Yeni yağmış, iki karış yükseklikteki yumuşak karları yararak sürünüyordu. Avına yeterince yaklaştığını hissedene kadar süründü. Beyaz kürkü onu gizliyordu. Ruldo çok ses çıkarıyordu. Askard döndü ve: "Yavaş ol!" diye fısıldadı. Doğa çok sessizdi. İkisi de uzun süredir karların arasında sürünmekten üşümüş ve ıslanmışlardı. Üstelik rüzgarın yönü Askard'ın hiç işine gelmemişti. Her an kokuları yaban geyiğine ulaşabilirdi. Askard işini bir an önce bitirmek istiyordu. Sırtındaki ok torbasından bir ok çekti ve sol elinde duran yayına yerleştirdi. İpi gererken hâlâ yerdeydi. Son kez geyiğe baktı ve ayağa fırlayarak oku serbest bıraktı. Daha üzerindeki kar kalıntıları, bu ani sıçrayışla yere düşmeden, ok geyiğe saplanmıştı. Ruldo hayran gözlerle bakıyordu.
Okun ete saplanışı, yankılanan bir inleme ve kanat çırpışları ardı ardına geldi. Kargalar havalanmış, boz yaban geyiği ağaçlığa doğru koşmuştu. Askard ve Ruldo geyiğin arkasından koşmaya başladılar.
"Şanssızlık" dedi Ruldo.
"Hayır, o geyik düşecek."
Kan izlerini takip ederek boz yaban geyiğini bulmaları fazla uzun sürmedi. Büyük bir çam ağacının yanında, soluk çimenlerin ve nemli toprağın üzerine düşmüştü. Ağır soluyuşu duyulabiliyordu ancak inlemiyordu, sadece nefes vardı. Askard acısını bitirmek ve yol boyunca kanının süzülmesi amacıyla boynunu kesecekti. Bıçağını çıkardığında durakladı. Ruldo'ya uzatarak: "Bu sefer sen yap" dedi. Daha önce bunu yapmamış olan Ruldo şaşırmıştı. "Ne var, tabii ki yapabilirim" dedi ancak gözlerinde bu rahatlık yoktu. Bıçağı aldı ve hayvanın yanında diz çöktü. Buhar soluyan hayvanın boynuna bıçağı dayadı. "Tanrıların adını anmayı unutma" dedi Askard. "Bir can alınırken, tanrılar izler."
Arkasında kanlı bir yol bırakan geyiği ağaçlıktan çıkardıklarında Ruldo epey yorulmuştu. Beyaz bir düzlük vardı önlerinde ve sonunda köy görünüyordu. Fazla uzak değildi ancak gözlerini korkutmaya yetiyordu. Kar yağışı durmuş, hatta güneş yüzünü göstermişti ama hava yinede soğuktu. Kuzeyde hava hiçbir zaman ısınmazdı.
"Daha bir bu kadar yolumuz var" dedi Askard.
Ruldo konuşmadı.
'Sanırım geyiğin canını almak ağır geldi' diye düşündü Askard. 'Taşıdığımız geyikten daha ağırdır bu.' Düşüncelerini dile getirecekti ancak bunu kendi kendine deneyim edinmesi gerektiğini düşünerek vazgeçti. Ruldo on dokuz yaşındaydı ve aklı kemale ermişti.
Ruldo'nun kömür karası uzun saçları vardı ve gözleri buz mavisiydi. Yanaklarında yeni bitmiş tüyler vardı. Askard kadar kalıplı değildi ancak yine de belli bir gücü vardı. Kilolu değildi. Boz kürkünün içinde gerçek bir adam gibi duruyordu.
Sonunda geyiği Askard'ın damına kadar taşıdılar. Nefes nefese kalmışlardı.
"Yardım ettiğin için teşekkürler kuzen" dedi Askard.
"Ben teşekkür ederim. Benim için bir deneyim oldu. Bir gün avcılıkta senin kadar iyi olacağım."
"Orası biraz zor."
"Bir gün tekrar ava çıkalım." Ruldo ellerini kürküne sürerek temizledi. "Etleri almana yardım edebilirim."
"Şimdi almayacağım. Tek isteğim kurumak ve dinlenmek."
"Doğrusu, benim de."
Ruldo evine doğru yol aldı. Askard da damdan çıktı ve evine girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hükümdar
AdventureYeni bir hayat ve macera arayan cesur bir genç, hayatı boyunca dışlanan zeki bir prens, soyluluktan köleliğe düşen sadık bir adam. Hırslı, güçlü bir imparatorluk, Vatansever kuzeyliler, Entrikalarla dolu kum diyarı, Onurlu bir krallık... Barış istey...