Sabah telefonun zil sesini duymak için beklediğim yatakta annemin sesini duymaya başladım ve gittikçe yaklaşıyordu. Şaşırdım ve yerimde doğruldum. İlginçtir ki annemin benim odama geldiğini hiç hatırlamıyordum. Derken kapı hunharca açıldı ve karşımızda annem.
"Kızım sen hala uyuyor musun? Saat kaç oldu? Uçağı kaçıracaksın" deyip cevap vermemi beklemeden hatta yüzüme bile bakmadan gitti. Hep böyleydi zaten. Ne zaman bir sevgi gördüm ki ben? Tek duyduğum sahiplenme cümlesi "kızım" olan bir sevgi yoksunu kişisiyim. Yatağımdan kalkıp lavoboya ilerledim. Elimi yüzümü yıkayıp geri döndüğümde Ayşem ablayı odamda valizime kıyafetleri koyarken gördüm. Beni farkettiğinde yüzüme acır gibi baktı. Hadi ama kim acımazdı ki halime? Ona gülümseyip sırt çantamı bulmak için etrafa bakındım. Yine bir yolculuk bizi bekliyorsa kitap, telefon ve müzik olmazsa olmazdı. Sırt çantam her zaman ki gibi yerlerde sürünüyordu. Alıp kitapları içine koydum. Üzerime bir kıyafet geçirip, çantamı alıp çıktım artık ne zaman bir daha göreceğim belirsiz olan odamdan. Merdivenleri inerken ilk defa bu kadar büyük bir korku hissettim. Bir ses sakın inme Zişan diyordu.Peki o sese uyacak mıydım? Tabiki de hayır. Salona doğru yöneldim içeri girdiğimde annem, babam ve benim yaşlarımda bir çocukla karşılaştım. Babam o yapmacık gülüşü ardından
"Zişan kızım bak seni Berk'le tanıştırayım" deyip o çocuğu gösterdi. Çocuğun yüzüne beş on saniye boş boş baktım. O bana doğru yaklaşıp
"Merhaba, Zişan ben Berk" deyip elini uzattı. Ben ise babama yönelip
"Artım gidebilir miyim? Uçağım kaçacak" dedim.Babam
"Berk de seninle gelecek" dedi. Ne demek Berk de gelecek. Bir baş belası ergenden başka bir şeye benzemiyordu dışardan. Sorgulama gereği duymadım ama yinede. Sessiz bir şekilde tamam deyip arkamı döndüm. Babam ve annemle hiçbir zamam vedalaşma yapmayan biri olarak bu sefer de geleneği bozmayıp ilerledim. Berk de arkamdan.Arabaya binip uzaklaştık çocukluğumda en çok durmayı sevdiğim yerden. En fazla iki yıl durduğum evimden...
Havalimanında ki yarım saat bekleyişten sonra uçaga bindik. Berk bu süre içerisinde sesini pek çıkartmamıştı. Bi kaç kez göz göze gelmeden başka hiçbir şey birbirimizin varlığını hatırlatmıyordu. En iyisi buydu zaten.
" Pek insanları sevmiyorsun galiba" dedi. Evet galiba şom ağzımı açmıştım. Ne güzel susuyorduk ama.Ona dönüp
"Hayat bunu gerektirdi, zaten kimseyide ilgilendirmez" deyip önüme döndüm. Gülüyordu. Hayır gülünecek ne vardı neyse hiç işim olmaz. Kulaklığı takıp gözlerimi kapattım geriye yaslandım
Doruk ilerliyordu , yüzünde endişe kaybetme korkusu vardı. Her adımında bir göz yaşı daha iniyordu o yeşil gözlerinden. Bağırmaya başladı. "Zişaaan!!!" her bağırmasında bir kere daha inliyordu her yer. Ve bir patlama sesi yere yığılma ve kan. Ve bunların hepsini gören Zişan. Anıl'ın gülme sesleri etrafı çınlatıyordu. Zişan koşarak Doruk'un yanına gitti. Doruk'un yüzünü avuçlarına alıp ağlamaya başladı. Doruk hafif bir tebessümle
"Demek gördüğüm son yüz senin ki olacak ha Zişan" dedi.Zişan ise hayır diye bağırıyordu. Doruk'un gözler git gide giderken "Seni seviyorum, Zişan" dedi ve gözleri kapandı. Doruk öldü...Birden sıçrayarak uyanmam Berk'in bana endişe dolu bakışları ağlamamak için kendimi zor tutmam bir an önce uçağın inmesini istemem ve hayatımda ilk defa istediğim bir şeyin olarak uçağın inmesi. Koşarak dışarı çıkmamla haykırarak ağlamam birbirini takip etti. Doruk... Her şeyim mezarını bile bana göstermedikleri Doruk... Derken bi el hissettim omzumda kafamı çevirip baktığımda Berk'in o masum endişeli bakışlarıyla karşılaştım. O an farkettimde Doruk'a ne kadar çok benziyordu. Berk'den destek alıp ayağa kalktım. " İyi misin?" dedi. Yüzüne bakıp gülümsedim. Psikolojim tamamen fertti. Gayet normaldi zaten ne zaman düzgün oldu ki?
"İyiyim, saol" deyip Berk'in elinde ki valizi alıp yürümeye başladım. İstanbul ben geldim. Bana bir Doruk acısı da sen mi yaşatacaksın, yoksa sessiz bir yaşam mı olacak burada ki hayatım, söyle bana İstanbul..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARIŞIK
General FictionKarışık her şey herkes karışık Sevdiğin adam, huzurun annen karışık Sen karışık Hayat karışık...