..:)

72 9 11
                                    

Evlendiginden beri evinde kalan babası yüzünden eşiyle sürekli tartışıyordu. Eşi babasını istemiyor ve onun evde bir fazlalık oldugunu düşünüyordu. Tartışmalar bazen inanılmaz boyutlara ulaşıyordu.

Yine böyle bir tartışma anında eşi bütün bagları kopardı ve " Ya ben giderim ya da baban bu evde kalmayacak." diyerek rest çekti. Eşini kaybetmeyi göze alamazdı. Babası yüzünden çıkan tartışmalar dışında mutlu bir yuvası,sevdigi ve kendini seven bir eşive bir çocugu vardı. Eşiyle evlenebilmek için çok mücadele çekmişti. Ailesini ikna etmek için çok ugraşmış ve çok sorunlarla karşılaşmıştı. Hâlâ onu ölesiye seviyordu.

Çaresizlik içinde ne yapacagını düşündü ve kendince bir çözüm yolu buldu. Yıllar önce avcılık merakı yüzünden kendisi için yaptırdıgı kulübe tipi dağ evine götürecekti babasını. Haftada bir ugrayacak ve ihtiyacı neyse karşılayacak, böylelikle eşiylede bu tür sorunlar yaşamayacaktı.

Babasının ihtiyaç duyabilcegi tüm malzemeleri hazırladıktan sonra yatalak babasını yatagından kaldırdı ve kucakladıgı gibi arabanın arka koltuguna yatırdı. Oglu Can,"Baba ben de seninle gelmek istiyorum," diye ısrar edince onu da arabaya aldı ve birlikte yola koyuldular.

Karakışın tam ortalarıydı ve korkunç bir soguk vardı. Kar ve tipi yüzünden yolu zor seçiyorlardı. Minik Can sürekli babasına, "Baba nereye gidiyoruz?" diye soruyor ama cevap alamıyordu. Öte yandan nereye götürüldügünü anlayan yaşlı adamsa gizli gizli gözyaşı döküyor,oglu ve torununa belli etmemeye çalışıyordu.


Saatler süren zorlu yolculuktan sonra dağ evine ulaştılar. Epeydir buraya gelmemişti. Baraka tipindeki dag evi artık çürümeye yüz tutmuş,tavan akıyordu. Barakanın bir köşesini temizleyip hazırladı ve arabadan yüklendigi yatagı oraya itinayla serdi. Diger malzemeleri de taşıdıktan sonra son olarak babasını sırtlayarak yatağa yerleştirdi.

Tipi ve fırtına barakanın içinde de hissediliyordu. Babasını bu kulübede bırakmak hiç içine sinmiyordu. Çaresizlik içinde babasını izledi. Daha şimdiden kendisi bile üşümeye başlamıştı. Yarın yine gelir bir yorgan ve birkaç battaniye getiririm diye düşündü...

Öyle üzgündü ki dünya başına göçüyor gibiydi. O, bu duygular içindeyken babası ,yüregine bıçak saplanmış gibiydi. Yıllarca emek verdigi oglu tarafından bir barakaya terk ediliyordu . Gururu incinmişti,içi yanıyordu ama belli etmemeye çalışıyordu. Minik Can ise onlara hiçbir anlam veremiyordu. Anlamsızca ama dedesinden ayrılacak olmanım vermiş oldugu üzüntüyle sadece seyrediyordu.

Artık gitme zamanıydı.
Babasının yatagına egildi,yanaklarını ve ellerini defalarca öptü. Beni affet der gibi sarıldı,kokladı. Artık ikisi de kendine hakim olamıyor ve hıçkıra hıçkıra aglıyordu. Buna mecburum , der gibi baktı babasının yüzüne ve Can'ın elini tutup hızla barakayı terk etti. Arabaya bindiler.

Can yola çıktıklarında aglamaya başladı,neden dedemi o soguk yerde bıraktın diye. Verecek hiçbir cevap bulamıyordu,annen böyle istiyor diyemiyordu babası. Can,"Baba sen yaşlandıgında ben de seni buraya mı getirecegim?"diye sorunca dünyası başına yıkıldı. O sorunun yönelmesiyle deliler gibi geri çevidi arabayı.

Barakaya ulaştıgında "BENİ AFFET BABA," diyerek babasının boynuna sarıldı. Baba ogul sımsıkı sarılmış çocuk gibi hıçkıra hıçkıra aglıyorlardı. Oglu,"Baba beni affet! Sana bu muameleyi yaptıgım için beni affet!" diye hatasını belli ediyor,babası oglunun bu sözlerine en anlamlı cevabı veriyordu:
"Geri gelecegini biliyordum yavrum. Ben babamı dag başına atmadım ki sen beni atasın....Beni bu dağda bırakmayacagını biliyordum."


VE

MUTLU
SON...

AFFET BENİ BABAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin