BÖLÜM 3

107 8 0
                                    


"Bir saniye," dedim duyduklarımın şokundan çıkmaya çalışırken. İlker ağabey hakkında her şeyi bilirdim. Yoksa bilmediğim daha çok şey mi vardı? "Anlayamadım."

Arabadaki çocuk düz bir ifade ile bizi izlerken, Yağız sinsice gülümsedi. Bu gülümseme ondan daha çok nefret etmemi sağlıyordu. Tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "İlker'in sana geçmişi hakkında dürüst olduğunu mu sandın güzelim?"

Yağız'ın söylediklerinin doğru olma ihtimalini gözden geçirdim. Ben kimseye güvenmezdim. İlker ağabeye de tam olarak güvenmemiştim. Yağız'a da güvenmiyordum. Giray bir atak yapacakken onu durdurdum. "Sana güveneceğimi düşünüyor olman egomu okşadı açıkçası. Sana bunu inandıracak kadar iyi bir oyuncuymuşum demek ki." Samimiyetin yanından bile geçmeyecek bir gülümsemeyi yüzüme yerleştirdim.

"İnanmak zorunda değilsin bebeğim, benim işim zaten seninle değil." Göz kırptı. Kendini 20'li yaşlarında yakışıklı bir playboy gibi hissediyor olmalıydı. Ancak, dışarıdan bakıldığında ne kadar itici bir moruk olduğunu bilmiyordu. Buna daha sonra gülecektim..

"Siktir git." dedi Giray dişlerinin arasından. Ani bir atak yapıp Yağız'a saldırdığında şok olmuştum. Giray her zaman ki gibi kendine hakim olamamıştı. Yağız'a atak yapıldığını gören arabada ki çocuk, hızla oturduğu yerden kalktı. Soğuk ifadesini yüzünde koruyarak olaya dahil oldu. Giray, Yağız'a çılgınlar gibi yumruk atıyordu. Arabadaki çocuk, Giray'ın gömleğinin yakasından tuttu ve sertçe kendine doğru çekip Yağız'dan ayırdı. Özgün'ün ayaklandığını gördüğümde bende ayaklandım.

Arabada ki çocuğun yanına koştum ve silahımı ensesine dayadım. Silahın soğukluğunu ensesinde hissettiğinde durdu. "Uzaklaş ondan." dedim sadece. Yavaşça arkasını döndüğünde, artık silah boğazında duruyordu. Yüzünde hiçbir duygu barındırmayan çocuk, aynı zamanda fazlasıyla sessizdi.

Yağız çirkin bir kahkaha attığında, dişindeki kanlar belli olmuştu. "Kendine güvenen sert kızlardan hoşlanırız. Değil mi Gurur?" Demek arabadaki çocuğun adı buydu. Diğer yandan Yağız beni kesinlikle ciddiye almıyordu.

Giray hem doğrulmaya çalışırken soludu. "Ulan ben seni-" Özgün, Giray'ın kolundan tutup onu sakinleştirdi. Buda Özgün'de en sevdiğim özellikti. O her zaman sakindi.

Gurur, ani bir hareketle silahımı yere düşürdü ve sertçe kolumdan tutup sürüklemeye başladı. Özgün ve Giray harekete geçecekken, Yağız'ın adamları onları tuttu. "Bırak beni!" Sesim güçsüzlükten çok uzaktı. Tam tersi sert ve kendinden emindi. Gurur beni bir odaya doğru sürüklerken Giray ve Özgün'ün küfür dolu seslerini duyabiliyordum. Nihayetinde bir odaya geldiğimizde kolumun morardığını görmüştüm. Oda kahverengi tonlarının bütünleştiği bir odaydı. Kahverengi deri koltuklar ve ortada duran cam sehpa ile bir oturma odasını anımsatıyordu. Gurur beni bir duvara yapıştırdı ve bu sefer diğer kolumu sıkmaya başladı. Gözlerimin içine bakıyordu, beni korkutmaya çalışıyordu. 'Keşke onun tahmin ettiği kızlardan olmadığımı bilseydi' diye geçirdim içimden. Yüzlerimiz arasında ki az mesafe beni rahatsız ettiği için kıpırdanmaya başladım.

"Rahat dur." dedi sertçe. Durmayacağım dan emindim. Göz kontağını kestiğimde, kolumdaki elleri biraz daha sıkıldı. Canım çok acımıştı ama sesimi çıkarmamıştım, çıkaramazdım. "Bana bak." İkinci emrini verdiğinde daha fazla sinir olmuştum. Gözlerimi gözlerine diktim ve sertçe ona bakmaya başladım. "İlker'in intikamını alacağız. Küçük boyunla bu işe burnunu sokacak olursan, İlker'in ateşinde yanarsın. Beni duydun mu?"

"Keşke beni tanısaydın. O zaman asla rahat durmayacağımı anlardın. Huyum kurusun, kaşınmadan duramıyorum bende. Ve, İlker ağabey böyle bir şey yapsa benim haberim olurdu."

İlk defa kusursuz dişleri ile gülümsedi. Ancak bu gülümseme ağız çevresinden daha fazla bir yere dağılmamıştı. "İlker'e bu kadar güveniyor olman komik doğrusu."

"Ben kimseye güvenmem." Kaşlarımı çattım.

"Az önce bana o şerefsizi savunurken de bunu düşündüğüne emin misin?" Aniden sesini yükseltti. Alışık olduğum bir durumdu bu yüzden ne sıçramış ne de korkmuştum. Kötü bir haber: Eğer beni korkutmak istiyorsa daha fazla çalışmalıydı.

"Sadece onu iyi tanıyorum. Bilgin olsun, onu benden iyi kimse tanımaz." Kollarımı sertçe ellerinden kurtardım. Ama kaçmadım. Bir olayı başlatmıştı ve elbette bunun devamı gelecekti. O getirmese bile, ben getirecektim.

"İlker seni gerçekten güzel kandırmış. Aferin ona."

"Bir saniye," dedim zihnime düşen bir merakla. Kaşlarımı çatarak Gurur'a baktım. "İlker ağabey ve Yağız'ın arasında ki bu bahsettiğiniz sözde olay seni neden ilgilendiriyor?"

Sert bakışları söylediğimin etkisi ile biraz afallamıştı. "Seni ilgilendirmez."

Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. "Hepimizi ilgilendirmeyen bir çok şey var!"

Düşünmüş gibi yaptı. "Haklı olabilirsin." Hala cevabımı alamayışımın hayal kırıklığını yaşıyordum. Gurur çok sert ve duygusuz bir çocuktu. Ona baktığımda birazda olsa kendimi görüyordum. Onu bu kişiliğe dönüştüren şeyin ne olduğunu merak etmekten kendimi alıkoyamadım. Bugünlük bu kadarı yeterliydi. Bir an önce İlker ağabey ile konuşmam gerekiyordu. Son kez Gurur'un gözlerine gözlerimi kenetledim ve hemen o odadan çıktım.

Diğer odaya geri döndüğümde siyah gömlekli adamlar hala Özgün'le Giray'ı tutuyordu. Geri döndüğümü gördüklerinde Özgün'le Giray'ı bırakmışlardı. Giray hemen yanıma koşarken, Özgün onun aksine gayet sakindi.

"İyi misin?" diye sorduğunda hafifçe başımı salladım. Bu kadar panik yaratmasına hiç gerek yoktu. Böyle olaylara alışkın olduğumu iyi biliyordu. Ancak her seferinde aynısını yaşıyorduk.. Giray hafifçe sırtımı sıvazladı ve Özgün'e işaret verdi.

"Gidelim." Yağız'a tekrar baktı. "Bu iş burada bitmedi Yağız."

"Tabii ki bitmedi." Diye yanıtladı Yağız.

Özgün, Giray ve ben kapıya doğru yürüdük. Merdivenleri inip lüks apartmanı terk ettik. Ancak bu tam anlamıyla bir veda değildi. Bir daha gelecektik ve bu sefer bu kadar sakin geçmeyeceğine kalıbımı basabilirdim. Tekrar arabaya girdiğimizde sürücü koltuğunda Özgün vardı. Ben ve Giray arka koltuğa geçmiştik.

"Az kalsın onu öldürecektim." Dedi Giray sinirle. Gurur'un Giray'i oradan çekme sahnesi gözümde canlandı.

"Ya tabii," Özgün gülmüştü. "Herif seni sofra bezi gibi çekti aldı."

Giray sinirden yüzünü buruşturduğunda, Özgün'ün gülümsemesi büyümüştü. "Hazırlıksız yakaladı." Giray'ın bakışlarının koluma kaydığını gördüğümde aldırmadım. Morluklarım dikkatini çekmişti. Büyük ihtimalle çoğu kişinin daha dikkatini çekecekti. Ama umurumda değildi. "Bunu o mu yaptı?"

"Evet."

"Pislik." Diye tısladı Giray.

Sıradan bir şekilde gözlerimi devirdim. "Daha nice yaralar aldığımı sende biliyorsun. Bu morluk bir sinek ısırığı benim için."

"Harbiden, sen iyi misin Beril?" Özgün dikiz aynasından arada bana bakıyordu. "Ne dedi o çocuk sana?"

"Ben iyiyim. İlker ağabeye planladıkları intikam oyunundan uzak durmamı söyledi. Burnumu sokmayacakmışım. Bunun olma olasılığı milyonda bir bile değil."

Giray bir kahkaha attı. "Durmazsan ne yapacakmış?" Ne yapacaktı tabii ki bilmiyordum. Aklından her ne geçiyorsa, beni kolay kolay korkutamazdı.

Evin önüne geldiğimizde, Giray'la arabadan indik ve Özgün arabayı garaja çekti. İlker ağabeyi evde bulma umudu ile çelik kapıyı tıklattım. Kapıyı açan Fırat olmuştu.

"İlker ağabey burada mı?" dedim kapıdan girer girmez.

"Evet. Kendi odasında."

Hemen bana ölüm yolu gibi gelen merdivenleri hızla çıktım. İlker ağabeye iftira attıklarını biliyordum fakat bir yandan, İlker ağabeyin bana yalan söyleme olasılığını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. 


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Soğuk KanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin