29.Bölüm / YENİ BAŞTAN..

642 39 27
                                    

Olayın şokunu atlatamadan Rüzgârın alnımı öpmesiyle bi elektire şok etkisi yemiş gibi oldum. 2-3 saat önce o kızı 'sevgilim ve evlenmeyi düşünüyoruz' diye gösteren Rüzgâr mıydı bunları yapan?
Ahh kesin rüya görüyordum.. İyide rüyadaysam neden rüyadayım diyebiliyorum? Yani bildiğim kadarıyla insanlar rüyasında kesin rüyadayım gibi saçma bir düşünceye düşmez... Dimi?.. Evet evet kesin öyle.. Yani öyle olması gerekiyor... Ben uyanmak istemiyorum..

Ayrıldığımızda gözleri dolan Rüzgâr'ın yüzünde anlamsızca daireler çizmeye çalıştım. Ne var yani? Rüyadamıyım diye kontrol edemezmiyim?
Ne kadar 'görmeyeli bu kız gerizekalı olmuş'  bakışı alsamda bu hiç umrumda olmadı çünkü olanlar rüya değildi.
Bu sefer ben sıkıca sarıldım, oda karşılık verdi tabi..
Birbirimize sımsıkı sarılıp kaybettiğimiz 3 yılın acısını omurgalarımızı kırarak gideriyor gibiydik.

"Seni çok özledim hatunum.."

Saçlarımın arasını koklayıp öpücük bıraktı.

"Bende seni kalasım.. Bende seni.."

Daha fazla sarılmaya çalışırken Rüzgâr'ın beni kucaklayıp yatak odasına götürmesiyle şaşırdım.

"Ben bir şey daha özledim Alara.."
Dedi ve kapıyı kapatıp gülerek yaklaşmaya başladı.

Bu çocuk abazalığından hiçbir şey kaybetmemişti. Hala odundu ve hala aklı fikri başka işlerdeydi.

"Bi değiş ya! Ben sana sarılmaya çalışıyorum! Hasret gidermeye çalışıyorum! Ama sen?! Aklın fikrin.."

Sözüm, Rüzgâr'ın dudaklarıma kapanmasıyla yarım kaldı.
Ne diyicektim ben?
Neyse.. Hiç değişmeyen o çilekimsi haz dudaklarını istekle öpmek varken onu düşünecek değildim.
Nefessiz kalmaya başladığımızda biraz geri çekilip kulağıma doğru eğildi, sessiz ama bir okadar da vahşi sesiyle fısıldadı.

"Hiç değişmemissin sevgilim... Hala aklın fikrin başka şeylerde.."

Gülümseyerek tekrar dudaklarıma gömüldü. Söyledikleri yaklaşık 10 saniye sonra kafam dank etti ve onu itileyip koca bir 'Öküz' diye kükreyerek odadan çıktım. Allah'tan kerem misafir odasında yatıyordu da ses ona gitmemişti.

Rüzgâr'ın Ağzından;
Batının suçlu olduğunu bilsem de hep Alara'yı suçladım. Çünkü benim sinirim geçen 3 yıla değil haber vermeden nedenini nasılını sormadan aptal bir mesaja inanıp gitmesiydi.
Ece'yi tanıdıktan sonra Alara'ya olan öfkem ve sinirim her geçen gün azalmıştı.
Ona kıyamazdım.. Ne kadar da bağırıp çağırsamda kendimi çok zor tutuyordum. Hep lafı söyleyip uzaklaştım. Çünkü o konuşursa haklı olduğunu bir kere daha duyacaktım ve onu affedip sarılma isteğim artacaktı. Bunun olmaması için hep uzaklaştım. Kalbini kırdım.
Ece'nin durumu benimde başıma gelebilirdi.. Bu olanak çok yüksekti.. Kimin ne zaman öleceği belli değildi çünkü..
Artık öfkemi yendiğime göre hatunuma sıkıca sarılıp af zamanı gelmişti öyle değilmi?
Ben de aynen öyle düşünmüştüm.
Onu kucaklayıp odaya götürdüğümde aslında tam olarak da düşündüğü şeyi yapacaktım ama onu birlikteliğe meraklı gösterip sinirlendirmek çok hoşuma gittiği için dudaklarına yapıştım. E tabi daha fazla sinirlendirmek için bu düşüncemi söylemezsem olmazdı.
Tam istediğim gibi sinirlenmişti ve her zaman olduğu gibi 'öküz' damgasını yapıştırıp gitti.
Yüzümü öyle bir gülme almıştıki.. Hatta daha çok kahkaha. 3 yıldan sonra unuttum diye biliyordum.
Tekrardan bana bu duyguları yaşatan kadına aşığım lan! Harbi aşığım..

Alara'nın Ağzından;

Bir insan hiç mi değişmez yahu?
Otur sarıl. Geçen yılları konuş. Al oğlunla sevdiğin kadını bi dışarı çık gezdir. Yok canım. Beyfendinin değişmeyen öküzlüğüne kim devam etsin? Allah korusun mahrum falan kalır.

...BAĞIMLI...Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin