-17-

161 9 17
                                    

Merhabalar gerekli açıklama bölümün sonunda olacak. İyi okumalar:|
☺️☺️☺️☺️☺️☺️☺️☺️☺️☺️
"Selim?" Diye sorduğumda o her ne kadarda bana gülümsediğini sansada bana değilde Şebnem'e gülümsüyordu.Ama itiraf etmeliyim ki o çok güzel gülüyordu.
"Hmm," güzel yüzünü gördüğümde midemde bir kasılma olmadı diyemem. Ama bunu düşünmem bile yanlıştı! Kendine gel Deli Kız!
"Ne tarz kitaplar okuyorsun? Ben hatırlayamıyorum da." Ah! Ne zaman bildim de hatırlayayım ki?
"Ben daha çok makale okurum, şiir kitapları da okuyorum ama çok uzun zaman oldu yani... Her neyse, bunları okuyorum." Ne demek istediğini anladığımda kendime kızdım. Uzun zamandır okumamasının sebebi gayet açıktı, ama üstelemediği için bende düşünmemeye çalıştım.
Şiir kitapları okuduğunu bilmek ruhumu okşamıştı adeta. Hep sevdiğimin adamın bana şiir yazmasını ya da okumasını isterdim. Şebnem çok şanslıydı. Hep böyle küçük ama güzel hayallerim vardı. Şiir üstüne olan hayallerim gibi. Şiiri herkes okuyamazdı çünkü şiir herkesi etkilemezdi. Kendimi ne kadarda düşünmemeye zorlasam da belki bir gün diye geçirdim içimden..
Belki bir gün Selim de bana şiir okur..
Kitapçıya yaklaşmıştık. Yolda Selim'in koluna bir kedi yavrusu edasıyla sinmiştim, o ise beni kolları arasında almıştı. Kokusu beni mest ediyordu. İstemeden de olsa etkileniyordum ondan işte. Bu benim elimde değildi. Yalpalayarak yürüyorduk ama bu kimin umrundaydı ki?
Dışarıdan tipik bir sevgili gibi görünmediğimize emindim. Belki ben öyle gözüküyordum ama Selim kesinlikle öyle değildi. O dışarıdan bakıldığında sert ama vicdanlı biri gibi gözüküyordu, yanıltıcı değildi. çelişkili iki kelime; sert ve vicdanlı.
Ona baktığımda aklıma farklı duygularla yazılmış yazılar geliyordu.. Hele bir tanesi vardı ki..
Kadın ölür, adam ağlar.
Adam kadınsız ölür.
Ruhu benliğini terketmiştir.
Ve hikaye biter.
Kadını bildiği beni, öylesine güzel seviyordu ki..
Bizim için bunlar daha canım, cicim aylarıydı. Hep böyle ikimiz birlikte olamazdık ya? Beni ailesine yaşıyor diye haber vermeyecek miydi? Arkadaşlarıyla tanıştırmayacak mıydı, daha doğrusu Şebnem'i onlara göstermeyecek miydi? Şebnem Gürsoy ölmedi diye duyurulmayacak mıydı? Elbette olacaktı bunlar. Sadece benziyordum Şebnem'e, herkes Selim kadar aşkına hasret değildi. Sadece bunlar da değildi ki..
Bu zamana kadar nerede olduğum sorulacaktı, ne yaptığım sorulacaktı. Selim, sadece bunları erteliyordu ama bir gün olacaktı bunlar. Selim, şuan bana kavuşmanın hasretini gideriyordu. Onun yanındayken bazı şeyler o kadar da üzmüyordu aslında beni. İnsanın içini ısıtan bir hali vardı onun. Bakan, yaralarını gören biri o'nu mutlu ettiğinde kendi de huzur dolardı. Ne güzel bir insandı o. Kendi kendime Selim'i överken dibimde olduğunu unutup öylesine gülümsüyordum. Gülümsememi, Selim de farketmiş olacak ki gülerek bana baktı.
"Neye gülüyorsun öyle sen?" Dedi. İçten gülümsüyordu, gülümsemem iyice genişledi.
"Seni düşünüyordum," kollarını iyice bana sarıp kendi kendine iç çekti.
"Seni çok fazla sevdiğimi biliyorsun değil mi Şebnem?" Diyerek bana döndü. Küçük tenha caddenin içinde birbirimize dönük durmuştuk. Şebnem demişti, bu benim için olayın büyüsünü bozsada bazı gerçekleri hatırlattım kendime ama o gerçekler şuan umrumda değildi.
"Biliyorum." gülerek söylediğimde elini yanağıma koyup okşamaya başladı. Güzel bir histi, daha önce yaşamamıştım ve şimdi bir başkasının yerine yaşıyordum, yine de çok güzeldi.
Gözleriyle yüzümü süzdüğünde, gözleri dudaklarıma mührünü bastı. Kalp atışımın hızlandığı hissettiğimde, benliğim istemsizce ısınmaya başlamıştı. Mıknatıs gibi bir şeydi, direnmeye kalksamda biliyordum ki istemsizce yine onun dudaklarında bulacaktım kendimi.
Yaklaşmaya başladığında yanağımda olan eli gibi ben de elimi onun yanağına koydum. Hafif çıkmış sakalları elime batıyordu, bu bende okşama hissini daha fazla arttırıyordu.
İkimizin dudaklarını birleştirdiğinde midem kasılmaya başlamıştı, içim de kıpır kıpır uçuşan kelebekler vardı. Şuan başım dönüyordu. Dudaklarını benden çektiğinde, bu öpücüğün art niyetli olmadığını hissetmiştim. Selim, başka şeylere ilgi duymuyordu, amacı beni elde etmek hiç değildi.
Elini elime indirdiğinde gülümseyerek 'gidelim mi?' Diye sorduğunda ben hala sersem bakıyordum.
Ah Helin, noluyor sana?
Başkasının hayatını yaşıyorsun sen..Başka bir kadının hayatını.. Başka bir adamın sevgisini, sana olmayan sevgisini.
Hatırladığım gerçeklerle yüzümdeki gülümseme donup, Selim'e sadece 'gidelim' diyebilmiştim.
Kitapçıya geldiğimizde kitaplara bakıyorduk, Selim'in eli hemen şiir kitaplarına gittiğinde bende onun bu masum haline gülmeden edemedim.insanın içini ısıtan bir yerdi, SElim'in böyle yerleri bildiğini pek düşünmemiştim açıkcası. Baya yıldır evli gibi gözüken çift bu sıcak yerin sahipleriydi, aşkları birbirlerinin gözlerinden okunuyordu.
Genç bayan yanıma gelip 'merhaba' dediğinde bende sıcakkanlılıkla ona aynı yanıtı verdim. Selimden zaten böyle birşey beklemiyordum, o sadece benim yanımda sıcakkanlı olabiliyordu. Bunu anlamak çok uzun sürmemişti, kadında anlamış olacak ki Selim'e çok yönelmedi.
"Evli misiniz?" Diye sorduğunda içimi kaplayan heyecana engel olamadım. Selim ve ben evlenmek.. Ah bu çok güzel bir duyguydu! Selim'in yanında sonsuza kadar kalsam sıkılmazmışım gibi geliyordu, onun mutluluğu benim içimi ısıtıyordu adeta..Ama bu gerçekten imkansız gibi bir durumdu duygusal açıdan bakmayı geçiyorum benim adım Helindi ve kimliğim de buna göre düzenlenmişti. Nasıl olurda Şebnem diye evlenebilirdim ki?
"Ahaha yok hayır biz sevgiliyiz." Dediğimde Selim elimi sımsıkı tuttu.
"Ama olmayacağı anlamına gelmez." Ona dikkatimi yönelttiğimde söylediği bu cümleyle kendi kendime gülmeye başladım ve biraz da korktum. Nedenini tahmin etmeniz çok da zor değildi.
"Ben sizi tutmayayım, siz istediğinizi seçip alabilirsiniz ya da mekanımızda oturarak okuyabilirsiniz, kahve servisimiz vardır." Bayana gülümseyip kitaplarla ilgilenmeye başladım.
Modern kitapların olduğu bölüme çok yönelmedim, ben eski kitapları okumayı daha çok seviyordum aslında. Bugün pek şiir kitaplarına gitmeyecekti elim, çünkü biliyordum ki okusam bile oradaki hissettiklerimi yaşayamayacaktım..
Selim'e baktığımda Özdemir Asaf'ın bir şiir kitabını almıştı eline, bende eski bir klasik seçmiştim.
İkimizde mekandaki oturma bölümüne geçip, kahve ve kitaplarımızla ilgilenmeye başlamıştık. Açıkcası karşımda Selim varken kitaplarla pekte ilgilenememiştim, o şiirlere bakınıp gülümseyip bana bakıyordu.. Utanmıştım, bunu yanaklarımın ısınmasından anlamam çokta uzun sürmedi.
•••
Eve girdiğimizde yorgunluğumdan koltuğa yığılmıştım ama yorgunluğuma değecek bir gün olmuştu. Mutluydum.
"Şebneeem!" Selim'in seslenişini duyduktan sonra mutfağa yanına gittim.
"Efendim canım," bana gülümseyip kahveleri verdi ve oturduk masaya.
"Değişik bir gündü." Evet öyleydi onunla olduğum her an değişik hissettiriyordu.
"Cidden öyleydi, seninle vakit geçirmek beni ne kadar mutlu ediyor bilemezsin Selim." Yanıma yaklaşıp elimi tuttu, onun öyle bir büyüsü vardı ki esiri altına girmemek mümkün değildi.
Başını omzuma koyduğunda ellerim ellerine gitti, onun elleri sığınabileceğim en güzel limandı ve ben bunu limanı yakmamak uğruna ne pahasına olursa olsun çabalayacaktım. Selim'i seviyordum ne tür seviyordum bilmiyordum ama seviyordum.
"Bırakmayalım birbirimizi Şebnem. Umutsuzca beklemek yanmadan kül olmak gibi." Bırakmayalım, Şebnem'in olarak bırakmayacağım.
"Senin artık ailemle görüşmeni istiyorum Şebnem, haberleri olmalı. Her gün benim halime kahroluyorlar.Biraz kafamızı dinlemek amaçlı onları haberdar etmedim ama bilmeleri gerek." Yerden göğe kadar haklıydı. Ona kızamazdım ama herkes Selim gibi yaklaşacak mıydı olaya? Anlamazlar mıydı, başkası olduğumu..
"Peki bu ne zaman? Selim biliyorsun ben kolay bir şey atlatmadım, sana bile anlatamadım nerede olduğumu anlattıkça o anları tekrar yaşarmışım gibi. Ailen sorarsa ben o travmaya yeniden giremem." Bana gözlerinin ışıltısıyla bakıp, elimi iyice sıktı.
"Biliyorum, anlayabiliyorum seni en çok ben anlıyorum. Anlatınca nasıl tekrardan insanın içinin kanadığını.. Konuşacağım ben onlarla, anlayacaklardır belki şaşıracaklardır değişimine ama biliyorlar ki bir insan kısa sürede nasıl değişir." Sarıldım ona, elimden hiç gitme dercesine. Seviyorum seni dercesine. Kabullenemesem de bazı gerçekleri seviyordum ve bu sevginin nasıl olduğunu da az çok hissediyordum.
"İyi ki varsın, seni seviyorum o kadar zor şeyler yaşadık ki bazen ölmek istedim. Kızma bana kurtulurum sandım. Zaman diye bir kavram var ah o zaman! Kimisine en güzel anlarını yaşatır; sabret der.. Kimisine de en kötülerini yaşatır; acıtmaya devam edeceğim der. Sen; senden geçersinde zaman geçmez. Geçmedi. Sensiz sulanmayı bekleyen bir çicek gibiydim, ne sulanıyordum ne de ışık görüyordum. Mucizeydi benimkisi.. Nasıl olduğunu hala anlayamıyorum karşımdasın; iyi ki de karşımdasın. Aklıma asla gelmezdi seni tekrar görebileceğim, seninle orada karşılaşabileceğim. Ama oldu. Olmaz dediklerin öyle bir oluyor ki Şebnem ağzın açık izliyorsun.. Halledeceğiz, kalkacağız altından. Bükme bir gülüşüne ömrümü vereceğim o dudaklarını, Sulandırma ışıltısı için tüm karanlıklara katlanacağım o gözlerini."
Bazı yaşanmışlıklar tesadüf değildir, hayat sizi savurur tesadüf diye adlandırılmışlıklara. Adı da yoktur aslında tesadüf desen değildir, planlama desen değildir ama ne güzeldir bu adı olmayan şey. O spor salonunda olmasaydım saramazdım yaralarını senin güzel gözlüm. 'Biz' ne kadar yanlış olsak da en güzel yanlışım oldun. Artık yaşamak için bir sebebim vardı düşünmem gereken biri.
Başın omzumdan hiç eksik olmasın Selim İnan, olmasın.
☺️☺️☺️☺️☺️
"Şebnem, annemler ile konuştum hala olayın şokundalar anlattım olan biteni. Seni biran önce görmek istiyorlar, 'neredeydin' 'kiminleydin' sorularına girmeyecekler ferah tut içini. Ve biraz zaman geçtiğinde artık duyurmamız gerek Şebnem yaşadığını, böyle olmaz ama şimdi değil tamam? Rahat tut o güzel kalbini." Duygulandırmıştı, gözlerimden akan yaşlarla onun o güzel kolları arasına attım kendimi.
Şu manzara için bile katlanmaya değerdi Helin.
"Ne zaman görüşmek istersin?" Bugün.
"Bugün Selim. Bugün gidelim kaçmak çözüm değil bugün gidelim! hadi götür! " içimi ısıtacak gülüşüyle bana gülümseyip arabayı çıkarmaya gitti.
Heyecanlıydım. Olmayan birisinin olmayan kimliğindeydim. Şebnem ölmüştü ve yaşıyor dediklerinde hastane hariç çok sorun çıkmayacaktı. Hastaneyi de halledecektim bi şekilde.
Derin bir nefes alıp kapıdan dışarı çıktım. Selim zaten annesinin yanından geliyordu kötü bir şey olsa anlatırdı.
Arabaya oturup Selim'in frende olan elini tutup gülümsedim,
"Hazırım! " gülerek yola odaklandı. Gülmen için nelere katlanıyorum Selim bir bilebilsen..
"Ailemin yani annemin, babamın adını hatırlıyor musun?" Oh! Benim sormama bile gerek kalmayan bu soru!
"Maalesef." Tabi bilmiyordum ama konumuz bu değil!
"Annemin adı Nejla, babamın adı Bülent (Selim'in babasının adını hatırlamıyorum o yüzden)"
" tabi ya! " nasıl da biliyormuş gibi konuşuyorum, ah canım kendim!

DARMADAĞIN(DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin