Hepimiz eve geldiğimizde koltuklara atmıştık bedenlerimizi. Sude ve Seçil belli etmeseler de bugün onlarda benim gibi çok korkmuşlardı fakat Polat ve Kayra öyle değildi. Mert ise sessizleşti. Nedenini bilmiyorum ama hiç konuşmadı. Endişeliydim çünkü hepimiz kopacak gibiydik. Nasıl bu kadar güçlüydü bu çocuk aklım almıyordu. Galiba kararımı vermiştim. Ben o çocuğu bulacaktım! Bu şifreyi çözecektim. Artık korku yok Deniz, sadece hırsın ve kararlılığın var. Ha birde şu lanet genç adam! Yavaşça ayağa kalkıp odama doğru gittim. Pijamalarımı alıp giyindim ve saçımı dağınık topuz yaparak aynada kendime baktım. Soluk tenim artık geride kalmış aksine renk gelmişti. Bu iyiye işaretti. Odamdan çıkıp mutfağa kahve yapmak için gittim. " Kahve isteyen var mı?" diye içeriye seslendiğimde hepsi "Evet!" diyerek işe koyulmamı sağladı. Kahveleri yaparken tek düşüncem o çocuğa aitti. Bu şifreyi çözmem gerekiyordu ama nasıl? Tepsiye bardakları koyarak içeriye gittim. Ortadaki masaya koyarak kendi bardağımı aldım ve koltuğa bağdaş kurarak oturdum. Kafamı dağıtmam lazımdı ve yapacak bir şey bile yoktu. Sude ve Seçil mutfağa girerek yemek yapmaya başladılar ben ise Mert'in dizine başımı koymuş öylece halıya bakıyordum. Birden telefonumdan ses gelince baktım ve mesaj geldiğini gördüm. Bilinmeyen numaradan bir mesaj vardı. Bu da demek oluyor ki genç adam beni hatırlamış! Mesajı açıp okudum. Balkona çıkmamı istiyordu. Neden ki? Hiç kafa yormadan üstüme kapüşonumu alarak çıktım. Etrafa bile bakmadan sadece ağaçların oraya bakıyordum. Gözlerim onu görmeye henüz hazır değildi ve ben yeniden ona korkak görünmek istemiyordum. Telefonum elimde titreyince kilidi açıp mesajı okudum.
" Yukarıya bak!"
Diye mesaj atmıştı ve bende direk ona itaat edercesine kafamı yukarıya çevirmiştim. Ne kaybederdim ki? Kapkaranlık geceye baktım. Şuan sadece siyah bulutlar ve onun arkasına saklanan ay vardı. Birden havada bir yazı geçti. Doğrusu bir konuşmaydı.
" Beni unutur musun?" dedi genç adam,
" Seni asla unutmayacağım. Unutursam bana kendini hatırlat olur mu?" dedi genç kız ve gözlerini kapattı.
Anlamsızca okuduğum bu yazı bana hiçbir şey çağrıştırmadı. Sadece genç adamda takılı kalmıştım. Bu genç adam yoksa beni takip eden genç adam mı? Telefondan direk mesajlara girdim.
" Sen bu yazıyı okurken ben yeniden yok oldum! İşin bitecek Deniz!" diye mesaj atmıştı ve altına resmimi çekip göndermişti. Korkmak istedim fakat bir şeyler engel oluyordu. Sanki korku duygu mu kaybetmiştim ya da artık bu gibi olaylara alışmıştım. Kim bilir?
Anlamsızca son kez baktım bulutlara ve içeri girdim. Mert balonunu kapısını açtığımda direk kafasını bana çevirdi ve kahvemi gösterdi. Daha içmemiştim. Aslında içesimde artık kalmamıştı. Mutfağa girmek iyi gelebilirdi belki kafa dağıtırdım. Ben salatayı yaparken Seçil makarnayı, Sude ise masayı hazırlıyordu. Ben salatayı içeriye taşırken Mert, Kayra ve Polat masaya oturmuş bizi bekliyorlardı. Her şeyi halledip sessizce yemeğimizi yedik. Şuan kendimden çok Mert için endişeleniyordum çünkü yemeğini oynayarak yiyordu. Normalde nasıl yediğimiz belliydi. Hayvan gibi yerdik! Polat ve Kayra masayı toplamayı üstlenerek Mert'i bana bıraktılar. Hızla kolundan çekiştirerek odama soktum Mert'i ve karşıma çekip bağırarak konuştum.
" Mert neden benimle konuşmuyorsun? Ne yaptım ben sana ya? Ben mi istedim böyle olmasını da bana soğuk bakıyorsun? Korkuyorum ama sen beni benden alarak daha çok endişelendiriyorsun. Hani biz ayrılmazdık. Sırf şu olay olduğu için benimle konuşmaz oldun Mert! Bilmiyorum o lanet şifreyi! Allah beni kahretsin ki bilmiyorum. Nereden başlamam gerektiğini bile çözemiyorum. Bana orada senin bu şifreyi çözmen bizim ise sana yardım etmemiz gerekiyor demiştin, hani nerede o yardım Mert?" dedim ve ondan uzaklaşmak istedim fakat kolumdan tutup bana sarıldı. Omzumda bir ıslaklık hissedince ağladığını anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tek Fark: Harf
Teen FictionOnlar çok farklı... Birbirleriyle neredeyse zıtlar. Fakat bu Dünyada da zıt kutuplar birbirini çeker söylentisi yok mu? Onlar bu söylentiyi kabul etmiyorlar. Birisi Deniz, birisi Denis... Ben size çok mu farklı demiştim. Ah pardon! Bu onların demi...