1. Bölüm

160 12 21
                                    


Saçları dağınıkti aynı yüreği gibi tabi o zamanlar bunu bilmiyordum. Onu sevmeye başladıktan sonra öğrendim bu daginikligini. Her sabah kalkıp spor yapan kadınım o güzeller güzeli saçlarını ve yatagini toplamaya usenirdi. Yatağıni dağınık görmeyi severdim, bir gün yatağı bana cennet gibi gözükmüştü. O bize kahvaltı hazirliyordu bendende yatagini toplamami rica etmişti.
-Sen bana şaka mi yapıyorsun ? dedim.
-Ne şakası yatağımı toplamani istedim. Ne var buna mi takıldın ?
- Ona değil. Yatağıni toplamami rica ettin onu diyorum. Sen bana git cenneti dolaş gel diyorsun bir de yapmayacakmisim gibi rica ediyorsun... dediğimden sonra elindeki kahvaltiliklari bıraktı. Sanki bir yüz yıl geçti o anda, küçük adimlarla öpmeye doyamadigim dudaklarını yavaş hareketlerle isirarak kulağıma yaklaştı.
-Ben sadece senin yanında cennet oluyorum, dedi.
- O niyeymis efenim ? Diye sordum.
-Çünkü cennet içindeki iyi insanlar sayesinde cennettir, sen yoksan ben cehennemim hayatım.
- Iyi bir öpücüğü hakettin şimdi, diyerek kulağına yaklaştim, boynuna yaklastirdim dudaklarimi derin bir nefes çekip verdim. Vücudundan bilmediğim bir koku yayılmıştı. Herhâlde bu koku tutkunun kokusuydu. Derin bir nefes daha çektim hiç vermeyecekmişcesine, baharın bütün eşsiz kokuları içime yayılmıştı. Kanadı kırık kuşlar bile yükselmişti içimdeki gökyüzünde. Incitmekten korkarcasina öptüm boynundan, sonra yatagini toplamaya giderken;
-Bugün ne kadar güzel bir gün bir cennetten başka bir cennete yolculuk ediyorum.
Gülümsedi. O gülüşü yok muydu benim içime güneş doğuran... dudaklariyla gamzelerinin o ince zarif dansı... Aman Allah'ım neden bu kadar güzel gülüyor ki onun bu gülüşünü gören güneş gündüzü gece yapar mı Allah aşkına ??
Yatağı bayağı dağınıkti. Öyle dağınık öyle sakat uyurdu ki iki maç üste üste boks maçı yapmış gibi olma olasılığım vardı. Ama uyurken bana sarılma ihtimali için bu riski kolaylıkla alırdım hiç düşünmeden her seferinde. Onla uyumam bir arının bahar sabahında dolasmasi gibi bir şeydi. Kendimi rengarenk çiçeklerin içinde buluyordum onun kolları arasında. Güneşi sevmesi bundan diye düşündüm, gülümsedim, keşke güneş olsaydım onun o sevgisine sahip olsaydım. Bu dünyada güneşten daha fazla sevdiği bir şey yoktu kadınımın. Güneşi kıskanıyordum deli gibi. Geceyi örgütleyip öldürmeyi bile düşündüm güneşi ama onun güneşe ihtiyacı vardı. Kıyamadım ve sanki güneş bir insanmış gibi güneşli havalarda güneşi kıskandırmak için bir başka sarardim onu. Güneş sonra tenimi yakmaya başlardı, insanlar bilse benim yüzümden yaz aylarının bu kadar sıcak geçtiğini şüphesiz sallandirirlardı beni darağacında.
Yatağını toplamadan önce biraz odasını toparladim. Ortalıkta mor renkli dambillar vardı, en sevdiği renkti mor. Dambillari kaldırmaya çalışırken o kadar ağır olacağını düşünmediğimden sendeledim bir an yere düştüm.
Mutfaktan duyulacak kadar şiddetli bir düşüş değildi ama canımın yanmasından hissetmiş olmalı ki anında odanın kapısında beliriverdi. Öyle bir korkuya bürünmüştü ki gözleri kendime sesli kızdım.
-Aptal kafam beceriksizliğim yüzünden seni telaşlandırdım.
-Aptal şey, dedi. Ben senin için her zaman endişeleniyorum.
Avucunun içiyle yanaklarımı okşadı. Şaşırdım ve her seferinde şaşırıyordum o bana dokunduğunda. Sporla uğraşmasına rağmen avuçlarının içi yumuşacıktı. Bu kadar güçlü olup nasıl bu kadar narindi, narin sevebiliyordu ?
Bileğimin üzerine düşen dambili kaldırdı. Sanki bir kuşu kaldırır gibiydi. Kendi halime hem ağladım hem güldüm içimden. Sonra bilegimi tuttu farkında değildim ama ayağım çok kötüydü. Yüzü düşmüştü. Allah kahretsin beni onu böyle görmeye dayanamıyorum istemsiz bir şekilde yüzüm düştü, moralim bozuldu. O da ne gözleri bile dolmuştu. .. Tuttu ellerimden yavaşça ayağa kaldırmaya çalıştı, çocuk yapmak için yıllarca ugrasan ve bu şansı umudu tukenmeye başladığında elde eden bir anne gibiydi ve bende onun çocuğu gibiydim. Basucumda ki tekli koltuktan güç almaya çalışarak ayağı kalktım zar zor da olsa. Beni tekli koltuğa oturtacagini düşünüyordum ama ağırlığımı görmezden gelerek yatağına doğru götürmeye başladı. Zorlandığıni hissediyordum nefes nefese kaldı ama uzulmemem için bana belli ettirmemeye çalışıyordu.
Şu anda bulunduğum acizligi biraz dindirmek için saçmalaya başladım.
- Bu durumumdan faydalanip beni yatağa atmayacaksin dimi ?
Gözlerinde ki yaşı gizlemeye çalıştığını unuttu bana bakıp kahkaha attığında gözlerinde sakladığı o inci taneleri pürüzsüz yanaklarindan kayıp düşmeye başladı. Hemen yakaladım o inciyi. Inciyi yakalayan parmağımi upuzun sesli bir şekilde öpüp, puding tenceresine parmak atan yaramaz bir çocuk gibi emdim. O simsiyah gece gibi saçlarını öptüm, alnini öptüm, kaşlarini öptüm, kocaman eşek gözlerini öptüm. Ayağımın halini unutarak onu öyle sardım ki, canını yakmisimdir korkusuyla gevsettigimde benim ağırlığımı kaldiramadigindan yatağa düştük beraber. Güldük kahkaha attık, beni burnumdan öptü. Belki de o anın romantikligini yok ettim ama konuşmaya başladım.
-Sayın huri hanım hizmetinizin bu kadar ilgi ve alakayla dolu oldugunu bilmiyordum. Cennete beraber düştük, normalde benim sizi cennette bulmam gerekmiyor muydu ?
Kızgın bir gülümseme atıp o güzel kahverengi gözleriyle bakış attı, gözlerini kocaman açtı. Biliyordu ki ben bu hâline ölüyordum...
Dudağıma yavaş bir tokat attı, sonrasında öpüp ayağa kalktı ben geliyorum dedi.
Iki dakika sonra elinde bir buz torbasiyla geri döndü. Yatağa yanıma oturdu. Ayagimdaki çorapları sıyırırken ağrımi hiç hissetmedim. Bir süre kompres yaptıktan sonra, ben iyiyim sen kahvaltıyi hazırla dedim. Hem sen kahvaltıyı hazırlayana kadar ben anca yürürum mutfağa, dedim.
-Bu halinle mutfakta kahvaltı yapacağımızı mi düşünüyorsun ? Diye sordu tepkimi ölçmek istercesine.
-Herhalde dışarı da yapmayacağız ?
-Yok sapsal yatağın üstünde yapacağız.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 25, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Solunulmayan HavaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin