"Stiles!" dedim gergin bir şekilde. Onu sallamak ve ayıltmak istiyordum.
Sonunda kaslarımda -Stiles'ı o halde gördükten sonra olan- uyuşukluktan kurtulmaya başladı.
"Stiles hiç bir şey düşünme! Sadece..." Cümlemi devam ettirmiyecektim. Bu da daha önce olmuştu. Derin nefes aldım. Hayır, ona ailesini ve arkadaşlarını düşünmesini söylemiyecektim.
Ellerimi yere koydum. Olayların şoku birden ağır gelmişti. Ciğerlerimi doldurdum. Gözüm yerdeki toprağa kaydı.
Ilk başta ne olduğunu anlamadım görüntü çok bulanaktı. Odaklanmaya çalıştım. Sonunda ne olduğunu anladım. Peter'in kanlar içindeki bedeni gözümü yakıyordu.
Bende yere yattım. Bacağımda kollarımda belimde yaralar açılmaya başladı. Sanki birden bire delikler oluşuyordu vücudumda.
Çığlığım gittikçe artıyordu. Kanlar yaralarımdan süzülmeye başladı. Acı da eksik olmuyordu.
Stiles'ın elimi tuttum. Kurumuş kanı elini kaplamıştı. Belki de Malia'yı aramaya gelmemeliydik. Biz de buradan çıkamayacaktık. Başımı salladım. Öyle dememeliydim. Scott olsa öyle demezdi.
"Lydia, Scott'ın merivenlerden düşüşünü tekrar yaşamasını mı istiyorsun? O zaman ne kadar kanayacağını düşün." Fısıltı kulağımı ateş gibi yakıyordu. Stiles'ın nefes alışları hafiflemişti. Orada gözü kapalı yatıyordu. Inledim.
"Stiles, iyi misin?" diye sordum sessizce. Cevap yoktu. Gözlerini gökyüzüne dikiyordu ve öylece bakıyordu. Endişe duygusu içimi doldurdu.
Peter'i unutup doğruldum. Oldukça sersemlemiştim. Stiles'a göre çok daha az tepki göstermiştim. Stiles'ı daha çok etkilemişti. Bunun insan olmasıyla mı yoksa gördüğü şeyden dolayı mıydı? Cevaplayamadım. Buna yanıtım yoktu.
Göğsüne kulağımı dayadım. Yavaş atsa da kalbi atıyordu. Rahatladım. Onu sarstım belki uyanır diye ya da en azından tepki verir diye. Tek tepkisi öksürmesi oldu. Öksürmesiyle beraber kan saçıldı. Yüzümü ekşittim.
Piskolojik travma mı geçirmişti? Önceden yaşadığı bir şey onu bu kadar derinden etkilemiş olabilir miydi?
Eskiden olan derin anıların üst üste gelmesi belki de onun için çok fazlaydı. Yine de cevap vermesi gerekiyordu.
"Stiles!" diye bağırdım. Ikimiz de burada ölemezdik.
Yüksek ses arkamı dönmeme neden oldu. Şaşkınlıkla arkama bakıyordum. Bir çakal bize doğru yaklaşıyordu.
"Malia?" Kalbim hızlı hızlı atmaya başladı. Bu oydu.
Malia'yı inceliyor, nasıl bir durumda olduğumuzu anlamaya çalışıyordum.
Oksijeni ciğerlerime çektim. Bir yandan Malia, bir yandan öylece yatan Stiles. Başımı iki elimin arasına aldım. O sırada başka kaçış yolu yoktu. Çığlık da işe yaramazdı.
"Stiles!" Göğsü şişiyordu. Derin bir nefes alacaktı. Rahatladım. Öksürmeye başladı. Kendine geliyordu. Gülümsedim.
Ve nefesi verdi.
Kanın yüzüme sıçramasıyla başımı döndürdüm. Sıcak kan tüm yüzümü kaplamıştı. Ağzımı açamadım. Ağzım kanla dolcak gibi hissediyordum. Tiksindim.
Malia'ya göz attım. Kan içinde kalmış pençelerimi toprağa sürterek temizliyordu.
Bu kadar kan Stiles'dan mı çıkmıştı? Gözümden bir damla yaş indi. Her şey bir rüya kadar mantıksızdı.
Acı ile kavrulan bedenim titremeye başladı. Yere uzandım. Yerin ıslaklığını hissettim. Kanı her yerdeydi. Gözüm yaşlarla doldu. Gittikçe kötü hissediyordu.
Her zaman yaptığım şeyi yapıp gözümü kapadım ve çığlık attım.
♤♧♤
Diğer bölümler daha kanlı, daha heyecanlı olacak! Okumaya devam edin! Instagramdan takip etmeyi unutmayın!(@malydia.tr @stilescannotdie)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hatıralar {MALYDIA}
FanfictionBir Malydia Fanfiction'u ♤♧♤ Stiles ve Lydia bir gün ormana giderler. Tek bilmedikleri şey gitmenin dönmek kadar kolay olmayacağıdır...