BİR YOL HİKÂYESİ
Sabah çok erken kalktım. Basmane garından kalkacak 07.45 trenine yetişmek istiyordum. Elimi yüzümü yıkadım, giyindim. İçinde birkaç tane dolma kalemimin olduğu siyah renkli kalemliğimi ve okumakta olduğum ince bir kitabımı, indirimden yarı fiyata aldığım kahverengi montumun iç cebine koydum. Yakın gözlüğümü ve pastel sarı kabının üzeri gülen yüzlü küçük not defterimi de yanıma almayı ihmal etmedim. Bu gün içini bir sürü ıvır zıvır ile doldurduğum omuzdan askılı çantamı almak istemiyordum. Son anda içlerinde tansiyon ve romatizma haplarımın olduğu iki küçük metal ilaç kutusunu da yanıma alıp evden dışarı çıktım. Yanımda yeter miktarda para yoktu, emekli maaşımın yattığı bankaya kadar yürüyerek gidip kartımı hoş geldiniz diyen makineye soktum ve bir miktar para çektim. Sonra metronun Poligon istasyonuna yürüdüm, turnikelerden altmış beş yaş kartımı basıp geçtim ve merdivenlerden perona indim. Birkaç dakika içinde gelen metro trenine bindim. Basmane istasyonunda indim, yürüyen merdivenlerden yukarı çıktım. Basmane bölgesel tren garı gişesine geldim. Aydın'a gidiş dönüş bilet aldım. Üçüncü peronda bekleyen Motorlu Denizli treninin sondan ikinci vagonuna bindim ve gidiş istikametine bakan sol taraftaki koltuklardan birinin cam kenarına oturdum. Kalkışa 10 dakika vardı. Cebimden kitabımı çıkarıp okumaya başladım...
Tren tam vaktinde kalktı. Gaziemir istasyonunda durup yolcuları aldıktan sonra Adnan Menderes Hava Alanı İstasyonunda durdu ve oradan da Denizli istikametine giden yolcuları aldı ve yoluna devam etti. Gaziemir'de binen yolculardan kimse yanıma oturmamıştı. Bu defa oldukça kilolu, yürümekte biraz zorlanan, eli bastonlu başında İzmir'in meşhur spor kulüplerinden birinin beresini taşıyan biri oturdu yanımdaki koltuğa. Her ne kadar kitap okusam da göz ucuyla yanıma oturan adamı izliyordum. Adamın boynunda kimliğe benzer bir şey asılıydı. Önünde kapalı duran masanın mandalını açmak isterken, elindeki içinde simit olan poşet yere düştü. Almak için hamle yaptıysa da beceremedi, öylece kala kaldı. Okuduğum kitabın sayfasına ayraç koyarak kapadım ve yerdeki poşeti aldım. Masayı açmasına yardım edip, poşeti üzerine koydum. O da benim masamı açmak için mandalına yöneldiğinde onun elini çekerek engelledim. Ona kızdım. Kızmamı hiç önemsemeden "Masanı aç, rahat edersin dedi." Ben de buna karşılık kızarak;"Sana ne be adam benim masamdan!" dedim. Ve tekrar kitabımı açıp okumaya başladım... Bu arada kondüktör gelmeden cebinden tren biletini çıkarıp masaya koydu. Göz ucuyla baktım, üzerinde "Özürlü bileti, ücretsizdir." Yazıyordu.
Bir paragraf ya okudum, ya okumadım, adam başladı avazı çıktığı kadar Yunanca şarkı söylemeye. Nereden anladın diyeceksiniz, bir kur Yunanca kursuna gitmiştim, oradan biliyorum... La Havle çekip tekrar kitabı kapadım. Kendi kendime "Acaba nereye gidiyor bu Deli" dedim içimden "Aydın'a kadar gidiyorsa yandık."
Kontrol için gelen kondüktöre biletimi uzatırken, "Lütfen bu adamı yanımdan kaldırır mısınız, rahatsız ediyor beni dedim." Kondüktör, "Merak etmeyin Tren Pancar istasyonuna geldiğinde iner" deyince biraz rahatladım... Kondüktör ile bu diyalogumuzu duyan diğer yolcular bize bakmaya başladığında, "Eşim, ben de bir çekim gücü olduğunu hep söyler, ama gerçekten de nereye gitsem beni bulur bunlar, yüz kişinin arasında olayım, gelir bulurlar beni... Artık ben de inanmaya başladım buna. Bakar mısınız koca trende, geldi buldu beni zat-ı muhterem." Diye söylendim.
Ne kadar denediysem de okuyamayacağımı anladığım için kitabı yine montumun iç cebine koydum. Başa gelen çekilirdi. Dönüp adama "Siz Yunanlı mısınız?" dedim. "Türküm, Müslümanım." Dedi. Konuşması güç anlaşılıyordu, "Rodos' ta doğup büyüdüm, yirmi yaşında İzmir'e geldim." Çıkardı Nüfus kâğıdını gösterdi. Fehmi Vaidakis, 1954 doğumlu. Nüfus kâğıdındaki fotoğrafında başında bir takke de var... Nüfus kâğıdını göstermesinden güç alarak boynunda asılı kimliğe uzanıp baktım. Yüzde yetmiş özürlü diye yazıyordu...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR YOL HİKAYESİ
Krótkie Opowiadaniaİzmir'in Basmane garından Aydın'a uzanan bir yol hikayesi. Kontrol için gelen kondüktöre biletimi uzatırken, "Lütfen bu adamı yanımdan kaldırır mısınız, rahatsız ediyor beni dedim." Kondüktör, "Merak etmeyin Tren Pancar istasyonuna geldiğinde iner"...