1. Bölüm - Kaçış

18 1 0
                                    

Herkesin bir kaçışa ihtiyacı vardır. Dünyanın öbür ucunda bir ağaç evde yaşasanız, odanızda gitar çalıp bağıra bağıra şarkı söyleseniz, mumun titrek ışığında siyah mürekkebi görmesi git gide zorlaşırken sayfaları dikkatlice çevirseniz ve hatta insanlarla dolu bir sinema salonunda tek başınıza bir aşk filmi izleseniz bile; bir kaçışa ihtiyacınız vardır. 

Benim de var. Şu an, şu dakika, şu saniye benim gerçekten bir kaçışa ihtiyacım var. 

Fiziksel olarak bir yere gitmekten bahsetmiyorum ben. Zihnim, düşüncelerim, kafamdaki bitmek bilmeyen sorular bir süre kaçıp gitse, sonra beklenmedik bir anda geri gelse, büyük bir gülümsemeyle karşılardım onları. 

Ama maalesef kaçamıyorum ben bu aralar, aklım kaçıp gidemiyor bir yerlere. 

Şu an olduğum yer, bulunmak istediğim yer değil. Görmek istediğim şeyler hiç değil. 

Kaçamamamın bir sebebi daha var aslında. Ben burada olmak zorundayım. Bu yüzden her ne kadar yaşamak istesem, bağırmak istesem, okumak istesem, tek başıma koca bir salonda film izlemek istesem de; yapamıyorum. En başından beri benden beklenen şey de bu aslında.

Bulunduğum yer: Teyzemin evi.

Bulunmak istediğim yer: Hiç hakkında böyle düşündüğüm bir yerde bulunmadım, bir yere ait hissedemedim kendimi. 

Özlüyorum çünkü, anneannemi özlüyorum. Belki annemden babamdan daha çok özlüyorum onu.  Annem ve babam 'uzaklara gittikten' sonra anneanneme bırakıldığımda, yalnızca 8 yaşındaydım. Anneanneme her "Annem ve babam ne zaman gelecek?" diye sorduğumda bana cevap veremez, ben de pencerenin başına geçer saatlerce otururdum. 

Yağmurlu bir gün anneanneme sorduğumda, anneannem dayanamayıp "Annen ve baban gelemezler Nisan, ama görebilirler seni;" dedi "yalnızca gözlerini kapatıp dışarıyı dinlemen yeterli. Yağmur yağınca, sevdiklerimiz göklerden ziyarete gelirlermiş bizi. Sen de yağmurun cama bıraktığı ıslaklıklara, koyu bulutlara, ıslak ve nemli toprak kokusuna, yağmur damlalarının çıkardığı minik şapırtılara her geçen gün inanarak, merak ederek bakıp dinlersen çok mutlu olur annenler, aslında anmış da olursun onları. Yağmuru sev Nisan, annen ve babanı severmiş gibi sev. Ancak bu şekilde onlara iyi olduğunu gösterebilirsin, üzmeyebilirsin onları; aynı zamanda kendinin de mutlu ve güvende olduğunu gösterebilirsin." Gözleri dolmuştu. "Tamam mı bir tanem? Şimdi gel, kitap okuyalım birbirimize."  

9 sene geçti bu olayın üzerinden. Ama her ne olursa olsun, ne yaşarsam yaşayayım; ben  yağmurun bu sihirli gücüne inanmaya devam ettim.

Şimdi, bu eşyalarım konulmamış; bana ait olmayan yepyeni odaya bakarken daha da garip, 8 yaşımdaki halimden daha da kaybolmuş hissediyordum kendimi. Çünkü bu sefer annem ve babamla beraber, anneannemi de arıyordum yağmur damlalarının sesinde.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 14, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YağmurHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin