BOŞLUK

21 4 2
                                    

Merhaba 2. hikayelemle karşınızdayım ama 1.si pek fazla güzel olmadığı için sildim umarım bunu beğenirsiniz iyi okumalar.

***********

Her kız annesine saygı duyar. onu sevgi meleği olarak görür ya da onu hayatında o kadar önemli bir yere koyar ki hiçbir şey ona olan sevgisiyle yarışamaz. benim için annem saygıdan, bağlılıktan ve hatta sevgiden çok daha fazlasını hak ediyordu. Ona hayrandım. anneden çok daha fazlasıydı; o, Tanrı'ydı

Hatırlayabildiğim en eski anılardan birinde, annem ofisinde anlamadığım bir şeyler söylerken iki adamda onun önünde korkudan iki büklüm olmuştu. Her zaman son karar onundu ve kimse bunu tartışmazdı. Ölüm bile dokunamazdı ona.

15 Ocak'ta çalan telefonuma cevap verdiğimde, bu gerçek sona etmişti. "Mia" dedi babam içini çekerek "çok fazla vakti yok, şimdi gelmelisin" telefon yatakta, yanı başımda duruyordu. ellerim o kadar titriyordu ki telefonun düşmesine engel olamamıştım. geçen haftalar benim için sanki değişik bir evrende yaşıyormuşum gibi çok garipti. sürekli korkunç telefonlar alıyordum. ilkinde hastaneden bir hemşire, annemin kaza geçirdiğini haber vermek için aramıştı. en son aranan numara benimkiydi ve bu korkunç haberi babama verecek olan kişi de bendim. annemin son günlerinde doktorlar, durumunda hiçbir gelişmenin olmadığını, bize de kaçınılmaz olanla yüzleşin demeye başladığında, bu telefonlar son bulacağı için minnettardım

Odanın içinde yürüyüp montumla anahtarlarımı almak çok garipti. anneme Elveda demek için yola koyulurken yaptıklarım çok sıradan geliyordu bana. arabama yürüyüp kontağı çalıştırırken, şimdi çok geride kalmış hayatım için yas tutuyordum.

Çok sıkı yönettiği filo şirketinin başındaydı, ama onun içinde yumuşak ve hoşgörülü bir taraf olduğunu biliyordum. Önemli iş toplantılarından sıradan telefonlarımı açmak için çıkar, sıyrıklarımı öper, prenses her zaman prensi kurtarabilirsin diye peri masallarını yeniden yazardı. şimdiyse yatağında öylece uzanmış yatıyor ve babamla paylaştığı bu koca odada solup gidiyordu. hizmetcimiz Maria beni giriş kapısında karşıladı "baban seni bekliyor canım, en iyisi yukarı çık."

Maria montumu aldı ve her adımımla birlikte içimde artan bir öfkeyle merdivenleri çıkmaya başladım. ben odaya girerken özel hemşiresi yanımdan geçip gitti ve annemin görüntüsü karşısında irkildim. yüzü terden parlamasına rağmen solgun görünüyordu. babam yumuşacık bir tonda, aldığı her nefesle beraber göğsü ağırlaşan anneme rahatlatıcı bir şeyler söylüyordu. Sessiz biplemeler, tüm o makinelerin uğultusu ve manitörden gelen sesler en kötü kabusumun fon müziğiydi.

Kazadan beri annemi her ziyaret edişimde olduğu gibi, sanki olduğum yerde çivilenip kalmıştım. Ne ileri gidebiliyor ne de geri çekilebiliyordum. hareketsiz kalmıştım. babam gözlerindeki acıyla "Mia, gel kızım" ellerini kaldırmış, beni çağırıyordu. ama ayaklarım hareket etmiyordu. Anladığını belli ederek iç çekip bana doğru yürüdü, kolları bana ulaşmak istercesine hala önündeydi. parmaklarıyla omuzlarımı kavrayıp beni rahatlatamaya çalışırken, bakışlarımı annemin güçsüz nefes alma çabalarından ayıramadım. birkaç isteksiz adım attıktan sonra yeniden durdum. "biliyorum" diye fısıldadı kulağıma.

Ayaklarımı sürüyerek beni yatağın baş ucuna götürmesine izin verdim. aklıma ilk gelen şey ona yardım etmekti, ama yapabilecek tek şey acısının geçmesini beklemekti. "Emma, bitanem " dedi babam teselli edercesine bir ses tonuyla. "Mia burada" düzenli nefes alabilmek için çabalamasını izledikten sonra, kulağına bir şeyler söylemek için kulağına eğildim. "buradayım anneciğim"

Nefesi hızlandı ve duymadığım bir şeyler mırıldandı. "konuşmaya çalışma yalnızca dinlen" titreyen parmaklarımla elini tuttum. "seninle kalacağım." "Arthur ?" annemin arkadaşı ve avukatı olan jack, odanın uzak bir köşesinden babama seslendi. babam yüzünde acı dolu bir ifadeyle anneme baktı. beni bir an sıkıca göğsüne bastırdıktan sonra jack'ın yanına gitti. annemin bir uğultuyu arındıran sesleri, bağlı olduğu makinelerden gelen seslerden yüksek değildi. ben nazikçe ter içinde kalmış saçlarını alnından çekerken, annemde yeniden bir kez daha nefes aldı. "Miiii" yutkundu "Mia."

Son bir umut ışığı görebilmek için sessizce konuşan babama baktım. gözlerindeki acıyla kaderi görünce, kafamı anneme çevirerek ona veda etmeye hazırlandım. "anneciğim" konuşmaya çalıştım, fakat kelimeler yetersizdi. acısını dindirme Arzum büyürken gözlerimi kapattım. düzensiz bir nefes daha alıp sözlerime devam ettim."sana her şeyin yolunda olduğunu... benim için kalmana gerek olmadığını söylemeliyim, ama yapamıyorum."

Yavaşça nefes alıyordu ve beni dinliyordu. "gitmene izin veren kişi olmak istemiyorum anne... iyileşmeni istiyorum. Ama yorgun olduğunu biliyorum. ve eğer uyumak istersen... iyi olacağım." konuşmak için dudaklarını araladığında, ağzının kenarları titremeye başladı. Tüm suratımın kasılmasına rağmen gülümsedim. "seni özleyeceğim anneciğim. seni çok fazla özleyeceğim." bir kez daha nefes aldım, oda aynısını yaptı, ama bu seferki farklıydı. Savaşacak gücü kalmamıştı. Ağırlaşmış yorgun gözleriyle beni seyreden babama baktım. annem derin bir nefes daha alıp geri verdi. son oksijende ciğerlerini terk ederken, hayata veda etti. Bu ses bana, geriye hiçbir şey kalmayana kadar yavaş yavaş hava kaçıran bir lastiği anımsattı. bedeni gevşedi; gözleri ifadesiz ve boş bakıyordu. Hemşire kalp monitörünün kesintisiz sesini sustururken, bende annemin huzur içindeki yüzünü inceledim. annemin gittiğini anlamamla içimi dalgalar halinde büyük bir sıkıntı kapladı. içim burkuldu, kollarımla bacaklarım, sanki artık bana değilde bir yabancıya aitlermiş gibi hissediyordum. yanaklarımdan süzülen yaşları görmezden gelerek başımı sallayıp gülümsüyordum. söylediklerime inandı ve gitti.

Jack omzuma dokunup yatağın başına gitti. parmaklarıyla annemin gözlerini kapayıp İbranice hoş bir şeyler mırıldandı. annemin göğsüne yaslanıp ona sarıldım. O ise hayatımda ilk defa bana sarılmamıştı...

KARANLIKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin