Bölüm 1

130 13 4
                                    

Bu meselenin kahramanı ben değilim. Bütün bu olanların; sahip olduklarımın, olamadıklarımın, kaybettiklerimin, kazandıklarımın, geçmişim, geleceğim, ben ve diğerleri, hepimizin tek bir ortak noktası var. Funda...

Funda benim liseden arkadaşım. Bakmayın arkadaş dediğime arkadaş dünyaysa o evren, arkadaş camel ise o marlboro. Hayatta beni amaçsız, şartsız güldürebilen; dünyanın en büyük azılı katili olsam bile yanımda hep olacağını bildiğim tek kişicik. O benim dünyam, tek başına kocaman ailem. Nasıl mı? Lisedeyken birlikte üniversite hayalleri kurardık, beraber gidecektik. Yapamadık. Ben güllerin içine düştüm, o Mevlana'ya. Dip boyasız bile dururum ama Fundasız asla. Çektim resti hayata, topladım valizi koşa koşa gittim Funda'ya. Halk dilinde buna yatay geçiş diyorlar. Tam bir senem onsuz geçmişti ve bu bir sene benim için de onun için de kabus gibiydi. Hemen birlikte ev tuttuk beraber, hatta evdeki ilk gecemizde kutlamak için bir parti verdik. Ama galiba unuttuğumuz bir şey vardı, orası Konya'ydı. Oysa ki biz Antalya kızlarıyız. Mavinin Tanrıçalarıyız. Alkolden kendimizi bile unutmuşken canımızı yakanları unutmadık tabi ki. O gece evdeki herkes bütün eski sevgililerini arayıp çığlık çığlığa ''Sürtüksem sana neeeeee!'' demişti. Apartmanın alt katındaki hacı amca, yukarda bir şeyler oluyor diye düşünüp polisi arayıncaya kadar keyfimiz gayet de yerindeydi aslında.

Fundalarda uyuyordum. Funda ''Hadi hadi kalk, yeter bu kadar uyku bıraksam beş gün uyanmazsın.'' diye başlamıştı bile söylenmeye. Antidepresan kullanırdım eskiden, uyku onun bu gezegende vücut bulmuş hali bence. ''Gidiyoruz.'' Dedi Funda aceleyle. Gözümün birini açıp ''Nereye ya?'' diyebildim zorla. ''Havaalanına.'' Havaalanı?. Funda'nın anneannesiyle dedesi hacdan geleceklerdi o gün. Çok mübarek insanlardır vesselam. Onları karşılamaya gidiyoruz. Çok garip ama hissettim sanki. Hiç gitmek istemedim. O yataktan kalkmak istemedim. Uykuma ihanet etmek istemedim. Oraya gitmek istemedim. Sanki biliyordum bir şey olacağını.

Kocaman alanda uykusuz, ruh gibiyim. Boş boş etrafıma bakıyorum. Biraz bekledik gelen giden yok. Funda, tuttu kolumdan ''Gel Sarp'ın yanına gidelim.'' Sarp kim lan? Uzaktaydık. Gittikçe yaklaştık ona doğru. Güneş'in erkek hali bu çocuk diye geçirdim içimden. Bebek gibi bir yüzü, ışıl ışıl gözleri ama en önemlisi uzun uzun kirpikleri vardı böyle. Sarp, Funda'nın çok sevgili dayısının biricik oğlu. Ellerini ceplerine sokmuş, başı dimdik. Gri bir pantolon, beyaz tişört, siyah bir ceket, hafif kirli sakal hiç on yedi yaşında gibi durmuyordu. Zaten uykusuzluktan kafam yerinde değildi. Acaba hala uyuyorum da rüyamda biri benimle dalga mı geçiyor diye düşündüm bir ara. Onlar muhabbet ederken ben derin derin kirpiklerine daldım Sarp'ın. Gözlerine baksam bir de düşüp bayılacaktım orda.

Çok konuşuyor bu çocuk. Ama ne anlattığını bilmiyorum, duymuyorum çoğu zaman, sesindeki o garip şeye takılıp kalıyorum. Bir adamın ses tonu güzelse her şeyi güzeldir onun. Hele bir de kirpikleri uzunsa tadından sevilmez.

Sigarayı severim. Sigarayı seven kadınlar özeldir. Sigarayı seven kadın acıdır. Sigarayla dans eden kadın yaşanmışlıktır. O gün sigaramı onun çakmağıyla yakarken gözlerine dalmışım, öyle bir takılmışım ki onun kirpiklerine kendi kirpiklerimin yarısını yok ettim önünde. Hassiktir! Daha ilk günden çuvalladım. Rezil oldum. Bu kadar sakar, bu kadar saçma olmak zorunda mıyım? Kafamda deli sorular derken tam karşımda ışıl ışıl gözlerini kısıp gözlerimin içine baka baka öyle güzel bir kahkaha attı ki bana. O güne kadar bana güzel güldüğümü söyleyen bütün yavşaklar geldi aklıma. Ulan ben güzel gülüyorsam bu çocuk gülüş Tanrısı? Funda'yla öyle güzel gülüyorlardı ki ben de katıldım onlara. Dakikalarca aptallığıma güldük beraber. Olsun en azından onu gülümsetebilmiştim. Hem zaten bu halimle bile beni sevimli buluyorsa kesin benden hoşlandı. Kesin, kesin.

O gün, bütün günümü Funda ve Sarp'la geçirdim. Hayatım boyunca böğüre böğüre atamadığım bütün kahkahalarımı o gün harcadım. Sanırım biraz fazla abartmışım. Bundan sonrasını düşünmemişim, hepsini kullanmışım. O gün, hayatımın dönüm noktası. O gün, evrenin bana bir mesajı. O gün, her şeyin başladığı gün. Onunla tanışmamın hayatımın hem en güzel mevzusu hem de en büyük hayal kırıklığı olduğunu nereden bilebilirdim ki?


MENTOLLÜ SİGARAMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin