Aradan tam sekiz gün geçmişti.
Hermione neredeyse her gün Draco'nun başının etini yemiş, en sonunda tüm bu sızlanmaları yemekhanede Draco'nun masayı devirmesiyle son bulmuştu. Hemşireler onu yatıştırıcı iğnelerle sakinleştirmek zorunda kalmıştı. Daha sonra Hermione binlerce kez özür dilemiş, Draco da onu affetmişti.
Dün akşam Draco nihayet Ethan'dan telefonu almıştı. Bu sabah da Hermione'ye güvence vermişti.
''Merak etme, bu akşam buradan çıkıyoruz.''
Saat 11'e geliyordu, herkes odalarındaydı ve buna rağmen ortalıkta onları kurtarmaya gelen kimse yoktu.
Hermione umutsuzlukla yatağına uzandı. Ne bekliyordu ki? Nasıl bir yabancıya bu kadar çabuk güvenebilmişti? Ya her şeyi kafasından uydurduysa, ya aslında Crabbe, Goyle ve Zabini diye birileri yoksa?
BAM!
Genç kız yataktan fırladı. Bu bir patlama sesi miydi yoksa-
BAM!
Kesinlikle bir patlama sesiydi. Hermione kapıyı zorladı. Kırmayı denedi ama çabası tüm omuzunu kaplayan bir ağrıyla sonuçlanınca vazgeçti. Yan odalardan diğerlerinin bağırışları geliyordu.
Burada ne haltlar dönüyor?
Aniden odasının kapısı kırıldı. Hermione yere düştü. Karşısında Draco ve maskeli üç kişi daha vardı.
''D-draco?''
''Hadi, çabuk ol, gidiyoruz!'' diye can havliyle feryat etti Draco ve genç kızın kalkmasına bile fırsat vermeden kolundan çekiştirip koşmaya başladı.
Ortalık savaş alanı gibiydi. Hastalar kapılarını yumrukluyor, kendilerini kurtarmaları için onlara sesleniyorlardı. Hermione geriye baktığında duvarın patlamış olduğunu gördü.
''Muhteşem kaçış planınız bu mu, hastaneyi patlatmak mı?! Siz deli misiniz?!'' diye bağırdı Hermione koşabildiği kadar hızlı koşarken.
''Sana söylemiştim biz yaratıcıyızdır diye, siz birer dahisiniz çocuklar!'' dedi Draco küçük çetesine ithafen mutlulukla.
Karşılarına birkaç yetkili çıktı fakat-
BANG - BANG - BANG!
Hermione küçük bir çığlık attı. Olduğu yerde kaldı. Draco'nun arkadaşları yetkilileri vurmuşlardı. Cesetlere baktı. Annesiyle babasını hatırladı birden. Onlar da yerde böyle kan gölünün içinde yatıyorlardı.
''Hermione neyi bekliyorsun?!'' diye bir ses işitti.
Genç kızın gözleri karardı ve yere yığıldı.
*
Hermione gözlerini tekrar açtığında bir yatakta yattığını ve sabah olmuş olduğunu farketti. Yavaşça doğruldu. Başı çatlıyordu sanki. Ağrıdan gözlerini kısmış etrafı incelerken ve nerede olduğunu kestirmeye çalışırken odanın kapısı açıldı.
''Demek uyandın, sonunda.''
''Ne oldu bana?'' dedi Hermione ve başını tuttu. Ağrı kesiciye ihtiyacı vardı. Hem de hemen.
''Bayıldın. Seni karavana kadar taşımak zorunda kaldım, fazla ağır olsaydın seni orada bırakıp giderdim.'' dedi Draco şakayla karışık.
''Başım ağırıyor...''
''Komidinin üstündeki ilaçlarla suyu görmüyor musun, aptal? Keyfine bak. Kendini toparlayınca da salona gel.'' dedi Draco ve kapıyı kapatıp gitti.
Yataktan kalktığında üstünde halen aynı kıyafetlerin olduğunu farketti. Ağrı kesici ilaç içtikten sonra odadan çıktı ve salonu bulmaya çalıştı. İleriden bir yerlerden Draco'nun emir veren sesi geliyordu:
''Sahte kimliklere ihtiyacımız olacak, o yüzden en kısa zamanda onu halletseniz iyi olur. Hermione'nin de kıyafetlere ihtiyacı var, evinin adresini öğrendiğinizde gidip eşyalarını toparlarsınız.''
''Kimse benim evime gitmiyor, özel eşyalarımı birkaç erkeğin görmesine izin verecek değilim.'' dedi Hermione öne çıkarak. Dört kafa ona çevrildi.
''Aah, geldin demek. Toparlandın mı? Güzel. Tanıştırayım, bu Crabbe, bu Goyle, bu da Zabini. Çocuklar, Hermione'yi tanıyorsunuz zaten.''
Crabbe, Goyle ve Zabini başlarıyla selam verdiler. Hermione üçünü biraz süzdükten sonra Draco'ya döndü. ''Neredeyiz şimdi biz? Ya bizi bulurlarsa?''
''Sakin ol biraz. Amma kaprislisin. Surrey'deyiz, burası Zabini'nin abisinin evi. Aslında şimdi artık sadece Zabini'nin evi.''
''Abisinin mi?'' diye sordu Hermione.
''Abimle birlikte yaşıyorduk. Ama uyuşturucudan öldü.'' dedi Zabini.
''Huzur içinde yatsın.'' dedi genç kız fısıltıyı andıran bir ses tonuyla.
''Bu üzücü konuyu bir kenara bırakıp geleceğe odaklanalım.'' diyerek konuyu değiştirdi Draco, ''Yeni kıyafetlere ihtiyacın var, eğer sen gidersen yakalanabilirsin. Hastaların raporları tutuluyor ve muhtemelen güvenlik kameralarına-''
''Umrumda değil! Beraber gideriz o zaman, birkaç erkeğin iç çamaşırlarımı görmesini istemiyorum!'' diyerek Draco'nun lafını böldü Hermione.
Genç adam sıkıntıyla ofladı. ''İyi, tamam! Evin nerede?''
''Londra.''
''Tamam, akşam olunca gideriz. Şimdi oraya gidip dikkat çekmenin bir manası yok. Mutfakta senin için bir şeyler hazırladık, karnını doyurduğunda tekrar aramıza katılırsın.'' dedi Draco.
''Farkında mısın bilmiyorum ama ben senin kölen değilim, istediğim yerde yemeğimi yiyebilirim. Bana emir vermeye hakkın yok.''
Draco ona yaklaştı. Sinirlenmiş olmasına rağmen bunu ne yüzüne ne de ses tonuna yansıttı.
''Ben sana emir vermiyorum hayatım, sadece bir öneriydi bu, ya da küçük bir rica.''
Hermione, Draco'yla tartışmak istemiyordu. Onun canını çok sıktığında neler olduğunu görmüştü. Mutfağı kısa bir süre sonra buldu, soğumaya yüz tutmuş çayına biraz süt ekleyip içmeye başladı. Arada pek iyi hazırlanamamış olan sandivicinden de küçük ısırıklar alıyordu.
Nasıl hissettiğini kestirmesi güçtü. Mutlu sayılırdı, ama Ron aklından çıkmıyordu. Her saat başı düşünceleri intikam almakla aşk acısı çekmek arasında değişiyordu. İntikam almak, Draco için 'öldürmek' anlamına geliyordu ama bunu istemiyordu. Belki Draco'ya bunu söylemesi en doğrusu olurdu.
Draco hakkında hissettikleri... Kafası gün geçtikçe daha da karışıyordu. Büyük bir çıkmazın içinde kaybolmuştu. Ron'dan sonra büyük bir boşluğa düşmüştü ve sanki bunu Draco'yla kapatmaya çalışıyormuş gibi hissediyordu. Birkaç gün önce Draco'nun ona aşık olup olmadığını düşünüyordu. ''Saçmalama.'' demişti genç kız kendisine. Erkekler ve kızlar birbirleriyle sadece arkadaş olabilirler elbette, ama Hermione bu algıya tam olarak sahip değildi. Daha önce hiç erkek 'arkadaşı' olmamıştı ve ona yakınlık gösteren her erkeğin ondan hoşlandığını sanıyordu. Draco bir bilse bunu acınası bulurdu elbette.
Ve Hermione halen Draco'nun neden böyle saçma bir şey yaptığını anlamıyordu. Ama onların, zafere giden yolda birbirlerine ihtiyaçları vardı. İleride bunu Hermione de anlayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tear You Apart / Dramione AU
FanfictionHermione Granger'ın hayatı, Woogie Akıl Hastanesi'nde tanıştığı Draco Malfoy sayesinde değişecekti. İkisi de (her ne kadar Hermione bunu kendine itiraf edemese de) akıllarını kaçırmış birer katildi ve Tanrı'nın esirgediği adaleti onlar yaratacaktı. ...