"Double date"

43 4 0
                                    


Merhabaaa. Uzun bir aradan sonra sevgili yazarınız yine burda. Evet bir önceki bölümde final yapacağımı söyledim. Bu kadar erken ayrılmak istemezdim sizinle. Neyse zaten okumuyorsunuz çoğunuz bu bölümü o yüzden yazmayacağım.

Bölüm şarkısı teoman-serseri araba sahnesinde açın. İyi okumalar :)

"gözlerimin içine bakarak söyle. Yalan söylediğini biliyorum" dedi. İşte bende şimdi kayışlar kopmuştu. Hızlıca ayağa kalktım. Artık hıçkırıklarımı tutamıyordum.

" sana kızgınım tamam mı? Beni neden kendine bu kadar aşık ettin? Neden seni aklımdan çıkaramıyorum? Neden hala geceleri hayalini kurarak uyuyorum? Neden beni sarhoş ediyorsun? Neden unutmaya çalıştıkça daha da aşık oluyorum? Seni unutmam lazım. Sen benim sevgilimin kuzenisin, canımın, kardeşimin sevgilisisin. Neden? Bana bu kadar acı çektirmeye ne hakkın var? Bir daha asla yanıma yaklaşma çağan, sakın..." Ayağa kalktı, tam bana doğru hamle yapacakken bir ses duydum. "Mira iyimisin?" Nefesimi ne ara tutmuştum bilmiyorum. Ürkekçe "efendim" dedim. "Kaç dakikadır tek noktaya daldın iyimisin. Hadi gel seni eve götüreyim" ne yani hepsi birer hayalmiydi? Çok gerçekçiydi ama. Bu çok tuhaftı. Ama benim için sadece hayalde kalması daha iyi olmuştu. Gerçekten söyleseydim çok kötü şeyler olurdu.

Sonsuza kadar içimde kalmalıydı. Çağanın söylediği şey üzerine kafamı salladım ve ayağa kalktım. Tam arabanın kapısını açacakken beni yüzüne bakacak şekilde çevirdi ve arabaya yasladı. Şaşırmış ve afallamıştım. Böyle bir hareketi beklemiyordum açıkcası. Olmamız gerekenden çok daha fazla yakındık. Yüzüne bakmak istemiyordum ve sürekli başım eğik duruyordum. "Seni bu kadar üzen her ne varsa er ya da geç bulacağım ve cezasını alacak" o kadar şaşkındım ki ağzımı bi karış açmamak için zor tutuyordum kendimi. Yine başımı eğmiştim ama bu sefer çenemi kaldırarak beni onun yüzüne bakmaya zorladı, ardından "anladın mı beni?" Dedi. Çaresizlikle ve huzursuzlukla kafa salladım. O da kapıyı açıp içine oturdu.
***********************
Eve geldiğimizde ne kadar ısrar etsem de odama kadar gelmişti. Giyineceğim diyerek başımdan savmıştım. Giyindikten sonra da yatağıma yatmıştım. Kapı hala kapalı durduğundan girmez içeri diye yatağıma yattım. Ardından içeri girdiğini anladım ve tam teşekkür etmek için ayaklanıyordum ki tekrar yatmamı sağladı. "Sana masal anlatmamı istermisin?" Bugün gerçekten şok üzerine şok yaşıyordum. Olsun şu an şaşıramam, daha sonra bol bol  şaşırırdım. Bir gece, sadece bir gece onun yanımda olmasını istiyordum. O ise zaten cevabımı bilirmişcesine anlatmaya başladı bilinen masalllardan birini. Masalın ne olduğuyla ilgilenmiyordum. onun o yumuşak sesi, hafifçe saçlarımı okşaması mayışmamı sağlamıştı.

YAZARIN ANLATIMI👇🏻👇🏻👇🏻

Çağan ilk defa kendini bu kadar huzurlu hissediyordu. Melek gibi görünüyordu mira. Kendini açmak istedi, kapılarını sonuna kadar aralamak... Daha fazla kendini engelleme gereği duymadan açtı kendini. Ne düşünüyorsa söyledi. Uyuyordu o. Belki de Mira ömrü boyunca bir daha bunları duyamayacaktı...

(SABAH MİRA'NIN ANLATIMINDAN DEVAM)

Sabah ağır bir baş ağrısıyla uyanmıştım. Dün gece hakkında en ufak birşey hatırlamıyordum. Ellerimin neden öyle olduğunu, çağanın neden o çocuğu ölesiye dövdüğünü... Hiçbir şey bilmiyordum. Hemen çağanı arayıp ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Ya da hayır, hiç yaşanmamış gibi varsaymak daha iyi olurdu ama mutlaka öğrenmeliydim. Mesaj atmak üzere telefonumu elime aldığımda aniden gelen mesaj sesiyle irkildim.
ELİF: 1 saate hazır ol dışarı çıkacağız.
Allah allah nereye acaba?
MİRA: nereye?
ELİF: Sürpriz.
Söylediği şeyi çok merak etmeme rağmen belli etmeyerek tamam yazdım ve mesaj bölümünü kapattım.

Acaba ne giymeliydim? Hımm bir bakalım kırmızı elbise mi yoksa... Ya acaba bir kereliğine de olsa pantolon mu giyseydim? Yok canım, benim pantolonum yok ki.
Tüm hazırlıklarımı bitirdikten sonra dışarıya çıktım ve biraz temiz hava aldım. Karşı evden de çağan çıktı. Acaba o nereye gidecekti? Tam konuşmak için ağzımı açacaktım ki deniz geldi. Onlar da nereye gideceğimizi bilmiyorlarmış. Deniz "eline ne oldu" diye sordu tabikide. Ne diyecektim şimdi, yalanımı anlardı ama eninde sonunda yalanı devam ettirmem gerekeceği için yalan söylemek zorunda kalacaktım. Gerçi ne olduğunu tam olarak biliyor sayılmazdım ama herneyse.  " şey oldu elime ben şey yapıyordum, aa şey tabi ya arı soktu." Aferin mira hiç anlaşılmadı gerçekten. "İki elini de mi soktu?" Off tabi ya ben neden bunu düşünememiştim? Tam düşünecek cevap ararken eliften mesaj gelmişti. Buluşacağımız yeri mesaj atmıştı. ah benim canım kardeşim be! İmdadıma anında yetişir herzaman o olmasa ben ne yapardım!
**********
Gönderdiği adrese doğru yola koyulduk. Eğimli dağların göze batmayan küçük ağaçları yadsınamayacak kadar güzeldi. Güneş, herkesi sınırsızca ısıtmak istercesine üzerimize düşmüştü, bir anne edasıyla biricik yavrularını kucaklıyordu. Havadaki bulutlar sanki top top olmuş da görsel şölen yaratmak için gelmemizi beklemiş gibiydi. Gittiğimiz yer şehrin ışıklarından, karmaşasından, dedikodularından, entrikalarından uzak, yeşilin tonlarını barındıran  bir orman sarayı gibiydi.
Belki de dün gecenin yorgunluğunu çağan da ben de böyle atabilirdik. Sinirden, stresten uzak bir gün geçirerek. Kim bilir, belkide bugün benim için bir fırsattır. Hayata daha farklı açılardan bakmak, bilmediklerimi görmek güzel olabilirdi...
Düşüncelerimden, bizi el sallayarak bekleyen elif sayesinde arındım. Buraya neden gelmiştik acaba? Değişik malzemeler vardı. Sanırım paintball  oynayacaktık. Yanına gidip sorduğumda tahminimin doğru çıktığını farkettim. Bizim dışımızda gelen birkaç kişiyi daha yeni farketmiştim. Tanımadığım insanlarla oynayacaktım ama bu benim için sorun değildi. Yeni insanlarla tanışmayı severdim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 10, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TESADÜF #wattys2015Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin