bir kenara bırakın, yanında yakınında olmasına bile tahammül edemez. Çünkü ruh hastası. Meseleyi tam bilmiyorum. Funda bir arkadaşıyla muhabbet etmiş. Semih Bey de 'SEN BUNLARI AŞKIN'DAN MI ÖĞRENİYORSUN?' demez mi? Peki ya Funda? 'Ya o aslında kötü niyetle söylemedi'
Nasıl yani ya? Bunun iyi niyetimi olur? Ben sürtük müyüm? Diyelim ki öyleyim. Sana ne, kime ne, size ne? Gözüm döndü çektim çıktım kapıyı. Düşündüm. Çok düşündüm acaba ben mi yanlış yaptım diye. Ama hayır! Ben cehenneme düşsem Funda'yı cennete iterim. Ben dünyanın en kötü insanı olsam bir tek Funda'ya iyilik işlerim. Olmayan bir hatayı kimse bana yükleyemez. Semih umrumda bile değil. Ama Funda. Benim yanımda olmalıydı...
Sabah uyandığımda odamın kapısı çaldı. Normalde Funda'yla birlikte uyurduk hep. Ama o gün kırgındım. Funda girdi içeri.
- Kahvaltı hazırladım. Gel beraber kahvaltı yapalım.
- Yok ben aç değilim.
Kafamda bin tane soru çıktım yine dışarı. Seda aradı.
- Nerdesin kanka napiyorsun?
- Boş boş dolanıyorum kanka sen?
- Kampüsteyim bizim çocuklar var gel takılalım.
- Tamam.
Seda bizim liseden arkadaşımız. Benim Isparta'da olduğum bir yıl içinde Funda'yla beraber aynı yurtta aynı odada kaldılar. Aslında lise zamanlarında çok yakınlardı. Ama her dakika beraber olunca bir şeyler illaki ters gidiyor. Seda çok fazla arkadaşı olan bir saniye yerinde durmayan, cok gezen, çok çabuk kaynaşan bir kız. Funda ise az olsun öz olsun diyenlerden. Hemen herkesi hayatına alamayan, çabuk benimsemeyen, soğuk bir karakter. Böyle olunca tabi dengesizliğin dengesini tutturamadılar. Bir şekilde araları bozuldu. Ben mi? Ben her kafaya gelirim. Gerekirse Seda'yla her gün ordan oraya deli gibi sürüklenirim. Gerekirse bir tek Funda'yla hiç şikayet etmeden yıllarca yaşarım. Birbirlerinden pek hoşlanmadıkları için de hep bir tercih yapma ya da arada kalma durumu yaşadığım da doğrudur. Gittim Seda'ların yanına. Sessizce oturdum. Zoraki gülümseyerek dahil olmaya çalıştım ortama. Ama Seda beni bilir. Hemen sordu neyin var senin diye. Anlattım ben de meseleyi. "Ben yanındayım" dedi sadece. Biliyorum.
Günlerce Funda'yla konuşmadım. Sarp'tan bile vaz geçtim. Bütün sosyal hesaplarımdan yok ettim. Hiç bir şey düşünecek halde değildim. Aşk acısı falan yalan. En yakınınızı kaybetmekle yüzleşmek. Anlatamıyorum. Atınç aradı defalarca. Açmadım işte açmıyorum rahat bırak çocuk ya. Sonunda dayanamadım.
- Ne var Atınç?
- Ya sen ne yapıyorsun? Siz Funda'yla nasıl küsersiniz? Siz küsemezsiniz ki.
- İstemiyorum Atınç ne olduğunu bilmiyorsun bana bunlarla gelme.
- Anlat da bileyim o zaman.
- Anlatamam.
- Ne yapacaksın peki Funda'yı mı sileceksin hayatından.
- Hayır, yani şu an bilmiyorum ama çok kırgınım.
- Ya saçmalama beni bir dinle.
- Hadi hadi görüşürüz Atınç.
Sarp da aradı defalarca. Açmadım. Açamazdım. Rahat bırakın işte. Kaybediyorum...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 04, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

MENTOLLÜ SİGARAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin