Hayat ne de çok acımasız. Yine Eminönünün tarifi imkansız kalabalığından, bir haykırış yükseliyor 'Yalnızlık'...
Sahi neydi yalnızlık ? Neydi acı ? Neydi kardeşlik? Bizi umursuz onları umutsuz yapan şey neydi ?
Kalabalığın içinde kafamda kalabalık sorular...
Bağırdı çocuk yanlizlik diye baktı gözlerime, umut dolu. Beni de tut dedi tut ve kaldır...
Neden kaldıramadim ki ? Neden uzatamadim elimi ? Yoksa korkmuşmuydum yükünün ağırlığından.
Mermerin soğukluğundan ?
Yapmam gereken şey belliyken sordum kendime ne yapmaliyim. Sahi bu kadar mi köreldi vicdanim bu kadar mi kör olmuştum. Bu kadar niye korkmuştum.
Hala gözlerine bakıyordum çocuğun..
Hiç ayırmadan. O bana bakmıyordu ama neden ? Çok mu red edilmişti ?
Sonra toparladim kendimi kaldırdım kafami...
Kimsesiz bir kalabalık. Havanın soğukluğu ile kalplerde soğmuştu sanki , yoksa havayi soğutan kalplerimiydi?
İlerledim yürüdüm arkama bakmadan , bakamadan ardımdan baktığını hissederek , kafamdaki sorular ile hissiz kalabagin içinde yürüdüm. Yürüdüm yürümesine ama yürüyen ben değildim bedenim di...
Mümkünmüydü ona sarilabilmek. Onu ısıta bilmek?,yoksa beni de bir kalabalık olarak mi görüyordu çünkü bakmıyordu yüzüme sadece elini uzatiyordu. Utaniyordu yoksul insanlara muhtaç olduğu için, insanlıktan nasibini almamış insanlar bir yetime ne verebilirdiki azıcık paradan başka, oysaki karnını doyurmaya değil gönlünün doldurulmasina. Isıtılmasina ihtiyacı vardı....