XVII

198 35 33
                                    


Bugün hastanede kalışımın ikinci günüydü. Annemi aramıştım ve olanları anlattığımda o da benim orada kalmamın uygun olacağını söylemişti. Dünkü olaydan sonra Connor bir daha hiç konuşmadı. Ya da hiç bir hareket belirtisi göstermedi.

Korkum git gide artarken Brad yanıma oturdu. Kafamı dizlerimin arasından kaldırıp ona baktığımda elinde karton bardaklarla kahve tutuyordu. "İster misin?" diye sordu. Sesi tedirgindi veya aniden bağırmamı bekliyormuş gibiydi.

"Teşekkürler." diye mırıldandım ve sıcak bardağı ellerimle kavrarken derin bir iç çektim.

"Ee, Andrah, nasıl hissediyorsun?" kahvesinden bir yudum aldı ve o da benim gibi sandalyede ayaklarını topladı. Uykusuzluktan gözleri çökmüştü. 

"Nasıl olmam gerekirse..." dedim ve tekrar ona minnet duyarak getirdiği kahveden büyük bir yudum aldım.

"Con seni merak etti hep."

"Eğer benimde bir stalkerım olsaydı bende merak ederdim."

"Hayır o anlamda değil. Yani seni sevimli bulurdu ve kendisini mutlu ettiğini söylerdi. Ona Samuel demeni seviyordu, böyle olması kötü...Luisa'nın neden geldiği hakkında da bir fikrim yok. Tamamen bir aptal ve Connor'da onu affedecek derece de."  

Brad'in ilk dediklerine şaşırmıştım. Çünkü ne zaman öyle şeyler söylesem beni tersliyordu ve sanırım bunu duymak beni oldukça mutlu etmişti.

"Connor onu affetmedi ki, buraya gelmesi için uydurduğu bir yalan. Yine Con'u kullanmak için nedenler uydurmuşa benziyor." 

"Haklısın. Ona inanmak aptallık olur. Birazdan ziyarete gireceğiz, istersen ilk sırayı sana verelim. Luisa'yı gece eve götürüp oraya kilitledik." son dediğinde güldü ve bende ona eşlik ettim. Gülmek için bir neden olmalıydı. 

"Tamam, teşekkürler. Şimdi girsem sanırım iyi olur." dedim. Brad'e yine kahveler için teşekkür ederek.

Kapıdan içeri girdiğimde yüzünde sevimli bir gülümseme vardı. Dudakları yukarı kıvrılmış ve yanakları solmak yerine daha da kızarmıştı. 

Sağ yanına sandalyeyi çektim ve üzerimde ki hırkayı daha da çektim. Elini tuttuğumda küçük bir kıpırdadı. Ama bunun bir hayal olduğunu düşünerek konuşmaya başladım.

"Bir hikayem var biliyor musun Connor? Hikaye dinlemeyi seversin, bende anlatıyorum. Hikayenin adını merak mı ediyorsun? Hah, dinle o zaman. Hikayenin adı Gözlük ve Kırıcı. Garip değil mi? Sanırım öyle. Ama dinle beni. Gözlük kim biliyor musun? Gözlük kız ve kırıcı ise erkek. Evet okulun ilk günüydü sanırım ve ben yemekhaneye iniyordum, karnım acıkmıştı. Son derece inek gözüktüğümü söyleyebilirdim. Saçlarımı gergin bir şekilde bağlamıştım ve gözlerimde gözlüklerim vardı. Evet komik duruyordum," güldüm ve gerginlikle ellerini daha da sıkmaya başladım. "Bol bir pantolon ve üzerime  yapışan bir tişört, üstüne de ince bir hırka giymiştim, ah tabi ayaklarımda babetlerim vardı. Komik duruyordum biliyorum, tamam. Yemek sırasına girmiştim, önümde çok güzel kızlar vardı. O kadar bakımlı ve hoş duruyorlardı ki imrenmiştim. Yemeğimi alıp tek başıma bir masaya gittim. Yemeğimi yemeye başladıktan kısa bir süre sonra masama bir iki kişi oturdu, onlarla tanıştım falan. Yemek arası bittiğinde yeni tanıştığım arkadaşlarıma sınıflara çıkmaya başladık. Etrafa göz gezdirdiğimde seni görmüştüm. Gözlerim sana kilitlenmişti ve nutkum tutulmuştu adeta. Arkadaşım kolumu çekiştirdiği zaman kendime gelmiştim. Sana kendimi kaptırmıştım, aradan bir yıl geçti. Yine okuldayım. Değiştim, saçlarımı açıyordum veya artık inek gibi giyinmiyordum," yine güldüm ve göz yaşlarımı silip ellerini daha da sıkı tutmaya başladım. 

"Bahçede seni gördüm. Yine aynı şekilde nutkum tutulmuştu. Fark ettim ki bu benim kurguladığım saçma bir şey değildi. Gerçek bir aşktı ve ben ilk defa böyle hissetmiştim. İlk yemek arasında yemekhaneye indiğimde seni Luisa ile sarmaş dolaş görmüştüm. Ve sen ilk defa beni kırmıştın. Fark ettin mi Connor?  Ben Gözlük'tüm, sen de Kırıcı'ydın. Ben yaşlı gözlerimi gizlemek için hep Gözlük takardım, sende insanların kendilerine ördükleri surları yıkmak için adeta bir çekiç gibi Kırıcı'ydın. Şimdi hâlâ sana karşı gözlüklerimi takıyorum, ve sende hâlâ benim sana karşı ördüğüm surları yıkıyorsun. Üzgünüm, üzgünüm, ağlamamalıyım. Ama ne yapayım Sam? Sana deli gibi vuruldum, biliyorum tamamen bir aptallık. Büyük bir aptallık hem de. Sen Luisa'yı seviyorsun ve o da seni. Gitmem gerekiyor, çocuklar seni bekliyor. Bu dediklerimi umarım unutursun. Seni seviyorum Con." ellerini öptüm ve elimi elimden çektiğimde yine küçük bir inilti koydu.

"Andrah?" 

Kapının oraya yaklaştığımda göz yaşlarımı bıraktım ve hıçkırmaya başladım. Her şeyi sonlandırmalıydım, artık ona aşık olmamalıydım. 

Kapıyı açıp dışarı çıktım ve kendimi sandalyeye bıraktım. 

Her şey inadına oluyormuş gibiydi. Connor'un iki yıl boyunca beni kırıp, son yıllarımda benimle ilgilenmesi ama Luisa'yla sevgili olması, inadına gibiydi.

Sanırım uyanmasını beklemek en güzeli olurdu. 

Sandalyede kitabımı okumaya devam ederken içeriden Brad'in çığlığı yükseldi. "UYANDI! UYANDI!" 

Sevinçle dışarı gelip kolumu çekerken ne oluyor gibisinden baktım ama beni odaya ittiğinde Connor'un gözlerinin açık oluşuyla yüzümde ki tüm olumsuzluk uçup gitmişti. Gözleriyle odayı süzüyor ve rahatsızca kıpırdıyordu.

Tristan içeri girerken konuştu. "Hemşire geliyor. Doktorla." dedi ve hemen Brad'in yanına geçti. 

Doktor ve hemşire içeri girdiğinde hemşire beni görünce gülümsedi ve doktorun yanına gitti.

On beş dakikalık bir kontrolün ardından doktor konuşmaya başladı. 

"Arkadaşları mısınız? Sizde sanırım sevgilisisiniz?" Doktor merakla bana baktığında diyecek bir şey olmadığı için kafamı salladım.

"Yarım saat içinde taburcu olur. Ailesini eve gönderdik, biliyorsunuz? Ona rahat bir yatak hazırlayın ve okula iki gün gitmesin. Sadece heyecandan oluşan bir panik atakla geçirilmiş bir şey. Çok fazla heyecanlanmazsa bir daha tekrarlanmaz diye düşünüyoruz." dedi ve kapıdan çıkarken bana bakarak konuştu ve gülümsedi. "Onu fazla heyecanlandırmayın." göz kırptı ve ben olduğum yerde kızararak Brad'e döndüm. Brad halime güldü ve elimi tutarak Connor'un yanına oturttu.

"Seni bu küçük bıcır uyandırdı? Şimdi hâlâ Luisa'yı mı istiyorsun? Çünkü biz istemiyoruz." dedi Brad ve James ile Tristan aynı anda. "EVET." diye bağırdılar.

Connor'ın dudakları yukarı doğru kıvrıldı ve küçük bir gülümseme bıraktı.

"Kim diyor Luisa'yı geri aradığımı?" dedi ve bana bakarak gülümsedi.

O an kalbimin patlayacağını ve oracıkta öleceğimi düşünmüştüm. Sevinçle gülümserken aynı anda, onu okulun ilk günü gördüğüm günkü gibiydi.

"Gözlüğü, kim bırakmak ister ki?"

Ben ona gözlerim dolmuş halde gülümserken diğerleri anlamamış halde bize bakıyorlardı.

Ayağa kalktım ve Connor'a sıkıca sarıldım.

"Hatırlıyorsun,"

"Tıpkı seni hatırladığım gibi." dedi ve seruma bağlanmış kollarını vücuduma sardı. 

Hiç bir şey beni bu kadar mutlu edemezdi.



hey samuel [connor ball]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin