Barbielerimi çöpe atmış olmam beni üzüyordu. Annem artık büyüdüğümü ve onlara ihtiyacım olmadığını söylemiş olabilirdi, onları seviyordum. Hatta siyah saçlı bebeğimle büyüdüğümde evlenecektim.
O görüp görebileceğiniz en güzel bebekti. Uzun siyah saçları, pembe dudağı, büyük gözleri vardı. Beyaz mini elbisesi ve kırmızı topuklu ayakkabısını da ben almıştım. Ona hergün yeni kıyafetler giydirir ve saçlarını örerdim. O benim sevgilimdi.
''Lindsay, hadi ama! Ağlama artık güzelim, kocaman kız oldun ve hala bebeklerinle oynamak istiyorsun.''
Ellerimle göz yaşlarımı kuruladım ve sinirle anneme döndüm.
''Ben sadece 11 yaşındayım, koca kız olan sensin! En azından siyah saçlı bebeğimi bıraksaydın...''
Annem kaşlarını çattı, ağzını birkaç kere açtı ama birşey söylemeden kapattı. Ardından elini saçlarından geçirdi ve eve girdi. O bebeğin benim için ne kadar önemli olduğunu anlamıyordu.
Çöp kovasının yanındaki banka çöktüm, ellerime yüzümü öreterek ağlamaya başladım. Aradan geçen dakikaların ardından omzuma dokunan el ile yana döndüm.
''İyi misin?''
Gözlerimi şaşkınlıkla açtım ve benden en fazla 1-2 yaş büyük olan kıza baktım. Upuzun siyah saçlarıyla ve yeşil uzun elbisesiyle, bebeğimin canlanmış hali gibiydi. Sanki bebeğim kara büyü ile canlanmıştı.
''İyiyim, çok iyiyim.''
Tanrı bebeğimi benden almıştı; çünkü bana onun gerçeğini verecekti.
XxXxX
İlk bölüm tanıştıkları zamanı gösterdiği için geçmiştendi. Gelecek bölümler şimdiki zamandan olacak, yani 18 yaşında olcaklar. :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
What A Feeling :: Cake
FanfictionSiyah saçlarını bileğindeki tokayla topladı ve gözlerini gözlerime dikti. Dilini dudaklarının üzerinde gezdirdi, başını sağa eğdi. ''Bunu yapmak istiyor musun?'' Sorduğu soruyu cevaplayacak enerjiye sahip değildim, şuan. Beynim işlevini yitirmiş g...