Ve işte akşam oldu. Arkadaşlarımla buluşmak için muhteşem bir gündü ve ben onların karşısına güzel görünmek için elimden gelen herşeyi yaptım. En güzel ve göz kamaştırıcı kıyafetimi onlar için seçtim. Mavi gözlerimin rengini mahvetmeyecek şekilde ve sade bir makyaj yaptım. Bugün çok mutluyum. "Neden mi?" bende tam olarak bilmiyorum ama olsun. Sonunda o göz kamaştırıcı bara geldik. Herkez ben içeri girdiğimde bana baktı ve gözlerini bende alamadı. Güzelliğimin dozunu aşırı kaçırdım galiba. O da oradaydı. Bana uzun uzun büyük bir şaşkınlık ile baktı. Sonra da arkadaşları ona döndü ve "Vov, o muhteşem." dedi. O da hemen başka yere odaklandı. Birlikte çok eğlendik. Havada uçuşan paralar, bayılmış insanlar, konfetiler, kırık bardaklar, BEN VE O ve tabi diğerleri. Pek değişmemiş gerçi, eskiden de çok beyefendi idi hâlâ da öyle. Hiçte bekledğim gibi değildi. Ah Wesley ne olsaydı biz ayrılmasaydık. Hep birlikte olsaydık ve hayatımızın yarısını birlikte geçirseydik. Bana çok kötü bakıyordu. Ne yani eğlenmek de suç oldu artık. Sonra birden beni kolumdan tutup tuvalete götürdü ve şunları söyledi: "Cecê, ne olmuş sana, sen böyle bir kız değilsin! Olamazsın! Şu kıyafetinin boyuna bak! Ya makyajın! Beni delirtme! Yürü, gidiyoruz!!!". Çok saçma, makyajım gayet sâde idi. Ama elbiseme kızmakta bir nesil haklı. Çok kısa kaçırmış olabilirim. Hatta aşırı kısa, ama onun bu tepkisine hâlâ aklım almıyor. Ben ona ne yaptım? Of, neyse. Ona karşı çıktım ama o ısrar etti. Bende tam bir piçlik yapıp eski meseleleri açtım. Arkadaşlarının önünde onu rezil ettim. Bundan ilk başlarda hiç pişman değildim ama... durun daha zamanı değil. Parti olduğu hızında devam etti. Ve sonunda bitti. Hepimiz evimize gittik. Çok sarhoşum. Ah, sanırım öleceğim. Duş yapmak istedim. Ve duşa girdim. Ayıldım, sonunda. Saçımı bağlamak için toka ararken bir mektup buldum. Bu mektubu okumadan önce sizlere o eski meseleleri anlatmak isterim açıkçası. Hadi, ne duruyoruz?..