two

507 48 17
                                    

Annem sabahın köründe ütülediği beyaz gömleğimi ve kravatı uzatıp ben giyinene kadar beklemiş ve kapıdan çıkana kadar gözlerini ayırmamıştı. Ben de evden çıkana kadar sesimi çıkarmamıştım. Köprüyü geçene kadar muhabbeti işte.

Kiliseye giden yolun henüz 100 metresini falan almıştım ki gömleğin kolları kan dolaşımımı engellemeye, kravat nefesimi kesmeye başlamıştı. Yakamı açıp kravatı cebime tıktım. Manşetleri katlayarak dövmelerimin açığa çıkmasını sağladım.

Kiliseye ellerim cebimde bir şekilde sallanarak girdiğimde ayin midir, ne boksa, çoktan başlamıştı. Bulduğum herhangi bir yere oturup sağ bacağımı solun üzerine attım. Olan biteni izlemeye başladığımda sanırım buraya gelmeye değmeyeceğini çoktan anlamış gibiydim. Sıkılıyordum, uykum vardı ve dikkatim dağınıktı.

Ta ki onu görene kadar.

Takım elbiseli bir adam kürsüde bir şeyler zırvalarken elindeki çiçekleri arkadaki haçın etrafına yerleştirmeye çalışıyordu. Dikkat çeken bir özelliği yoktu, zaten baştan ayağa siyah giymişti. Fakat bu onu gizlemekle beraber içimdeki vahşi fantazileri düşünmeme itiyordu beni.

Oldukça esmerdi. İşini yaparken dilini ısırıyordu, kısa olduğunu düşündüğüm saçlarından çıkan birkaç asi tutam yüzünü çevrelemişti. Ciddiyet ile büzdüğü dudakları ve odaklanmış siyah gözleri arasında minik bir burnu vardı. Aşırı güzel sayılmazdı fakat ona bakmaktan kendimi alamamıştım.

Her şey bitene kadar mumlar arasında duran bedenini izledim. 1.65-1.70 arası olduğunu düşündüğüm boyu ve yüzü en fazla 15 yaşında tatlı bir kız çocuğu, duruşu ise 25'ine yaklaşmış olgun bir kadın olduğunu söylüyordu. Ellerini önünde kenetleyip adamın söylediklerini dinliyordu. Arada gülümsüyor, dudakları arasından fısıltıyla bir amen çıkıyordu. Bazen aklına bir şey gelmiş gibi kıkırdıyor, fakat kıkırdarken elini ağzına kapatıyordu.

Ama bekleyin, size o sırada kimle yaptığımı bilmediğim şu diyaloğu aktarayım.

Hassiktir, Calum, bakma artık. BAKMA!

Elimde değil. Hem sana ne?

Kızla konuşmak istediğini biliyorum aptal. Eğer erekte olursan *kıkırdama* o iş yaş.

Yaş deme...

O zaman bAkmA!

Evet, bu konuşmanın bir karakterinin vicdanım olduğunu biliyordum fakat diğerinin azgınlığım mı, gözlerim mi, yoksa gerçekten de Calum Thomas Hood'un ta kendisi mi olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Ama şunun hakkında bir fikrim vardı. Olmayan tanrının onu yarattığına inanmıyordum. Çünkü o gözüme tanrıya ait olamayacak kadar güzel görünüyordu.

sister + hoodHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin