Ne yani sabaha kadar ordamı uyuyacaktı.
Beni kendime getiren şey kafamın altında titreyen telefonum olmuştu. Gözlerim sanki açılmaya hazır bekliyormuş. Güneş yavaş yavaş yüzünü göstermeye hazırlanıyordu. hızla uzandığım bank'ta doğrulurken boynumun ağrısıyla inledim tamam inlemek biraz hafif olurdu çığlık attım resmen ve kafamın altına koyduğum cantamdan telefonumu arayıp buldum arayan 'Elif' idi.
"Neredesin sen başına neler gelmiş ve benim bunlardan yeni haberim oluyor. Savaş'da olmass..."
"Sakın sakın bana onunla ilgili bir tek kelime dahi söyleme onun adını bile duymak istemiyorum. Elif" diye cırladım resmen
Bir an Savaş gelmişti aklıma onunla birlikte geçirdiğimiz güzel günler artık annemle babama değilde Savaşa ağlıyordum çünkü savaşı da ben öldürmüştüm içimde. Gözlerim yanmaya başlamasıyla yanağımdaki ıslaklığı hissetmem bir olmuştu.
Beni kendime getiren şey telefonun diğer ucundaki çırtlak sesli kız olmuştu.
" Tamam susuyorum, hiç bir şey söylemedim, sadece nerede olduğunuzu söle gelip alim sizi" dedi.
"Nee sen buradamısın!" dedim
"Evet geldim"
"Ne zaman"
Elif ' den
Hayallerim'deki Üniversiteyi kazanmış olmam ben dahil herkezi çok mutlu etmişti. İpek hariç benim kazanmamı çok istesede ayrılıcak olmamız hiç hoşuna gitmiyecekti. Görüştüğümüz zamanlarda bu konu hakkın da hiç konuşmuyorduk. Vedalaşmamıştık bile nasılsa oda bu ünüversiteyi kazanacaktı. Yurda yerleştikten bir hafta sonra annemle konuşurken ağzımı arıyan tavrından şüpelendim, birşeyler olmuştu bana söylemiyordu. Hatta öğrenmemi dâhi istemiyordu. Kimle konuşuyorsam istediğim yanıtı alamamıştım İpek'e de ulaşamayınca merakım katlandı...
Telefonumun sesi kütüphanede yankılandı, arayan kişi Savaş idi.
Nee Savaş mı? Neden aradıki şimdi bu beni."Efendim"
"İpekle konuştun mu?"
Sesindeki telaş beni korkutmuştu"Yok ne olduki"
"Haber alamıyorum belki sana ulaşmıştır, diye aradım neyse"diyerek telefonu yüzüme kapattı.
Haklıydım birşeyler olmuştu. Kütüphaneden nasıl çıktığımı bile hatırlamıyorum rehberime hızlıca göz attım. 'Kübra' denize düşen yılana sarılır diyerek aradım. Sesini bile duymak sinirimi bozsada ne olduğunu öğrenmem lazımdı. Alaycı tavırlarla anlattıkları kanımı dondurmuştu. Nasıl olurda bana söylemezlerdi. Benden saklamalarındaki amaç neydi. Hiçmi haberim olmayacaktı. İpek ne haldeydi şimdi daha fazla dayanamazdım bana ihtiyacı vardır.
Anneme çok kızğındım ama şuanda bu konuları konuşamazdım uçakla bir saatte adana'daydım havalimanından çıkmış taksideydim ve son bir ümit dercesine Savaşı aradım ama açmadı birde şansımı ipekten yana kullanım dedim inşallah bu sefer açar telefonu diye içimden geçirirken telefonun açılma sesiyle konuşmasına fırsat bile vermeden.
"Nerdesin sen başına neler gelmiş ve benim bunlardan yeni haberim oluyor. Savaş'da olmass.."Daha lafımı bitirmeden lafları ağzıma tıkayan İpek olmuştu.
"Sakın! sakın! bana onunla ilgili bir tek kelime dahi söyleme onun adını bile duymak istemiyorum." demesiyle küçük bir şok yaşamıştım ama bu hareket tamda benim arkadaşıma yakışır bir hareket di."Tamam susuyorum, hiç bir şey söylemedim, sadece nerede olduğunuzu söle gelip alim sizi " dedim.
~~~~~~~~~~~~~
İpek'den
Sanki göz kapaklarım birbirine yapışmış gibi açılmıyordu bu zaferi benim kazanmam gerek diye içimden geçirirken zorlada olsa ayırdım göz kapaklarımı birbirinden kafamı kaldırıp etrafı seyrettikten sonra Elif'lerde olduğum gelmişti aklıma hızlıca elimle telefonumu aradım ve yastığımın altından çıkardığım telefonumla ekranda yazan saatte baktım.
Neee! saat ikimi hemen yerimden doğrulup yataktan kalktım ve açılan kapıyla dikkatim kapıya yöneldi gelen elif di.
"Uyandın mı?"
"Evet saat iki olmuş neden uyandırmadın?"
"Öyle güzel uyuyordun ki uyandırmaya kıyamadım" dedi alaycı bir ses tonuyla ve ikimizide kahkahaya boğdu
"İpek şimdi ne yapmayı düşünüyorsun?"
"Bilmiyorum Elif bilmiyorum herşey üst üste geldi annemi babamı sonra şirketimizi kaybettim ve şimdi kardeşimle tek başımayım ne yapacağım bilmiyorum"dedi
Elif hızla konuyu değiştrirken bende Elif'in gardırop'undan kendime bir şeyler bakıyordum neyseki bedenlermiz aynı olduğu için o konuda sıkıntı çekmiyordum.
"Ee şimdi sen kurt gibi açsındır"dedi Elif.
"Evet hemde çook" dedim
~~~~~~~~~~~~~~
Kahvaltıdan sonra Elif'le birlikte, yeşilin her tonunun bulunduğu bahçelerinde oturmuş konuşuyorduk.
"Hayatım boyunca hiç bukadar..." derken lafımı bölen çalan telefonum olmuştu
"Alo"
"Merhaba İpek sönmez'lemi görüşüyorum"
"Evet benim"
"İpek hanım ben babanız Adnan sönmez'in şahsi avukatı Cihan bulut sizinle görüşmemiz gereken bir konu var eğer müsaitseniz bugün bir yerde konuşmak istiyorum"dedi
Şaşırmıştım aslında beklediğim bir telefon'du kekeleyerekte olsa konuşmayı becermiştim
"Ta-tabi tabi müsaitim buluşabiliriz" dedim yer ve zaman belirledikten sonra avukatla buluşmak üzere evden ayrıldım.
Yaklaşık bir saat sonra avukatla buluşacağımız Café'deydim. İçeri girdiğimde gözlerimle etrafı taradım hayalimdeki avukat orta yaşlarda hafifden ağırlaşmış saçlarıyla takım elbisesinin içerisinde beni bekleyen bir adam diye aklımdan geçirirken camın kenarındaki masada tamda hayal ettiğim bir manzarayla karşılaştım sanırım babamın avukatı buydu diye düşünürken bunu anlamanın tek bir yolu vardı ve yavaş adımlarla adama doğru yaklaştım adamla gözgöze geldiğimizde suratımda anlamsız bir şekilde adama güldüm sanırım oda beni tanımıştı beni gördüğünde yüzünde kocaman bir gülümseme ile ayağa kalkıp elini uzattı.
"Merhaba ipek hanım ben Cihan bulut" dedi
Avukatın eli havada asılı kalmış ben ise o eli tutup tutmamak arasında kararsız kalmıştım ki sanırım karşımdaki kişi bunu anlamışcasına elini indirip oturmam için karşısında ki sandalyeyi işaret etti ve bu sefer avukatın işaret ettiği yere oturdum sanırım adam elini sıkmadım diye bozulmuştu diye içimden adamı eleştirirken dikkatim adamın masanın üzerine koyduğu siyah deri evrak çantasına yöneldi içinden çıkardığı dosyaları önüme uzattığında madde madde sıralanmış cümlelere odaklandım okuduklarımdan hiç birşey anlamamıştım ve avukata dönerek
" Bunlar da ne! benim anlayacağım bir şekilde anlatırsanız sevinirim" dedim
" Bakın ipek hanım bu kağıtlar da yazılan şey kısacası babanız Adnan sönmez'in kendisine bir şey olursa sadece sizin görmeniz için bırakılmış bir banka kasası olduğu yazıyor ve şuan bunu bilen tek kişi ben ve sizsini..." derken adamın laflarını ağzına tıkayan ben olmuştum.
"Neee! Babam bana bir banka kasasımı bırakmış o koskoca servetinden sadeci bir kasa mı?" dedim
"İpek hanım şuan o kasanın içersinde ne olduğunu kimse bilmiyor o kasa sadece sizin izniniz olursa açıla bilir"dedi avukat
"Tamam hadi gidip açalım o zaman o kasayı" dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARIN'IM
General FictionHerkesin ateşten bir gömleği varmış sırtına giydiği... Onunla eridiği, öldüğü, tekrar dirildiği, yaşadığı, kendine erdiği... Ateşten gömlek... Artık çıkartmam gerekiyormuş, unutmam gerekiyormuş, affetmem gerekiyormuş. Öyle diyorlar ağız birliği yapm...