Dün biriyle tanıştım. Adı bende gizli. O kadar yoğundum ki, derslerimin arasında boğulmuştum. Bir sürü satırı ezberime yazmakla başbaşaydım. Tam dersim bittiği anda mesaj attı bana. O kadar sıcakkanlıydı ki baya bir konuştuk. O hem ikizim gibi, hem de hiç tanımadığım bir yabancı. O öyle biri ki... Güzelliğini gördüğümde dilimin kekelediğini hatırlıyorum.
Bilmiyormuş Ayvalık'ın neresi olduğunu. Anlattım ona. Yaşadığım yerden bahsettiğim. Yaşadığı yer olan İstanbul'a ne kadar uzak olduğunu sordu. Çok değildi. Beş saat olduğunu söyledim. Hiç uzak değilmiş yaa, diyip gülmüştü. O kadar tatlıydı ki attığı mesajların sonunu hafiften uzatıyordu tüm sempatikliğiyle. Ve sonra "Gelirim." dedi. Ne olduğunu anlamadan şokla bakıyordum.
"Nereye?? Yavaş." demiştim tabi noktasız. Gülmüştüm hatta. Hala da şu anda bunları yazarken adının benzersizliğini ve güzelliğini anımsayıp gülümsüyorum. Ve kötü geçti sınavım. Sınavı bitirsem de ona yazsam diye beklemiştim çünkü. Acele acele yapıp vermiştim.
Adı lazım olmayan o güzeller güzeli insan-bu kesinlikle iç güzellik- şu an sınavda belki ve ben onunla konuşabilmek için akşam yediyi sabırla bekliyor olacağım.
Belki de uzun yılların başlangacı dün başlamıştır, kim bilir?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sevgili Satırlar
ChickLitKitap veya hikaye değil. Gerçeklerin ta kendisi. Bu bir yazarın değil, bir kızın değil, bir erkeğin değil... Bir insanın iç dünyası bu. Yazmak isteyip de yazamayan, söylemek isteyip de söyleyemeyen acının sözleri bunlar... Bazen bir şiirin virgülünd...